SETA > Yorum |
Küresel Ticarette Dolar'ın Tahtı Sallanıyor mu

Küresel Ticarette Dolar'ın Tahtı Sallanıyor mu?

Dünyadaki üretimin yaklaşık yüzde 20'si dolarla üretilmesine rağmen, doların küresel ticaretteki hâkimiyeti bu para birimini her zaman güçlü kılıyor. Bu yüzden de dolardaki değişim, başta gelişmekte olan ülke ekonomileri olmak üzere küresel ekonomide çok önemli.

Küresel ekonomide en önemli ve birinci sıradaki uluslararası rezerv para birimi Dolar idi. Ülkeler halen de kendi para birimlerini kullanmak yerine, ticari ve ekonomik iliÅŸkilerini Dolar ile fiyatlandırıyorlar. Çünkü Dolar cinsinden paranın dolaşımı hem kolay hem de güvenilir olarak kabul ediliyordu.

Ancak son yıllarda, özellikle de 2008'deki ekonomik krizden sonra küresel ekonomi dinamiklerinde meydana gelen deÄŸiÅŸimlerden birisinin de Dolar anlayışında görülüyor. Yaklaşık 2 yıldır sürekli deÄŸer kazanan Dolar karşısında, geliÅŸmekte olan ülkelerin ihracatının olumlu etkilenmesi beklenirken süreç aksi yönde ilerliyor.

Aslında dolardaki yükseliÅŸ, ihracatı olumlu etkileyen bir faktör olarak deÄŸerlendirilirdi. Ancak özellikle Türkiye, Meksika, Brezilya ve Åžili gibi geliÅŸmekte olan ülke ekonomilerinde doların deÄŸer kazanmasının ihracata olumlu yansımadığına dair araÅŸtırmalar yayınlanmaya baÅŸladı.

Bunda dolardaki hareketliliÄŸin, ticari iliÅŸki kuran iki ülkede birbirinden farklı sonuçlara sebep olması kadar, kontrol merkezi baÅŸka olan bir aracın ulusal ekonomilerini ciddi oranda belirlemesinin de etkisi var.

YERLÄ° PARA KULLANIMI ARTIYOR

Dünyadaki üretimin yaklaşık yüzde 20'si dolarla üretilmesine raÄŸmen, doların küresel ticaretteki hâkimiyeti bu para birimini her zaman güçlü kılıyor. Bu yüzden de dolardaki deÄŸiÅŸim, baÅŸta geliÅŸmekte olan ülke ekonomileri olmak üzere küresel ekonomide çok önemli.

Dolar kurundaki herhangi bir yükseliÅŸ, ihracat ve ithalat sürecindeki tümmaliyetlerin en baÅŸtan hesaplanmasına yol açıyor. Ä°kili ekonomik ve ticari iliÅŸkilerde, iki ülkenin kontrolünde olmayan bir mekanizmanın bu denli güçlü olması, ciddi bir riske yol açıyor. Doların hâkimiyetini sürdürmek için ABD'den atılan adımlar, diÄŸer ülkelerin ekonomi yönetiminde elini kolunu baÄŸlıyor bir taraftan da.

Tam da bu sebeple, ülkelerin dış ticarette alternatif arayışlarında yerel para birimi öne çıktı. Türkiye ekonomisinde döviz ihtiyacının ekonomik krizlerle sonuçlandığı gerçeÄŸi varken, bunun önüne geçmek için ticarette yerel para biriminin kullanılmasına dair geliÅŸtirilen politikalar yavaÅŸ yavaÅŸ olumlu sonuçlarını da vermeye baÅŸladı.

TÜÄ°K verilerine göre Türk Lirası'nın dış ticaretteki kullanımı 2015 yılının Ocak-Temmuz ayında yüzde 6,2 artarken, Dolar ve Euro cinsinden yapılan dış ticarette ise azalış yaÅŸandı. Aslında ilk olarak Rusya'yla baÅŸlatılan bu sürecin, Çin ve Ä°ran'la olan ticari ve ekonomik iliÅŸkilerde de uygulanması için giriÅŸimlerde bulunuluyor.

Türkiye bu ülkelere yaptığı ihracatta ve ithalatta Dolar'ın payını azaltırken aslında hiçbir müdahale hakkı olmadığı bir para biriminin yönlendirdiÄŸi, hatta belirlediÄŸi ticari bir iliÅŸkiden de kurtulmak istiyor aynı zamanda.

YENÄ° ENTEGRASYONLARA KAPI AÇABÄ°LÄ°R

GeliÅŸmekte olan ekonomilerin küresel ekonomide daha fazla söz sahibi olmak için yeni hamleler attığı, geliÅŸmiÅŸ ekonomilerin de buna karşı bir strateji geliÅŸtirdiÄŸi süreç, tüm hızıyla devam ediyor. Ülkelerin kendi para birimleriyle ticaret yapmaları ise, yaklaşık bir asırdır doların egemen olduÄŸu bir sistemin gücünü de azaltacaktır.

Bu durumda, Türkiye'nin Çin, Rusya veya Ä°ran'dan baÅŸka Brezilya, Güney Kore veya Meksika'yla olan dış ticaretinde doların yerini Yuan, Ruble, Riyal'le birlikte Brezilya Reali, Won veya Peso alacak. Böylelikle, ulusal para birimlerinin kullanıldığı yeni ortaklıklar, iÅŸbirlikleri hatta entegrasyonlar kurulabilir.

Bir de Türkiye'nin Rusya ve Ä°ran'dan aldığı petrol ve doÄŸalgaza ödediÄŸi Dolar faturası var. Bir sonraki aÅŸama, Türkiye'nin ithalat faturasında en yüksek paya sahip olan enerji alışveriÅŸinde ödemelerin yerel para birimiyle yapılması olabilir.

Dolayısıyla, baÅŸta AB veya ABD'nin söz sahibi olduÄŸu oluÅŸumlara karşı güçlü bir alternatif geliÅŸtirilebilir.

Böyle bir süreç, Türkiye ekonomisinin yapısal sorunu olarak kabul edilen dış ticaret açıklıklarının, dolayısıyla dış faktörlerden kaynaklanan kırılganlıkların çözümünü de kolaylaÅŸtıracaktır.

[Yeni Åžafak, 28 Eylül 2015]