Yerel seçimlere az kaldı. Yerel olanın gündemi, ya da yerel yönetimlere ilişkin konular ve sorunlar seçim yaklaştıkça daha da gerilere düşüyor.
Seçimlere giren parti ve ittifaklar, yerel yönetimlere ilişkin manifesto ya da beyannamelerini yayınlamışlardı. Ancak söz konusu beyannamelerde ortaya konan yerel yönetim vizyonları yeterince tartışılamadı.
31 Mart seçimlerinin ardından da farklı şehirlerde farklı ittifaklar ya da partiler iktidar olacaklar. Seçimi kazandıkları şehri yönetecekler. Seçimi kazanan belediye başkanları, yönettikleri kentleri her anlamda ileriye taşımak zorunda.
Türkiye’nin birçok şehrinin benzer sorunları ve ortak gündemleri var. Dünyadaki mega ve metropol şehirlerin benzeşen gündemleri ve problemleri gibi.
Bir önceki yazıda, OECD verilerinden hareketle, dünya nüfusunun şehirleşme oranlarını ve mega kentler ve metropoliten şehirlerde yoğunlaşma eğilimlerine değinmiştim.
Ayrıca, dünyanın farklı bölgelerindeki, mega kentlerin ve metropoliten şehirlerin karşılaştığı yeni risklerin, krizlerin, belirsizliklerin ve yeni yaklaşımlarla yönetilme modellerinin benzeştiğini vurgulamıştım.
Yazının sonunda da bu konuları etraflıca ele alan, Doç. Dr. Özer Köseoğlu tarafından yazılan “Metropoliten Kentlerin Geleceği: Yeni Yaklaşım, Model ve Uygulamalar” başlıklı rapordan bahsedeceğimi belirtmiştim.
SETA tarafından yayınlanan Köseoğlu’nun raporunda, 21. yüzyılda metropoliten kentlerin yönetiminde gündeme gelen yeni kavram, yaklaşım ve modeller, farklı ülkelerden politika ve uygulama örnekleriyle birlikte incelenmiş.
Raporda öncelikle, metropoliten kentlerin hızlı kentleşme ve kentsel yenilenme ihtiyacı gibi temel problemleri ve son yıllarda karşılaştıkları, kent güvenliği gibi yeni sorunları ele alınmış.
Ardından da dünyadaki uygulamalarıyla birlikte metropoliten kent yönetişiminde öne çıkan modellere yer verilmiş.
Raporun en önemli kısmını, kent yönetimlerinde önemi giderek artan, “akıllı kentler”, “yeşil kentler”, “dayanıklı kentler”, “güvenli kentler” ve “ekolojik kentler” gibi yaklaşımların, dünyadan çeşitli uygulama örnekleriyle birlikte değerlendirildiği bölüm oluşturuyor.
Bu başlıkların her biri için, öne çıkan kentsel uygulamalar ve trendlerin, en iyi uygulama örnekleri üzerinden izah edilmesi isabetli olmuş.
Kentlerle ilgili yeni uygulama ve yaklaşımlar sadece olumlu yönde sonuç doğurmuyor. Aynı zamanda yeni riskleri de beraberinde getiriyor.
Örneğin, akıllı şehirlerle ilgili, “veri madenciliği” uygulamaları, “Endüstri 4.0” çağdaş otomasyon sistemleri ve “e-Belediyecilik” gibi dijital teknolojilerin hızla yaygınlaşması, yerel yönetimler açısından çok büyük avantajlara sahip olmasına rağmen; aynı zamanda kent güvenliğini ilgilendiren riskleri de doğuruyor.
Örneğin, yakın bir dönemde San Francisco Belediye Ulaşım İdaresi’ne yapılan siber saldırıda, bilgisayar korsanları toplu taşıma sisteminin işletiminde kullanılan 2.000’den fazla bilgisayarın kontrolünü ele geçirdiği için bilet makineleri hizmet dışı kalmış.
Ya da benzer bir saldırı nedeniyle, Los Angeles’ta bulunan bir hastanenin kendi bilgisayarlarına erişimi engellenmiş, korsanlar tarafından istenilen fidye ödenerek sorun çözülmüş. Yine, 2017 yılında Sacramento Bölgesel Ulaşım İdaresi’nin bilgisayarlarında bulunan 30 milyondan fazla dosya bir hacker tarafından silinmiş.
Köseoğlu’nun raporunda bu gibi yeni kentsel riskler ve bu risklere yönelik geliştirilen çözüm önerileri de örneklendirilmiş. Örneğin Londra Belediyesi yakın bir dönemde siber saldırılara karşı mücadele için devletin ilgili paydaşları ile birlikte Londra Dijital Güvenlik Merkezi’ni kurmuş.
Kuşkusuz, Köseoğlu’nun da belirttiği gibi, her kentin kendine özgü sorunları var. Ancak, farklı kentlerin karşılaştıkları birçok kentsel problem ve çözüm de benzeşiyor. Dolayısıyla tecrübelerden yararlanmak önemli.
Ayrıca, kentlerin geleceğine ilişkin yeni yaklaşımların, yönetim modellerinin ve risklerin bilinmesi şehircilik açısından yerel uygulamaların geliştirilmesinin de önünü açar.
Bu bağlamda Köseoğlu’nun söz konusu raporu, seçilen yeni belediye başkanları için fevkalade yol gösterici bir içeriğe sahip.
[Türkiye, 23 Mart 2019].