ABD eski başkanı Barack Obama’nın ulusal güvenlik eski danışman yardımcısı Ben Rhodes “Olduğu Gibi Dünya” başlıklı kitabında, 2011 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri sırasında Erdoğan’la Obama arasında geçen bir diyaloğa yer verir.
Eski danışman yardımcısı Ben Rhodes’in kitabında aktardığına göre, iki lider Filistin meselesini görüşürken Erdoğan, Obama’nın BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmasındaki Filistin bölümünü okuyarak kendisine “bir yılda 180 derece nasıl dönüş yaptığını” hatırlatır.
Erdoğan’ın bu sözlerine karşı Obama “Filistinlilerin BM aracılığıyla savunulamaz olduğunu” öne sürer. Ve “İsrail’le müzakere edilmeliydi” diyerek Güney Sudan’ı örnek verir.
Ben Rhodes’un aktardığına göre, bu sözlerin ardından Erdoğan’dan Obama’yı “köşeye sıkıştıracak soru” gelir: “Güney Sudan için Kuzey’in senelerce yaptırıma uğraması gerekti. Aynısını İsrail için de mi öneriyorsun?”
Yine Rhodes’un aktardığına göre, soruya hazırlıksız yakalanan Obama bir cevap veremez. Toplantıdan sonra da danışmanına, soruya cevap verememenin kızgınlığı ile “Erdoğan’la tartışmaktan nefret ediyorum” diyerek tepkisini gösterir.
Bir başka örnek…
2016 yılında, bugün Trump yönetiminin Suriye özel temsilcisi olan ama o dönemde ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Hürriyet gazetesine bir röportaj verir. Cansu Çamlıbel’in sorularını cevaplandıran eski büyükelçi, Erdoğan’la ilgili Batı’nın düşünce ya da algısını şöyle tarif eder:
Erdoğan Washington’da sevilmiyor. Erdoğan Avrupa’da da sevilmiyor… Suudlar, Mısırlılar – lisanımı maruz görün – her koşulda bize yaltaklanıyor. F-16’ları, müttefiklik ilişkilerini falan düşünerek bizimle aynı değerleri paylaşıyormuş gibi yapıyorlar. Erdoğan ise bizimle çatışıyor, çelişkilerimizi yüzümüze vuruyor, dostumuz olmaya çalışmıyor… Erdoğan Washington’da bu yüzden sevilmiyor. Biliyorum hiç adil bir durum değil.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada Batılıların çelişkilerini bir kez daha yüzlerine vurdu. Aslında 15 yıldır her BM konuşmasında Erdoğan, dünyanın neresinde olursa olsun zulme ve haksızlığa uğrayanların haklarını savunarak, onların yanında durarak, hakikatleri tüm çıplaklığıyla zulmedenlerin yüzlerine söylüyor.
Bu yıl yaptığı konuşmada da daha önceki yıllarda dile getirdiği hususları daha güçlü bir şekilde, görsellere de başvurarak dile getirdi.
“Aylan bebeği dünya çok çabuk unuttu” hatırlatmasını yaparak kürsüden, Aylan bebeğin sahile vurmuş cansız bedeninin fotoğrafını gösterdi. “Herkes unutsa da biz unutmayacağız” diyerek, rakamlarla Türkiye’nin mülteciler konusunda yaptıklarını anlattı.
Haritalar üzerinden İsrail’in Filistin topraklarını yıldan yıla nasıl işgal ettiğini gösterdi. “İsrail’in sınırları neresidir” sorusunu sordu. Konuşmasının önemli bir bölümünü her yıl olduğu gibi bu yıl da İsrail sorununa ayırdı.
BM kürsüsünden “Birleşmiş Milletler ne işe yarar” sorusuyla birlikte, “Dünya beşten büyüktür” diyerek, BM Güvenlik Konseyinin reforme edilmesi çağrısını bir kez daha yineledi.
Erdoğan konuşmasında ayrıca bu yıl veto yetkisine sahip olan 5 ülkenin başka bir ayrıcalıklı özelliği olan nükleer silahlara sahip olma hakkını sorunsallaştırdı. Sadece bu beş ülke değil, Hindistan ve İsrail gibi nükleer silaha sahip olan ülkeleri de buraya dâhil ederek “Nükleer güce sahip olmak, ya herkese yasak ya da herkese serbest olmalıdır” eleştirisini dile getirdi.
Erdoğan “Dünyanın bir tarafı yüksek refah seviyesi ve lüks içinde hayatını sürdürürken, diğer tarafta açlığın, sefaletin, cehaletin kol gezmesi kabul edilemez” diyerek, küresel vicdanın yükselen sesinin Türkiye olduğunu bir kez daha gösterdi.
[Türkiye, 26 Eylül 2019].