SETA > Yorum |
Kumarhane Kapitalizmi

Kumarhane Kapitalizmi

Finans kurumlarının ellerinde varlık olmadan yaptıkları açığa işlemler, küresel finans sistemini kumarhaneye çeviriyor. Bu kumarı Türkiye, Meksika, Brezilya vb. ülkeler üzerinde oynamaya çalışıyorlar. Ancak Türkiye’deki ekonomi yönetimi ‘olağan şüphelilerin’ oyun alanlarını daraltıyor

DÖVİZDE 'OLAĞAN ŞÜPHELİLER' DEVREDE

KUMARHANE KAPİTALİZMİ

Küresel belirsizlikler koronavirüs ile birlikte tarihi zirveye tırmandı. Bu puslu hava gelişmekte olan ülkelere yaramıyor. Gelişmekte olan ülke paraları değer kaybediyor. Brezilya Reali en sert değer kaybı yaşayan para birimlerinin başında geliyor. TL'nin performansı orta seviyelerde. TL önce içinde bulunduğumuz koşullarda normal karşılanabilecek oranlarda kademeli olarak değer kaybetti. Ancak, TL'de son 10 günde yaşanan değer kayıpları çok da normal değil. Dolar/TL kuru psikolojik sınır olan 7'yi gördükten sonra spekülatif hareketler hızlandı. TL üzerinde ilave bir baskı oluşturuldu. 'Olağan şüpheliler' kategorisindeki bazı uluslararası finans kuruluşları açığa yaptıkları işlemlerle kurda spekülatif hareketlenmelere neden oldular.

Dolar kuru karşısında Türk Lirasının değer kaybı

KÜRESEL ÇÖZÜM GEREK

Finans kuruluşlarının ellerinde varlık olmadan yaptıkları açığa işlemler, küresel finans sistemini adeta bir kumarhaneye çeviriyor. Gelişmekte olan ülkelerde finansal piyasalar sığ olduğu için bu kumarı Türkiye, Meksika, Brezilya vb. ülkeler üzerinde oynayarak para kazanmak kolaylarına geliyor. Gerçi 1992'de İngiltere'nin başına gelenleri de unutmamak lazım. Manipülasyon ve gizli anlaşmalardan dolayı milyonlarca dolarlık cezalara çarptırılsalar da bu 'olağan şüpheliler' faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Verilen cezalar kazanılan paranın yanında devede kulak kalıyor. Bu soruna küresel çapta çözümler üretmek lazım. Ancak, bu finans kurumlarının nüfuz alanı o kadar geniş ki bu düzene çomak sokmaya doğru dürüst yanaşan olmuyor.

ALANLARI DARALIYOR

Eskiden serbest piyasa düzeni bahane edilerek oynanan finansal kumar görmezden gelinirdi. Şimdilerde ise ekonomi yönetimi 'olağan şüphelilerin' oyun alanlarını olabildiğince daraltmaya çalışıyor. Tıpkı BDDK'nın bu hafta attığı adımlarda olduğu gibi.

Bunlara verilecek en iyi cevap, Türkiye'yi koronavirüs sonrası yeni düzende daha güçlü kılacak reformlara hız vermek olacaktır. Sermaye piyasalarını derinleştirmeliyiz. Yatırım ortamını daha da iyileştirerek ve somut yatırım alanlarını belirleyerek uzun vadeli düşünen doğrudan yabancı yatırımları çekmeye çalışmalıyız. Makro ihtiyati tedbirleri daha planlı ve koordineli bir şekilde kullanmalıyız.

Kısa vadede ise gelişmiş ülke merkez bankaları ile swap anlaşmaları gerçekleştirmek döviz piyasasını büyük ölçüde rahatlatacak bir adım olur. Böylece mevduatlarını büyük oranda dövizde tutanlar bu seviyelerin TL'ye geçmek için en uygun fırsat olduğuna ikna olurlar. Küresel finans koşulları yılın dördüncü çeyreği itibariyle gelişmekte olan ülkelerin lehine dönmeye başlayabilir. Bu da TL'nin son aylarda kaybettiği değeri geri kazanmasına yardımcı olur.

GSYH

Yüzde 1'lik kaymak kesim

Küresel elitler birçok krizin baş aktörleri arasındadır. Genelde krizlerin fitilini ateşleyenler de onlar krizlerden en fazla nemalananlar da... Tıpkı 2008'de küresel finans krizinde olduğu gibi. Koronavirüs krizi çıkış itibarıyla farklı bir kategoride ama borç, bu krizde de büyük sorun. Bireyler ve devletler krizden çıkış için daha fazla borçlanmaya yöneliyorlar. Borcu veren kim? Küresel ekonomiyi yönlendiren yüzde 1'lik kaymak kesim. 1980'li yıllardan bu yana gelişmiş ülkelerde bireylerin ve devletlerin borçluluk düzeyi arttıkça en zengin yüzde 1'lik kesimin toplam gelirden aldığı pay da artmış. İki değişken arasındaki güçlü ilişki tesadüf değil. Ülkeler koronavirüsün ekonomik etkilerini yumuşatmak için devasa paketler açıkladılar. Bütçe açıkları artacak. Peki, bu bütçe açıkları daha fazla borçla mı finanse edilecek? Birçok ülkede bireyler ve kamu zaten kapasitelerinin çok üzerinde borçluluk seviyesine sahipler. Daha fazla borçlanmak gelecek krizlerin boyutunu artırır. Eskiye nazaran çok daha fazla iktisatçı, ilave borçlanmanın artık sürdürülemez olduğu ve artan bütçe açıklarının en zengin yüzde 1'lik kesimden daha fazla vergi alınarak kapatılması gerektiği noktasında görüş bildiriyor.

[Sabah, 10 Mayıs 2020]