ABD ilginç günlerden geçiyor. İki aylık geçiş süreci son iki yüzyılda Amerikan tarihinde görülmemiş bir gerginlikle savruluyor. Seçimin çalındığında ısrarcı olan Trump, iki aydır destekçilerini oylarına, ABD'nin geleceğine sahip çıkmaya çağırıyordu. En son çağrısı seçim sonuçlarının resmileşeceği gün yapılan mitingdi. Hatta Başkan Yardımcısı Pence'ten inisiyatif almasını, sonuçları eyaletlere geri göndermesini istemişti. Ve 6 Ocak günü yeni Başkan Biden'ın seçilmesinin Kongre'deki onay süreci, "ayaklanmaya" dönüşen protestolarla karşılandı. Daha önce polisin siyahi vatandaşlara şiddetini protesto eden kalabalıklardan sonra bu defa Trump taraftarı beyazların öfkesi başkenti esir aldı. Medyaya yansıyan görüntüler "Burası bir üçüncü dünya ülkesi mi?" dedirtti. Amerikan demokrasinin ne kadar "kırılgan" olduğunu ve "barışçıl iktidar değişimini" sağlamakta zorlandığını tüm dünyaya ilan etti.
Sıradan bir protestodan bahsetmiyoruz. Biden'ın "ayaklanma" dediği protestoları ABD medyası "darbe girişimi" ve hatta "yerli teröristler" ve "Trump'ın barbarları" olarak tanımlıyor.
Derinleşen meşruiyet krizi
Kuşkusuz bu protestoların faturası Trump'a çıkacak. Atamaları, görevden almaları ve sürpriz açıklamaları ile dört yıllık dönemi krizlerle dolu olan Trump'ın gidişi de hayli gürültülü oluyor. ABD medyası, şiddeti teşvik ettiği tezi ile Trump'ın yargılanmasını ve azledilmesini isteyenlerle dolu. Bu tür bir girişim bir daha tekrarlanmasın diye yargının devreye girmesi isteniyor.
Trump'ın "demokratik yönetimin ihlal edilmemiş hiçbir prensibini" bırakmadığı savunuluyor. Aslında gelinen nokta, Amerikan demokrasisindeki meşruiyet krizinin ikinci aşaması. 2016'da Trump'ın seçilmesinde bu denli yaygın bir "hile" tartışması yoktu, ancak Trump'ın fikirleri, kişiliği ve popülist siyaseti Demokratlar nezdinde ciddi bir meşruiyet sorunu yaratmıştı. Amerikan müesses nizamı dört yıl Trump'a çok zor dayandı. Başta Kongre olmak üzere kurumlar direndi ve Kovid- 19 salgınının yardımıyla Trump seçimi kaybetti. Şimdi bu son Kongre baskınından sonra sorumlu tutulan Trump ve bazı Cumhuriyetçi isimlere nasıl davranılacağı da Amerikan demokrasisinin sınavının diğer yüzü olacak. Trump'ın siyasi kariyeri bitmiş olabilir. Belki hapse de girebilir. Ancak Kongre'yi basan Cumhuriyetçi kitlenin "seçimin ellerinden alındığı" tezi etkisini kolay kolay kaybetmeyecek. Yeni Başkan Biden, ateşli Trump taraftarları tarafından meşru görülmüyor.
Trump'ın pasif kaldıkları için eleştirdiği Cumhuriyetçiler ikiye bölünürken, Demokratların ortalığı toparlaması hiç de kolay değil.
Kendi demokrasisi bu durumdayken...
Başka ülkelere, çoğunluğu başarısız da olsa, demokrasi promosyonu geçmişi olan ABD, şimdi kendi demokrasisinin krizleri ile başa çıkamıyor. Dışarıya ihraç etmekle değil kendi demokrasisinin kırılganlığı ile meşgul. Süper güç olarak ülkeyi "dış güçlerin karıştırdığını" iddia etme mazeretine de sahip değil.
Taraftarlarını 6 Ocak günü Kongre önünde mitinge çağıran mevcut Başkan Trump'ın kendisi. Biden yönetimimin "demokrasiler ittifakı" kurma hedefi içerideki sorunlardan nasıl etkilenir? İçerideki beyaz öfkeyi dindiremeyen ve Kongre'sinde Konfederasyon bayrağı gösterilen ABD, dünyaya yerleşik demokrasi söylemi satabilir mi? Georgia'daki iki senatörü de kazanarak Senato'da kontrolü ele geçiren Demokratlar, Trump ve destekçisi Cumhuriyetçilere nasıl davranacak. Bu soruların cevabını ve Trump'ın olası yeni hamlelerini önümüzdeki haftalarda göreceğiz.
Bu vesileyle 15 Temmuz'u hatırlamak...
Elbette protestolardaki şiddet kabul edilemez. Sandıktan çıkan sonuca herkes uymalı. Ancak Kongre baskınından ziyadesiyle rahatsız olan Demokratların protestoları "terör ve darbe" olarak nitelemedeki hızları dikkatten kaçmadı.
Bizdeki Gezi protestolarındaki şiddetle kıyaslanamayacak birkaç saatlik olayı hangi teyakkuz ve korkularla karşıladıkları not edildi. Umarım Kongre baskını ile demokrasilerin kendini koruma hakkını hatırlayan Washington'ın, Türkiye'de 15 Temmuz 2016 darbe girişimi olduğunda sergilediği sorumsuz tavrın ne kadar üzücü olduğu şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Hani, Kongre'ye silahlarla giren bazı fanatik göstericiler sizi rahatsız etti ya... Bizim Meclis'imizi uçaklarla bombalayanların elebaşı hâlâ Pensilvanya'da keyif çatıyor. Kırılacak kibre değil paylaşılacak empatiye ihtiyacınız var.
[Sabah, 8 Ocak 2020].