SETA > Yorum |
Milletvekili Adaylık Sürecini Etkileyen Faktörler

Milletvekili Adaylık Sürecini Etkileyen Faktörler

Seçime girecek tüm partilerde aday adayları arasından kimin milletvekili adayı olarak gösterileceğine dair beklenti belirli bir heyecan oluşturmuş durumda. Her partinin kendi içinde ve kendi seçim bölgesinde kendisine göre beklentileri var.

7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine kısa bir süre kala siyasi partilerin koridorlarında aday adayı hareketliliği yaşanıyor. Partiler, büyük ölçüde, kendi ilkelerine göre bu konudaki çalışmalarını yürütür. Aday adaylarıyla mülakat, referanslar, ön seçim yapılması ve lider kontenjanı gibi aday belirleme yöntemlerinden bahsetmek mümkündür. Partilerin kendi programına ve liderin yaklaşım biçimine göre aday belirleme noktasında farklı durumlar da ortaya çıkabilir.

Seçime girecek tüm partilerde aday adayları arasından kimin milletvekili adayı olarak gösterileceğine dair beklenti belirli bir heyecan oluşturmuş durumda. Her partinin kendi içinde ve kendi seçim bölgesinde kendisine göre beklentileri var.

Kuşkusuz 4 partide aday adayı yoğunluğu ve rekabet daha fazla. Bu partiler arasında aday adayı yoğunluğu bakımından AK Parti ayrıca dikkat çekiyor. Şu anda Meclis'te grubu bulunan 4 partiye milletvekilliği için 13 bin 446 aday adayı başvuruda bulundu. AK Parti’ye milletvekilliği aday adaylığı için 6 bin 223 kişi müracaat etti. Ana muhalefet partisi CHP’ye 2 bin 822 aday adayı, vekillik için başvuruda bulundu. MHP’ye aday adaylığı için 2 bin 500 kişi başvuruda bulundu. 7 Haziran'da yapılacak milletvekilliği seçimleri için bin 501 kişi HDP’ye aday adaylığı başvurusu yaptı. Bu rakamları kendi içinde en fazla başvuru yapılan il, kadın-erkek ve engelli aday başlıklarında dağıtmak mümkün.

Peki, bu aday adayı yoğunluğu içinden hangi isimler aday olarak gösterilecek, kimler dışarıda kalacak? Bu konuda partilerin karar mekanizmalarını etkileyen özel gerekçelerden bahsetmek mümkün olsa da şu ana kadarki tecrübede esas belirleyici olanın genel durumlar olduğu görülmektedir.

Bu genel durumları birkaç başlıkta toparlayabiliriz:

Cemaat Temsilcileri: Siyasi partiler aday belirleme süreçlerinde geniş kesimlere hitap edebilen cemaatlerin desteklediği isimleri aday gösterebilir. Ülke genelinde veya belirli bölgelerde güçlü ağları bulunan cemaatlerin işaret ettiği isimler milletvekili adayı olma noktasında bir adım öndedir. Bu durum mutlak olmasa da cemaatlerin olurunu alan isimler veya bizzat cemaat tarafından önerilen isimlerin adaylığı muhtemeldir.

STK Temsilcileri: Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının faaliyet alanı ve etki kapasitesi giderek artmaktadır. İşçi sendikaları başta olmak üzere toplumsal yelpazenin dört bir tarafında kendi gelecek tasavvurları doğrultusunda faaliyet gösteren STK’ların önerdiği veya açıktan desteklediği aday adaylarının diğerlerine göre bir adım önde olduğu görülmektedir. Bu isimler genellikle hem ilgili STK’ya gönül veren kitlelerin oyunu alabilmek için hem de saha tecrübesi bulunduğu için tercih edilir.

Uzman Bürokrat: Siyasi partilerin temel hedefi seçimi kazanarak ülkeyi yönetmektir. Bu doğrultuda iktidara bir hazırlık olarak alanında kendini ispatlayan uzman isimlere öncelik tanınır. Böylesi isimler genellikle partinin güçlü seçilebilecekleri yerlerden listeye konulur.

Sanatçı-Şarkıcı-Sporcu: Siyasal iletişimde toplumun oy verme davranışını etkileyen faktörler arasında güvenilirlik, tanınırlık ve dolayısıyla insanların özdeşlik kurabileceği isimlerin oynadığı role vurgu yapılır. Neredeyse tüm siyasi partiler bu doğrultuda hareket ederek kamuoyunda bilinen şöhret isimlere listelerinde yer açarlar. Sanatçı veya sporcular arasından milletvekili adayı olarak tercih edilenlerde ilgili ismin partinin esas kitlesiyle asgari uyumlu olmasına dikkat edilir.

Entelektüeller: Siyasi partilerin aday tercihleri arasında partinin kültürel sermayesini kuracak, ilgili çalışmalarda belirli bir çıtayı ortaya koyabilecek, bunları kamuoyuyla paylaşacak ve gelecek kuşaklara yol haritası çizecek öncü isimlere yer verilir.

Aşiret Temsilcileri: Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde aşiretler toplumsal yapının güçlü parçaları olarak varlığını sürdürüyor. Bu konuda farklı bakış açıları ortaya çıksa da bölgede güçlü olmak isteyen siyasi partilerin nihayetinde aşiretlerin adaylarını dikkate aldığı bir gerçek. Batıdaki siyasi faaliyetlerinde siyasi söyleminin tamamını böylesi toplumsal yapılara karşıt olduğu mesajı üzerine kuran HDP, bu bölgelerde güçlü aşiretlerle uyumlu bir strateji izliyor. Bu bölgelerin bir gerçeği olarak aşiret yapılarının varlığı yeni bir olgu değil. Tarihsel kökleri var. Dolayısıyla güçleri ve oy verme davranışlarına etkisi konusunda yeni analizlere ve arayışlara girmek bölge gerçekleriyle kıyaslandığında büyük ölçüde bir riski barındırıyor.

Doğru Aday: Siyasi partilerin toplumdan oy alabilmesi için dikkat etmesi gereken temel faktörler bu çerçevede öne çıkıyor olsa da tüm bu parametreler içinde doğru adayın hangisi olduğuna dair daha fazla kafa yorulması gerekir. Partilerin seçimi kaybettiği bölgelerle ilgili anlatılan hikâyelerin çoğunda gösterilen adayın doğru isim olmadığına vurgu yapılır ve o partinin seçimi bu yüzden kaybettiğine değinilir. Bu yüzden aday adayları arasından adayın tercih edilmesi esnasında ‘medyayı, aracıları, lobileri veya sermayeyi’ kullanarak kendini öne çıkartanlara ekstra ayrıcalık tanınmadan bir yöntemin izlenmesi gerekir. Belirli çevrelerde adı yüceltilen isimleri sadece o çevrelerdeki bakış açısı dikkate alınarak aday yapmak yerine sokağa inerek detaylı bir araştırma yapmak ve bu doğrultuda hareket etmek gerekir. Sonuçta oy deposu dar çevreler değil geniş kesimlerdir. Geniş kesimlerce şöhreti kötü olarak değerlendirilen isimlere dair siyasi partilerin daha duyarlı olması sandığı doğrudan etkileyecektir. Böylece artık klasikleşmeye başlayan ‘seçimi yanlış aday yüzünden kaybettiler’ anlatıları da azaltabilir.

Parti Teşkilatları: Kuşkusuz tüm bu faktörlerin yanında en önemli olan faktör ilgili siyasi partinin teşkilatlarının benimsediği ve onlar tarafından öne çıkartılan isimlerin dikkate alınmasıdır. Siyasi partinin il, ilçe ve mahalle teşkilatlarıyla doku uyuşmazlığı yaşayan isimlerin aday gösterilmesi handikap oluşturabilir. Siyasi tarihimiz böylesi örneklerle doludur.

GÜLEN GRUBU'NA KONTENJAN AYIRAN PARTİ OLACAK MI?

Burada üzerinde durulması gereken konulardan birisini de Gülen grubuna dair tercihlerin oluşturacağı görülüyor. Önceki seçimlerde AK Parti tarafından ve şimdi anlaşıldığı kadarıyla CHP tarafından Gülen Grubu’na milletvekili kontenjanı ayrılmış. Bu seçimlerde AK Parti’nin Gülen Grubu’na kontenjan ayırmayacağı kesin. Bu durumda geriye diğer partiler kalıyor. AK Parti Hükümetine karşı Gülen grubu medyasıyla birlikte yoğun mesai harcayan ve ortak hareket eden CHP, MHP ve HDP’nin bu gruba kontenjan ayırıp ayırmayacağı şimdilik bir muamma olarak duruyor. Bu konuda işaret olarak sayılabilecek bir örnek MHP’de yaşandı ve MHP Gülen Grubuna yakın bir polis şefinin aday adaylık başvurusunu reddetti.

Lider faktörü, toplumsal sempati, projeler, umut aşılaması ve güven vermesi gibi burada zikredilenlere ek olarak başka faktörlerden de bahsetmek mümkündür. Hepsi birlikte düşünüldüğünde seçimlerde kimin ne kadar oy alacağını bu etkenlerin belirleyeceği görülüyor.

[Milat, 29 Mart 2015]