Libya çok yönlü ve çok katmanlı bir belirsizlik ortamına sürükleniyor. BM Libya Destek Misyonu'nun (BMLDM) önderliğinde tesis edilen Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun (LSDF) merkezinde olduğu siyasi geçiş süreci önemli meydan okumalarla karşı karşıya. Ateşkesten, yabancı savaşçı ve paralı askerlerin çekilmesine, silah ambargosundan seçimlere kadar pek çok unsuru ihtiva eden LSDF Yol Haritası'ndan geriye sadece seçimlere yapılan vurgu kaldı. Seçimlerin kapsamlı bir çözüm programının yegâne unsuruna dönüşmesinin sahici ve suni sebepleri var. Libya gibi uzun süredir meşruiyet krizi de yaşayan bir ülkede seçimlerin bu krizi aşmaya yönelik temel bir araç olduğu doğrudur. Öte yandan meşruiyet krizini aşacak mahiyette seçimler, ancak anayasal ve hukuki zeminin oluşturulduğu ve seçim güvenliğinin sağlandığı bir ortamda mümkündür. Bu noktada hem Libya içinden hem de Libya dışından pek çok aktörün anayasal ve hukuki zemini var olmayan bir seçim için çabaladığına şahit oluyoruz.
Libya içinde seçimi hararetli bir şekilde talep edenler arasında en son Ulusal Birlik Hükümeti'nin (UBH) kurulmasıyla gerçekleşen güç ve imtiyaz dağılımının dışında kalanlar var. Bu kişi veya kesimler, seçimler aracılığıyla nispeten avantajlı konumdaki rakiplerinden kurtulup kendileri güç ve imtiyaza erişmek istemektedir. Yine ironik bir şekilde Hafter söylem düzeyinde seçimlerin zamanında gerçekleşmesi yönünde çağrı yapmakta, bunun olmaması durumunda da savaş tehditleri savurmaktadır. Hafter burada her iki senaryoda da kazançlı çıkacağı bir pozisyon almaktadır: Seçimleri desteklemek, uzun süredir yalnızca askeri değil siyasi ve sivil bir figür olarak kendi imajını parlatmaya çalışan Hafter'e uluslararası toplumdan gelebilecek baskı ve eleştirileri bertaraf etme imkânı tanımaktadır. Söylem düzeyindeki getirinin ötesinde Hafter seçimlere katılmakla da yine her halükârda karlı çıkacağı bir oyun kurmaktadır. Ya kuralsız seçimler kendisine zafer ilan etme fırsatı verecek ve buradan devşirdiği "meşruiyet"le ülkeyi yeniden güç kullanarak ele geçirmek isteyecek ya da kaybettiği seçim sonucunu tanımayarak bugün fiilen yönettiği bölgelerde kendi yönetimini "meşrulaştıracak"tır.
Başını ABD ile Birleşik Krallık, Fransa, Almanya ve İtalya'nın çektiği ve BMLDM'nin temsil ettiği uluslararası toplum ise anayasal ve hukuki zemin olmasa da seçimlerin zamanında yapılması konusunda öteden beri ısrarcıdır. Bu ısrarın en yüzeydeki açıklaması, Batı'nın alışılageldik demokrasi söylemi ve varsayılan demokrasi desteğidir. Demokratik Batılı ülkeler elbette "çözümü seçimde görmektedir". Libya'da mevcut aktör ve kesimlerin her birinin kendi pozisyonlarında çok güçlü bir şekilde durduğu, taviz vermeye yanaşmadığı, değişime fırsat vermediği bir ortamda seçimlerin bir "reset" umudu olduğu doğrudur. Ancak buradaki en büyük sakınca, "reset"in seçici bir şekilde meşru aktörlerin kümelendiği Trablus'ta gerçekleşecek olmasıdır. Hangi şekilde olursa olsun bir yeniden yapılanmayı Hafter tanımayacak, uluslararası toplumun sözü ve gücü Hafter'e "geçmeyecektir". Uluslararası toplumun bu noktada tutarlılık ve inandırıcılıktan uzak oluşu, kendilerine güveni de mümkün kılmıyor. Bu da Libya'daki aktörlerin kendi çıkar ve hukuklarını koruması için anayasal ve hukuki zemin arayışını daha da önemli hale getirmektedir.
Uluslararası toplumun tutarsız yaklaşımı, mevcut UBH hükümeti ve Başbakan Dibeybe ile Milli Mutabakat Hükümeti (MMH) ve Serrac karşısındaki farklı tutumlarında da karşımıza çıkmaktadır. MMH Başbakanı Serrac'ın görev süresi dolmasına ve bir hükümet olarak halka hizmetlerin götürülmesi ve genel icraatlar açısından işlevsiz olmasına rağmen uluslararası toplum seçim yapılmasında ısrarcı olmamıştır, ancak altı ay gibi çok kısa bir sürede hizmetlerin halka ulaştırılması ve günlük hayatta karşılaşılan sorunları iyileştirme noktasında ülkenin çehresini değiştiren Dibeybe/UBH hükümeti karşısında seçim ısrarında bulunmaktadır.
Seçimlere Libya içinde şerh düşen aktörler, seçimlerden önce anayasal ve hukuki zeminin oluşturulması çağrısında bulunmakta, ancak bu şartlar yerine geldikten sonra seçim yapmayı tavsiye etmektedir. İlkesel ve gerçekçi olan bu yol, yukarıda tasvir edilen hem Libya içinde hem de dışındaki aktörler tarafından "oyunbozanlık", "seçim istememe", "süreç sabotörlüğü" gibi suçlamalarla mahkum edilmektedir. Gerçekten de bu aktörler arasında mevcut konumlarını seçimlerde kaybedeceği endişesi çekenler vardır ve bu söylemi araçsallaştırmaktadırlar. Ancak samimi ve mantıki bir şekilde hukuki zemin çağrısı yapan aktörlerin yolu tercih edilmediğinde şu an Libya'nın içinden geçmekte olduğu garabetler zinciri ortaya çıkmaktadır.
Herkesin üzerinde ittifak ettiği kurallar, ilkeler ve prosedürlerin olmadığı, her aktörün kendi çıkarına hizmet eden kendi kurallarını ilan ettiği, uluslararası toplumun da buna göz yumduğu ve yerine göre seçici bir şekilde desteklediği bir ortamda güvensizlik ve kendini korumaya alma davranışı yaygınlık kazanmaktadır. Mevcut sürece köklü bir tedbir geliştirilmezse belirsizlikten iç savaş ve bölünmeye kadar pek çok karamsar senaryo ciddiyet kazanacaktır.
[Sabah, 27 Kasım 2021].