Son HAMAS-İsrail çatışmalarının, aslında bir süredir durağan ve kontrollü şekilde ilerleyen Levant bölgesindeki askeri, siyasi ve toplumsal fay hatlarını harekete geçirdiği söylenebilir. Bu nedenle, kontrol edilmediği ve sınırlandırılmadığı takdirde, sivil kayıpların yanı sıra bölgede makro değişimleri tetiklemesi muhtemel gelişmelere şahit olabiliriz.
Levant bölgesi, çatışma dinamiklerinin tarihsel süreç içerisinde hep yoğun seyrettiği bölgesel bir ekopolitik sisteme sahiptir. Bölgesel güçlerin çekişme alanı olması, küresel aktörlerin gündeminde ikincil konumu ve devlet dışı silahlı aktörlerin oldukça köklü ve etkin hayatiyetleri, bu bölgedeki karmaşık çatışma mekanizmalarının aniden harekete geçmesine ve bölgeye yayılma riskine neden olmaktadır. Son HAMAS-İsrail çatışmalarının da aslında bir süredir durağan ve kontrollü şekilde ilerleyen Levant bölgesindeki askeri, siyasi ve toplumsal fay hatlarını harekete geçirdiği söylenebilir. Bu nedenle, kontrol edilmediği ve sınırlandırılmadığı takdirde, sivil kayıpların yanı sıra bölgede makro değişimleri tetiklemesi muhtemel gelişmelere şahit olabiliriz. Bu bağlamda, çatışmanın birincil evresi ya da sahası olarak görülen ve bölgesel-küresel aktörlerin konumlarını belirlemeye başladığı Gazze merkezli HAMAS-İsrail çatışmalarının ardından dikkatler, ikinci evreyi akıllara getiren Hizbullah ve Lübnan cephesine çevrilmiştir.
Hizbullah’ın Çatışmalara İlk Tepkileri
HAMAS’ın geçmişteki saldırılarının aksine, İsrail askeri ve istihbari mekanizmalarını büyük oranda atlatarak gerçekleştirdiği şok ve ağır kayıpların yaşandığı baskın sonrasında, İsrail tarafından önemli sayıda sivil ve askeri rehinenin HAMAS elinde olduğu belirtiliyor. Çatışmaların seyrine etki etmesi beklenilen bu esir meselesinin, İsrail tarafının Gazze’ye yönelik en kapsamlı askeri operasyonuna yol açması ihtimaldir. Türkiye, Katar ve Mısır gibi ülkeler, esir değişimi ve serbest bırakılması amacı ile çatışmaların kontrolden çıkmaması için yoğun çaba sarf ederken, Batı ve ABD’nin tam siyasi ve askeri desteğini alan İsrail ise 1967-2005 arasındakine benzer bir topyekun işgal ve HAMAS oluşumunu Gazze’den sökme ve dahası yok etme stratejisini güçlü şekilde dillendirmektedir. Şu anda HAMAS’ın, Arap ayaklanmaları sürecinde ilişkiler derinden zedelense de sonraki normalleşme süreci ile yeniden konumlandığı Hizbullah, İran ve Esed rejiminden oluşan bölgedeki “Direniş Bloku” aktörleri, olayların seyrine göre askeri, siyasi eylem süreçlerini yürüteceklerini ifade etmektedirler. Anlaşılan o ki Hizbullah’ın da dahil olduğu İran öncülüğündeki blokun, çatışmaların derinleşmesinden ve Lübnan bölgesine genişlemesinden endişe duydukları söylenebilir. HAMAS ile birlikte aslında uzun bir süredir “devlet dışı caydırıcı” güç konumunda İsrail’e baskı unsuru olan Hizbullah’ın hem Arap ayaklanmaları hem de Suriye iç savaşı süreci ile bölgesel-yerel anlamda elde ettiği kazanımları, İsrail gibi halihazırda Batı tarafından da desteklenen askeri bir güç ile mücadelede kaybetmeme arzusu olduğu söylenebilir.
Bu nedenle sert güç kapasitesini zaman içerisinde oldukça güçlendiren ve aslında bu konumu ile İsrail’in askeri-siyasi hesaplarında da güçlü risk ve tehdit olarak beliren Hizbullah’ın, HAMAS-İsrail çatışmalarında “kontrollü” gerilimi, uzun süredir İsrail ile aralarında var olan fiili “oyunun kuralları”nı sürdürdüğü söylenebilir. Bu bağlamda, zaman zaman İsrail tarafından işgal altında tutulan Lübnan’a ait Şeba çiftlikleri başta olmak üzere İsrail’in kuzey bölgesindeki askerlere ve askeri ekipmanlara yönelik Hizbullah tarafından roket ve tanksavar füzeler ile sınırlı askeri saldırılar yapılıyor...
Devamını Kriter sitesinde okumak için tıklayın: Kontrolü Zorlaşan “Oyunun Kuralları”