Dün nihayet Meclis görüşmeleri başladı. Sert geçeceğe benziyor. Zira CHP sürecin içinde yer almak yerine otomatik olarak karşısına geçmeyi tercih etti. Her hangi bir değişikliğe kategorik olarak karşı. İlk günden bu yana hemen hemen aynı pozisyonu sergiliyor. Bu nedenle meclis görüşmeleri sırasında da tansiyonu yükseltmek istemesi oldukça normal. Ama aslında CHP'nin bu kavga ve gürültüden ne umduğunu sorarsanız bence çok net değiller. Umutsuz bir kavga veriyor gibiler. Değişiklik teklifi geçmesin de ne olursa olsun. Fakat kavga gerçekten bu amaç için iyi bir yöntem mi? CHP bu zamana kadar hangi meseleyi halledebildi kavgayla? Hiçbirini. 15 yıldır verdiği birçok mücadeleyi kaybetti. Kavga ederek meseleleri çözemediğini göremiyor. Halbuki siyaset yapmak yeni yollar denemeyi gerektirir. Karşı olmak konforludur. Ama konfor kazanmak için yetmiyor. Aksine ülkeyi 15 yıldır yöneten ve halkın desteğini çok büyük oranda kazanan bir partiye kategorik muhalefet yapmak bir çeşit tembellik halidir. Yıllar yılı CHP bu pozisyonu sürdürdü. Yöntem yine aynı. Önce meclis komisyonlarında kavga gürültüye şahit olduk. Şimdi genel kurulda aynısını izliyoruz. CHP yine siyaset üretemiyor. Halbuki MHP oldukça esnek bir tavır sergilemek kaydıyla siyaset yapıyor. Değişimin içinde yer alarak pazarlık şansı kazandı. Az sayıda milletvekili ile Türkiye'nin gelceğinde CHP'den daha fazla söz sahibi olacak. Bu şansı MHP'ye hem HDP hem de CHP altın tepsi de sundu. HDP daha ilk günden itibaren anlamsız bir Erdoğan düşmanlığına sürüklendi. Kategorik açıklamalarla kendi önünü kapadı. Siyaset şansını yitirdi. CHP yine aynı şekilde anayasa değişikliğini kategorik olarak reddetti. Bu iki siyasi parti devre dışı kaldıktan sonra Bahçeli usta bir manevrayla uzlaşıya gitti. MHP'nin pazarlık gücü de arttı. Sonuç olarak ortaya AK Parti ile MHP'nin uzlaşabildiği bir paket çıktı. Bizim tarihimizde uzlaşma yok diyenlere inat! Eğer siyasal gündeminiz ve talepleriniz toplumun genelinden çok farklı ve marjinalse tabii ki uzlaşamazsınız. Ülkenin bütünlüğüne zarar verici bir siyaset izlemek isterseniz uzlaşamazsınız. Gücünüzün kaynağını dışarda veya terörde görüseniz de uzlaşamazsınız. CHP gibi ülkenin yaşadığı tarihsel dönüşümü tersine çevirmeye çalışırsanız da başaramazsınız. Az biraz tarih okuyanlar bilir ki, belli tarihi dönemler vardır. Bir nehir gibi akar. Onun tersine kürek çekenler kaybeder. Ne kadar şamata yaparlarsa yapsınlar. Bu meclis görüşmelerinde ne olur? Referandumdan ne çıkar? Hepsini teker teker göreceğiz. Fakat umudunu tarihi akışı durdurmaya bağlanlara bir sözüm var. Bu sistem öyle ya da böyle değişir. Bugün değişmese yarın değişir. Ok yaydan çıktı bir kere. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adaylığı sırasında çıktı aslında. O tarihte de kategorik düşmanlık ve kategorik reddiye vardı. Gül'ün veya Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını ne pahasına olursa olsun engelleme gayreti nasıl başarısız olduysa, bugün de sistem değişimini her türlü yolla engelleme çabası başarısız olacaktır. Fakat muhalifler bundan ders almıyor. Aksine aynı yöntemlerle farklı sonuçlar almaya çalışıyor. Einstein "aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek aptallıktır" demiş. Bugün CHP başta diğer tüm muhalifler kavgayı sonuna kadar sürdürüp bir umut statükoyu korumaya çalışıyor. Bir baktım Baykal Meclis'te konuşma yapıyor. Aklıma Cumhuriyet mitingleri geldi. "Tehlikenin farkında mısınız?" kampanyalarını hatırladım. Baykal demek sonuna kadar kavga demek. Bunca yıl sonra CHP'nin çaresi Baykal mı? CHP'yi dizayn edenler Kılıçdaroğlu'nu bir değişim umudu olarak desteklemişti. Kılıçdaroğlu dönüp dolaşıp Baykal'ı bulup getirmiş. Baykal ise eski formunda hiç değil. Değişiklik metninde yer alan maddeleri bile okumadan gelmiş. Bir sürü maddi hata yaptı konuşması boyunca. Eğer CHP kavga siyasetinde ısrarcıysa bari genç nesilden kavgacılar bulsun kendine. Zira Baykal çok demode.
[Takvim, 11 Ocak 2017].