NATO'nun 4 Aralık'taki liderler zirvesi beklenenden daha iyi geçti. Sonuç bildirisinde Washington Anlaşması'nın 5. Maddesi'ne bağlılık, külfet paylaşımı (yüzde 2), göç, siber ve hibrid tehditlere karşı ortak tavır arayışı vurgulandı. Hem Rusya'nın saldırgan eylemlerinin tehdit teşkil ettiği hem de bu ülke ile (yeni orta menzilli füzeler konusunda) diyalog ihtiyacı belirtildi. "Çin'in artan nüfuzuna" vurgu ise ABD'nin isteğine uygun olarak NATO'nun dikkatinin Asya-Pasifik'e yöneldiğini gösterdi. NATO'nun "açık kapı" politikası devam ettirilerek Kuzey Makedonya, İttifak'ın 30. üyesi olacak. Zirve öncesi konuşulan iç bütünlük ve geleceğe dair derin sancılar keskin ayrılıklara dönüşmeden şimdilik geçiştirildi. Yine de İttifak'ın yeni bir stratejik değerlendirmeye ihtiyacı olduğu açık. Rusya ve Çin'in ne tür tehditler olduğu ve terör tanımı (YPG özelinde) çözülmesi gereken sorunların başında geliyor.
Zirvenin polemiği
Liderler arasında beklenen gerilim Macron ve Trump arasında yaşandı. İki lider "ciddiyet-boş cevap" polemiğine girdi. İttifak'ın "beyin ölümü" gerçekleştiğini söyleyerek Londra'ya gelen Macron'a Trump'ın cevabı da sertti: "Çok kırıcı olduğunu düşünüyorum, çok şaşırdım, çok saygısızca oldu... Hiç kimsenin Fransa'dan daha fazla NATO'ya ihtiyacı yok." Trump, Macron'un Türkiye'nin S-400 alması ve DEAŞ'lıların dönüşü konularındaki görüşlerine de karşı çıktı. S-400 meselesinin Obama'nın hatası olduğunu tekrarladı. Avrupalı liderlerin "cici DEAŞ'lıları" almaya hazır olmasını istedi. Zihinlerdeki soru Macron'un neden eleştirilerinde ısrarcı olduğu ve Türkiye'yi hedef aldığıydı. Bence bunun iki sebebi var. İlki, iç politikada zor günler yaşayan Macron, dış politika konularında popülizm yapıyor. İkincisi, Avrupa'da lider boşluğu görüyor. NATO'yu eleştirerek Avrupa'nın savunma alanına damga vurmaya çalışıyor. Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı'nı ve S-400 almasını eleştirerek kendince Türkiye'nin artan etkisini dengelemeye çabalıyor.
Dörtlü Zirveyi kurumsallaştırmak
Londra Zirvesi, Türkiye'nin NATO içerisindeki kritik yerini yeniden gösterdi. Ankara'ya tezlerini bir kez daha iletme imkanı sundu. Terörle mücadele (YPG), Suriye'de güvenli bölge ve mülteciler konularında üye ülkelerin dikkatini çekti. "Terörle mücadelede yalnız bırakılmama şartıyla", bir süreç olarak Baltık Planı'nı veto etmemeyi tercih etti. YPG konusunda arzu edilen destek gelmediği durumda Ankara'nın süreçle ilgili atabileceği yeni adımlar mevcut. Bu arada Başkan Erdoğan, zirve sırasında Barış Pınarı Harekatı'nı muhataplarına dokümanlarla anlattı. "Türkiye'nin Suriye'den ne zaman çekileceği" sorusunu, "sizin burada ne işiniz var?" karşı sorusuyla cevapladı. Londra Zirvesi'nden Türkiye açısından çıkarılacak sonuçları şu şekilde sıralayabilirim.
Diplomasi öne çıkıyor
Türkiye, Rusya ile kurduğu yeni ilişki tarzını NATO'daki kritik konumu koruyarak sürdürebilme noktasına geldi. S-400'ler bir gerilim konusu olmaya devam ediyor. Öne çıkan bir gelişme Dörtlü Zirve'nin yıllık olarak yapılacak olması. Bu kurumsallaşma adımını önemsiyorum. İlki Şubat'ta İstanbul'da yapılacak zirve ile Türkiye, üç büyük Avrupa (İngiltere, Almanya ve Fransa) ülkesiyle Suriye'de işbirliği yapma zemini oluşturuyor. Bu zemin, ABD ve Avrupa'nın siyasi geçiş süreci, Güvenli Bölge'ye mültecilerin yerleştirilmesi ve finansmanı konularında Türkiye'nin tezlerine yakınlaşmasına katkı sağlayabilir. Dörtlü Zirve formatı sayesinde Rusya'nın Suriye'de siyasi çözüme yönelik adım atması ve İdlib sorununun yönetilmesinde Türkiye, Batı'dan destek alabilir. İki kanaldan yürütülen zirve yöntemi (Dörtlü Zirve ve Astana Süreci), Suriye ve Libya dosyalarında Türk diplomasisinin etkisini artırır. Bu da, Erdoğan'ın liderler diplomasisinin bir başarısıdır.
[Sabah, 6 Aralık 2019].