1.Yargıtay'dan aksine bir karar çıkmadığı halde MHP 15 Mayıs'ta kurultaya gidecek. MHP'de yaşananlar seçimlerin ardından her partide yaşanabilecek doğal seyrinde gerçekleşen olaylar mı?
Seçim kaybeden partilerde liderliğin sorgulanması anlaşılabilir bir durumdur. MHP'de Devlet Bahçeli yönetiminin sorgulanmasını bu açıdan normal karşılamak gerekir. Ancak yaklaşık 13 yıldır girdiği tüm seçimleri kaybetmiş bir partinin ilk defa bu denli bir liderlik sorgulaması yaşamasına ayrı bir parantez açmalıyız. Bunun birbirini besleyen birkaç sebebi var.
Öncelikle MHP 13 yıldır seçim kaybetmesine rağmen istikrarlı bir şekilde oylarını yukarı taşımayı bildi. 1 Kasım'da bu oy artış trendi tersine döndü, parti tekrardan baraj altı kalma tehlikesi yaşadı. Bu durum, parti tabanının en alt kısmında yönetime karşı bir tavra yol açtı.
İkincisi, 7 Haziran sonrası MHP iktidara gelme fırsatını yakalamıştı. AK Parti ile kurulacak bir koalisyon bunu kolaylıkla sağlayabilirdi. Ancak Bahçeli yönetimi bu koalisyonu reddetti. Bu tavır, bürokratik makamları gözüne kestiren parti tabanının üst kısmının Bahçeli liderliğine sırt çevirmesine sebep oldu.
Üçüncü olarak, 7 Haziran sonrası MHP'nin CHP ve HDP ile koalisyona "hayır" demesi, AK Parti karşıtı muhalefet blokunda büyük hayal kırıklığına sebep oldu. AK Parti iktidarını devirme ve ülkedeki değişim sürecini durdurma fırsatına hiç bu kadar yaklaşılmamıştı. Bunun üzerine 1 Kasım öncesinde Bahçeli'ye karşı medyada başlatılan kampanya seçimden sonra hız kazanarak devam etti. Üç düzlemde Bahçeli yönetimine karşı gelişen bu tepkiler birleşerek şu an MHP'de yaşanan tabloyu ortaya çıkardı.
2.Paralel Yapı'nın kurultay kararını sevinçle karşıladığını gördük. Paralel Yapı MHP üzerinden neyi planlıyor?
Gülen cemaati AK Parti'ye alternatif bir siyasi iktidar kurmanın peşinde. Bunun için ya AK Parti'nin parçalanması ya da CHP-HDP-MHP blokunun kurulması gerekiyor. Her iki seçeneği de zorlayan Gülen cemaati, son dönemde MHP'yi CHP-HDP blokuna dahil edecek senaryolara odaklanmış durumda. Meseleye biraz tarihi derinlik katacak olursak, Gülen cemaati siyaset dışı yollarla, paralel bir devlet yapılanması kurarak iktidarı ele geçirmeye çalıştı. 17-25 Aralık darbe girişimi bunun en somut haliydi. Bu girişimin başarısız olması ve sonrasında başlayan tasfiye süreci, paralel yapının dikkatini seküler kesimlerle beraber hareket etmeye çevirmesine yol açtı. Bu meyanda, Kılıçdaroğlu'nun bir operasyonla CHP genel başkanlığına getirilmesine kadar gerilere uzanan sürece yeniden hız verildi. CHP ve seküler medyada Gülen cemaatine mesafeli aktörler tasfiye edildi. Aynı zamanda CHP-HDP hattını kuracak bazı milletvekilleri CHP kadrolarına dâhil edildi.
CHP-HDP yakınlaşması sağlandıktan sonra iş MHP'nin de bu bloka dâhil edilmesine kalıyordu. MHP'ye daha öncesinde bir kaset operasyonu düzenlenmişti ancak bu istenen etkiyi oluşturamamıştı. Bahçeli yönetimi paralel yapının bu oyununu görerek ve bunun koltuğuna mal olacağına anlayarak 7 Haziran sonrası CHP-HDP blokuna mesafe koydu. Doğal olarak bu durum, Bahçeli yönetimine karşı daha sert ve doğrudan bir operasyonun fitilini ateşledi. 1 Kasım'da parti içinde ve tabandaki hayal kırıklıkları da işlevsel kılınarak Bahçeli yönetiminin yerine MHP'nin başına CHP-HDP blokuna "evet" diyecek bir yönetim oluşturulma süreci başlamış oldu.
3.Peki, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bu noktaya gelirken yaptığı hatalar nelerdir?
MHP iktidarı hedeflemeyen bir statüko partisidir. MHP'nin en temelde amacı, "eski Türkiye"yi dini hassasiyetleri olan toplumsal kesimlerin bazı özgürlüklerini sağlayacak şekilde dönüşümüne katkıda bulunarak korumaktır. Bunun için AK Parti ile muhalif karşıt blok arasında gelgitler yaşadı ve süreçte bir tampon görevi gördü. Bazen AK Parti bazen de muhaliflerle birlikte hareket etti. MHP'nin varlığını devam ettirmesi AK Parti ile muhalifler arasındaki iktidar mücadelesinin sertleşmemesine ve ayrımın çok fazla açılmamasına bağlıydı. Ancak ne yazık ki, ülke siyasetinde darbe teşebbüslerinin yaşandığı ve kutuplaşmanın zirve yaptığı bir döneme girildi. Bu ister istemez MHP'yi açıkça iki taraftan birini seçmeye zorladı. Bu durum partinin siyasi zemininin kaybolması anlamına geliyordu. Bahçeli liderliğinde MHP, 7 Haziran'da iki tarafı da seçmeyeceğini ilan eden bir siyaset yürüttü. Ancak bu Bahçeli yönetiminin daha fazla baskı altında kalmasından başka bir işe yaramadı. Parti içi muhalefetle işbirliği yapan AK Parti karşıtı bloktan gelen baskılar üzerine de Bahçeli şu an AK Parti'ye yanaşmak zorunda kaldı. Bahçeli'nin MHP'nin otonomisini korumak adına şu noktaya kadar çok da başarısız olduğunu söylemek zor. Bu perspektiften bakıldığında Bahçeli yönetiminin çok hayati hatalar yaptığını söylemeyiz.
Ancak yine de Bahçeli yönetiminin partisini 30 Mart 2014-7 Haziran 2015 arası süreçte CHP-Paralel Yapı blokuna haddinden fazla angaje etmesi ve 7 Haziran sonrasında AK Parti ile koalisyona "hayır" demesi önemli hatalar olarak zikredilmelidir. Bahçeli, 7 Haziran sonrası AK Parti ile koalisyona "evet" demiş olsaydı, şimdi içinde bulunduğu durumdan çok daha iyi bir durumda olabilirdi. Bunun başlıca sebebi, ülkede siyasi gerilimin nispeten azalarak MHP'nin siyasi zemininin, yani AK Parti-muhalefet arasındaki tampon bölgenin genişleyebilecek olmasıydı. Ayrıca, partiye dışarıdan müdahaleler için gerekli olan parti içi muhalefet de ortaya çıkacak bir zemin bulamazdı. Partinin üst ve alt tabanı, iktidara ortak olunması durumunda Bahçeli yönetimine tavır koymazdı. Yine, AK Parti'nin Kürt meselesinde geldiği noktanın da MHP için daha kabul edilebilir olması küçük koalisyon ortağı olarak MHP'yi çok da baskılamazdı.
4.MHP'de genel başkan adaylarına baktığınızda bir lider değişikliği öngörüyor musunuz? Böyle bir durumda Türkiye siyaseti için bunun ne gibi etkileri olabilir?
MHP'de bir genel başkanlık değişikliği yaşanması için şartların tam olarak hazır olduğunu söylemek zor. Bahçeli yönetimi güç kaybetmiş olsa da, muhaliflerin Bahçeli yönetimine ağır basacak bir güç topladığını bulunduğumuz nokta açısından söylemek pek mümkün değil. Muhaliflere dışarıdan verilen destek, özellikle de paralel yapı söz konusu olduğunda, parti tabanında tepki çekebilir. Muhaliflerin ikilemi dışarıdan bir proje olmadıklarını parti tabanına hissettirmeleri fakat aynı zamanda da seslerini gür bir şekilde duyurabilmeleri. Ancak seslerini duyurmak için ellerindeki kanallar ya Gülen cemaatine ya da Doğan medyasına çıkıyor. Bunların desteği de muhalifleri kaçınılmaz olarak zan altında bırakıyor.
MHP'de muhaliflerin yönetimi ele geçirmesi bildiğimiz haliyle MHP'nin sonu demek olur. Yani AK Parti ile muhalefet arasında tampon olma durumu sona erer. Burada görülen, muhaliflerin MHP'yi daha da merkez sağa çekerek MHP'yi AK Parti-CHP arasında bir tampon olmaktan çıkararak üçüncü bir merkez haline getirmek. Bunun için MHP'nin daha liberal bir çizgiye kaydırılması gerekir. Ancak böylesi bir hamlenin milliyetçi muhafazakâr oyları kaçıracağını kestirmek hiç de zor değil. Bu oyların adresi de mevcut çizgisiyle AK Parti olur. Ayrıca böyle bir hamlenin başarılı olabilmesinin ön koşulu AK Parti'nin İslamcı bir siyasi çizgiye kayarak merkezde bir boşluk oluşturmasıdır. AK Parti siyasetinin son zamanlarda kısmen bu yönde bir seyri söz konusu ancak böylesi bir siyasi boşluğu doğuracak şartların tam anlamıyla oluştuğunu söylemek oldukça zor. Kısaca muhaliflerin başarısı diğer partilerin, özellikle de AK Parti'nin hamlelerine fazlasıyla bağlı. Bu da "yeni MHP"nin ne denli oyun değiştirici olacağını sorgulatacaktır.
5.Türkiye'de terörün arttığı dönemlerde milliyetçi partilerin yükselişe geçtiği görülür ama1 Kasım seçiminde bunun doğrulanmadığı görüldü. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Bunun iki temel sebebi var: Birincisi, AK Parti'nin çözüm sürecini dondurmasının ve milliyetçi bir söyleme kaymasının MHP'ye etkinlik kuracağı böyle bir alan bırakmaması. AK Parti bir bakıma MHP'nin söylemini elinden almış oldu. PKK-HDP'nin çok kötü bir strateji takip etmesi AK Parti'nin milliyetçi bir söyleme kaymasının toplumsal maliyetini düşürmüş oldu. Çünkü toplum böylesi bir hamleyi meşru ve yerinde gördü. Buna Kürt seçmenin bir kısmı da dâhil edilebilir. Aksi takdirde AK Parti'nin liberal muhafazakâr ve Kürt oylarında düşme olması beklenirdi.
İkincisi ise, MHP'nin ülkenin milli güvenliği tehdit altındayken AK Parti'yle koalisyona hayır diyerek "sorumsuzca" bir siyaset izlemesiydi. Bu MHP'nin milliyetçiliğinin sorgulanmasına sebep oldu. Oysa koalisyon ortağı bir MHP oylarını yüzde 20'lere çekebilirdi.
6.Yargıtay'ın MHP'deki kurultayı iptal etmesi durumunda Devlet Bahçeli'ye karşı çıkan isimler yeni bir siyasi parti hareketi oluştururlar mı?
Böyle bir siyasi hareket oluşabilir. CHP'li ve bazı eski AK Partililerin de buna destek vermesi beklenebilir. Ancak hem MHP parti yapısından mahrumiyet, hem de siyasette yeni bir oluşum için herhangi bir boşluğun bulunmaması böylesi bir siyasi hareketin ölü doğmasıyla sonuçlanabilir. CHP'den ayrılan ulusalcı grupların kurduğu ve daha sonra kapattıkları partilerle aynı kaderi paylaşabilirler.
7.Devlet Bahçeli'nin parti içi muhalefeti paralel yapıyla ilişkilendirdiği görülüyor. Ancak aynı Bahçeli seçim döneminde paralel yapının söylemlerini sahiplenmişti. Bu değişimin nedeni nedir?
Bahçeli'nin yaptığı önemli hatalardan biri, özellikle 30 Mart 2014 yerel seçimleriyle başlayan ve 7 Haziran 2015 genel seçimlerine kadar devam eden süreçte kendisini çok fazla CHP Paralel Yapı çizgisine kaptırmış olmasıydı. Bunun farkına varıp geri çekilmek istediğinde, ki bu 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arası sürecini kapsıyor, epey geç olmuştu. Burada elbette ülkede artan kutuplaşmanın göz bağlayıcı etkisi göz ardı edilemez. AK Parti'nin "Yeni Türkiye" için oldukça yol kat etmiş olması, MHP'yi çaresizce CHP-Paralel Yapı blokunun kollarına savurmuştu. Yine de bu blokla ittifakın bedelinin ağır olacağının Bahçeli yönetimince tespit edilmesi gerekirdi. Son kertede MHP yerli bir siyasi hareket özelliği taşımaktadır. Oysa CHP-Paralel Yapı bloku bu dönemde uluslararası güçlerle AK Parti ve Türkiye'ye karşı topyekûn bir savaşa girişmiş durumdaydı. Bu, MHP açısından bir kimlik krizi demekti.
MHP kendi varlığı açısından AK Parti'nin değil de, CHP-Paralel Yapı blokunun daha büyük tehdit olduğunu anladığı noktada dil değiştirdi. Paralel Yapıya yönelik "vatan hainliği" suçlamalarıyla eski müttefikleriyle arasına mesafe koymaya çalışmaktadır. Kısaca, partiyi ve mevcut yönetimi koruma içgüdüsüyle hareket eden MHP günümüzde, parti içi muhalefeti paralel "ihanet çetesiyle" işbirliği yapmakla suçlayarak adeta günah çıkarmaktadır.
[Sabah Perspektif, 23 Nisan 2016]