Ukrayna’da Şubat Devrimi muhalefet adına başarıyla sonuçlandı ve yönetimi değiştirdi. Ancak bu söz konusu yönetim değişikliği, Kırım’da farklı ve tehlikeli bir yöne doğru evrilme eğilimi gösteriyor.
Kırım’daki Yanukoviç taraftarları, bir başka değişle Ruslar Tatarların da bir kısmını kendi saflarına çekmeyi başardı. Böylece Özerk Cumhuriyet’te dengeler Ruslar lehine değişti ve Putin’in eli güçlendi.
Bölgesel dillerle ilgili kanunun Ukrayna tarafından yürürlükten kaldırılmış olması, Kırım’da Rus ve bazı Tatarları ortak paydada birleştiren etkenlerden biri oldu. İki taraf geçen hafta Kırım’da Ukrayna yönetimine karşı ortak gösteri yaptı. Eylem esnasında bazı Tatarların tekbir getirmesi dikkat çekiciydi. Hâlbuki aynı tekbir, iki binli yılların başında Çeçenistan’da Ruslar için son derece ürkütücüydü.
İlk bakışta eylemin hedefinin, Kırım’ın bağımsızlığı olduğu yönünde bir algı oluşturuldu. Ancak eylemi organize edenlerin asıl hedefinin bağımsızlık değil Kırım’ı Ukrayna’dan ayrılıp Rusya’ya bağlamak olduğu Rus askerlerinin Kırım’a girmesinin ardından anlaşıldı.
Eyleme katılan Ruslar, Putin Rusya’sına kendilerine yardım etmesi için çağrıda bulundu. Eylemin düzenleniş şekli ve Kırım’daki hareketliliğin zamanlaması, aslında bir Rus “Hitrist”den (Rus Kurnazlığı) başka bir şey değildi. Zira gösteri Ruslar tarafından düzenlenmişti.
KIRIM TATARLARI NE DÜŞÜNÜYOR?
Ukrayna parlamentosu başkent Kiev ve ülkenin diğer şehirlerinde meydana gelen yağma olaylarını durdurmak için harekete geçti. Ancak Kırım gibi hassas bir bölgede insanların Rusya bayraklarıyla miting yapmasını engelleyemediği gibi, Tatarlardan bir grubun da Ruslara destek vermesinin önünü alamadı.
Tatarların Ruslar tarafından organize edilen eylemlere alet olmasının üzerine, Kırım’daki Ukrayna Güvenlik Servisi SBU sorumlusu Valentin Nalivayçenko, Tatar Milli Meclisi üyeleriyle bir araya gelerek kendilerine güvenlik hizmeti vermeye devam edeceklerini belirtti. Nalivayçenko görüşme esnasında, ülke güvenlik ve kolluk birimlerinin herkesin güvenliğini sağlayacağı konusunda Tatarlara güvence verdi. Tatarların temsilcilerinin, eylemlere katılma konusunda sonraki günlerde daha temkinli davrandıkları görüldü. Tatarların eğiliminin Ukrayna’ya bağlı kalma yönünde olduğu gözlendi.
Diğer yandan Rus medyasında, Ukraynalı radikal faşist grupların Kırım’daki Ruslara karşı harekete geçerek, “Barış treni” ile Kırım’a geleceği ve orada Ruslara karşı etnik temizlik yapacağı şeklinde yazılar yazılıyor. Konu ile ilgili kaleme alınan makalelerde Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da olduğu gibi, Kırım’da yaşayan Rusların da hamisi olan Kremlin’in ivedilikle harekete geçmesi isteniyor.
Gelişmeleri Moskova’dan değerlendiren yönetime yakın isimler, Barış Treni’nin Kiev’den Kırım’a hareket etmesini Rus askerlerinin Kırım’a girişinin engellediğini vurguluyor. Kırım Parlamentosu’nun bağımsızlık oylamasını öne çekmesi de yine Kremlin’in desteğini gösteriyor. Ukraynalı uzmanlara göre bu değişikliğin hedefi, Kırım’ı Ukrayna’dan koparıp Moskova’ya doğrudan bağımlı hale getirmek.
RUS – HAHOV AYRILIĞI
Ukrayna’da cephe kaybeden Putin’in, bu Slav ülkesine doğrudan askeri bir müdahalede bulunma ihtimalinin oldukça zayıf olduğu söylenebilir. Ukraynalılar Rus değil Hahov olmalarına rağmen, Slav ırkına mensuplar. Hahovların konuştuğu Rusça, Moskova Rusçasına göre farklılık arz ediyor. Hahovlar Rusları çok rahat bir şekilde anlarlar, ancak Ruslar için ise Hahov lehçesi gülünçtür. Ukraynalı milliyetçilerin Sovyetlerin son dönemlerinden itibaren Rusçaya karşı tavır takındıklarının da altını çizelim. Dolayısıyla, Ukrayna’ya askeri müdahale durumunda Moskova, kardeş bir Slav ırkını doğrudan karşısına almış olur. Putin’in böyle bir riske girmesi düşünülemez. Bu durum Rusya ile Hahovlar arasında ciddi bir toplumsal ve siyasal çatlağa neden olacaktır.
Rusya’nın güney şehirlerinde de yüz binlerce Hahov yaşıyor. Moskova’dan güneye, Karadeniz’e doğru kara yolu ile gidildiğinde, Hahovların varlığı yoğun bir şekilde hissediliyor. Bu nedenle Kremlin’in, Ukrayna’ya doğrudan askeri müdahaleden daha ziyade, bu ülkeyi parçalamayı hedefleyebileceği öngörülebilir. “Rakibini bir vuruşta düşüreceksin, düşürememe ihtimali varsa darbe indirmemek gerekir” anlayışındaki bir Putin yönetiminin, Ukrayna’ya doğrudan müdahale gibi bir riske girmeyeceği söylenebilir. Çünkü böyle bir müdahale, Ukrayna’daki Ruslar için de sonun başlangıcı olacaktır.
KIRIM’DA NÜFUS DAĞILIMI
Kremlin için Ukrayna’nın bölünmesi hedefinin gerçekleştirileceği en uygun coğrafya Kırım olarak görülüyor. Kırım’ın tartışmalı bir bölge olmasının yanı sıra, burada yaşayan Rus nüfusun yoğunluğu Rusya’nın elini güçlendiriyor. Kırım’da Ruslar nüfusun yüzde 58.32’sini oluşturuyor. Tatarlar 24.32’lik bir oranla ikinci sıradayken, Beyaz Ruslar yüzde 12.1’lik bir oranla üçüncü sırada yer alıyorlar. Bu tabloya göre, toplam Rus nüfusun oranının yüzde 70’in üstünde olduğunu görebiliyoruz.
Moskova ise olası bir ırkçı saldırıya karşı Rus nüfusu korumak amacıyla, “Kırımlı Rusların çağrısı” üzerine Kırım’a askeri müdahalede bulunacakmış gibi manevralar yapıyor. Bu müdahalenin Kremlin açısından çok farklı neden ve gerekçeleri bulunuyor.
MÜDAHALENİN GEREKÇELERİ
- Kırım’daki Rus nüfusun güvenliğini sağlamak: Sovyetler zamanından kalma silah ve roket fabrikalarının bulunduğu Ukrayna, buna rağmen, askeri güç bakımından oldukça zayıf bir ülke olarak biliniyor. Kırım’da Ukraynalı faşistler tarafından Rus nüfusa karşı yapılacak olası bir saldırıyı önleme konusunda Ukrayna ordusu yetersiz kalacaktır. Bu nedenle Kırım’daki Rusları koruma görevi Moskova’ya düşüyor.
- Rusya’nın stratejik bölgelerini korumak: Ukraynalı faşistlerin Rusya’nın Kırım’daki stratejik bölgelerini ele geçirme ihtimali bulunuyor. Bu tehlikenin ortadan kaldırılması gerekiyor. Rusya’nın Yarımada’da askeri üstleri ve deniz filosu bulunuyor. Rusya söz konusu stratejik bölgeleri korumak için askeri müdahalede bulunuyor.
- Vilikova Limitrofa’ya sahip çıkmak: Kırım, Karadeniz’in kuzeyinde çok önemli jeo-stratejik konuma sahip bir yarımada. Bölge, Rusların Vilikova Limitrofa (Büyük Limitrofa) olarak isimlendirdikleri ve Rusya, Batı ve Ortadoğu’nun temas noktalarından birisi olarak kabul ediliyor. Ukrayna içerisinde yer alan Kiev ve Kırım ile Sivastopol ve Akmescid en sıcak etno-politik çatışma noktaları arasında yer alıyor. Özellikle Kırım, her dönemde bir çatışma noktası olmuş ve halen bu özelliğini koruyan bir bölge. Hatta bu bölge o kadar hassas ki, Rus Yahudiler bile hem Lenin hem de Stalin’den Kırım’ı İsrail devletini kurmak için istedi. İki Rus lider de önce Yahudilere Kırım sözü verdi, sonrasında ikisi de vaadinde durmadı. Stalin Yahudilere Sibirya’da bir Kırım haritası çizip, orada Yahudi Özerk Bölgesi kurdu. Fakat zamanla bütün Yahudiler o bölgeyi terk etti. Ruslar, “orada validen başka Yahudi kalmadı” dedi. Kırım, Rusya müttefiki olmayan bir Ukrayna yönetimine bırakılamaz.
- Batı’ya karşı Kırım’da güç dengesi oluşturmak, Batı’yı korkutmak: Batı, Ukrayna’da seçilmiş meşru bir yönetimi muhalefeti destekleyerek demokrasi dışı yöntemlerle değiştirdi. Bu durum, içerde Putin yönetimi, uluslararası arenada ise Rusya’nın cephe ve itibar kaybetmesine neden oldu. Bu nedenle, Rusya açısından Kırım kozu, Batı’ya karşı kullanılarak denge oluşturulmalı. Başka bir değişle, Sovyetler zamanında olduğu gibi Batı’yı korkutmak (pugat) gerekir. Rusya’da sosyal dengeler “korkmak ve korkutmak” üzerine kurulu. Ruslar kendi ülkelerinden bahsederken, genelde “Batı’nın kendilerinden ne kadar korktuğuna” işaret ederler. Rusçada “Bayıtsa znaçit uvajayıt” (Korkuyorsa saygı gösteriyor demektir!) sözü çok yaygın. Dolayısıyla, Rus halkı Batı’nın korkutulması gerektiği düşüncesini destekliyor.
- Tatarların bağımsızlık düşüncesini engellemek: Tatar faktörü Kırım’ın en önemli denge unsurlarından birisi olarak Kremlin’in önündeki haritada yer alıyor. Tatarlar arasında son dönemde bağımsızlık yönünde önemli bir fikri akım baş göstermiş durumda. Rusya açısından bu akımın önü kesilmeli.
- Kırım Tatarları arasında İslami bir fundamentalizmin ortaya çıkma ihtimalini ortadan kaldırmak: Rusya’nın Kırım’a askeri müdahalesinin aşırı İslami akımları engelleyeceği öngörülüyor. Ancak bu müdahale ile söz konusu akımların artmasını tetikleme ihtimali de göz ardı edilmiyor. Kırım da Çeçenistan gibi bir çatışma alanına dönüşebilir.
- Ortadoğu, Mısır ve Suriye’deki olası kayıpları önlemek: Ukrayna’da Rusya’nın içine düştüğü bu durum, Suriye ve Mısır politikalarını olumsuz etkiliyor. Esed’in devrilmesi , Rus filosunun Suriye’den çekilmesine neden olabilir. Öte yandan Mareşal Abdulfettah el Sisi, Mursi’nin devrilmesinden sonraki süreçte ilk yurt dışı ziyaretini Rusya’ya yapmayı tercih etmişti. Mısır cephesinde de dengeler değişebilir.
- Türkiye’ye gözdağı vermek: Kremlin’e göre Türkiye, Tatar faktörünü kendi çıkarları lehine kullanma eğilimde. Rusya’ya göre Ankara, Kırım’da “Pan Türkizm” ve “Neo-Osmancılık”ın kesişiminde bir entegrasyon politikası izliyor. Kırım’a yapılacak bu müdahale, Türkiye’nin Kırım’daki etkinliğini zayıflatacak ve tarihi bağlarını kısmen koparacaktır. Türkiye, Rusya kontrolündeki bir Kırım’a Ukrayna Kırım’ı kadar yakın olamaz. Zira, Tataristan ve Başkurdistan örnekleri ortada. Rusya’da sıradan entelektüeller karşılaştıkları Türklere genelde “Türkiye ne zaman Kırım’ı topraklarına katacak?” diye sorarlar. Rusya sokağında, Kırım’ın Rusya’dan ayrılması veya bağımsızlığını kazanması durumunda Türklerin eline geçeceği şeklinde yaygın bir kanı var.
BATI’NIN ASKERİ MÜDAHALESİ SÖZ KONUSU OLAMAZ
Rus uzmanlar, Ukrayna devletinin olası bir krize doğru sürüklenmesi durumunda, Ankara’nın Suriye’de olduğu gibi aceleci olmayacağı, çok daha temkinli bir Kırım politikası takip edeceğini öngörüyor.
Öyle anlaşılıyor ki Rusya, kaybettiği Kiev’e karşı Kırım kozunu masada tutmaya devam edecek. Putin yönetimi, iç ve dış politikada cephe ve itibar kaybı yaşamamak için Kırım’da kontrolü ele almak durumunda. Rusya eski Sovyet mantığıyla hareket ederek, konuyu bir iç mesele olarak değerlendiriyor. Kremlin’den bakıldığında, Rusya’nın Kırım’da kontrolü tamamen ele geçirmesi durumunda AB, ABD veya NATO’nun her hangi bir askeri müdahalesi mümkün görünmüyor.
Çünkü Batı bölgeye askeri güç gönderilmesi durumunda, üzerlerine on binlerce roket yağacağını gayet iyi öngörebiliyor. Rusların nükleer denizaltılarına ise hiç ihtiyaç bile duyulmayabilir. Batı Bloku, Ukrayna veya Kırım için Rusya’yı askeri bakımdan karşısına alma riskini göze alamaz.
Diğer yandan, Ukrayna'da Deniz Kuvvetleri Komutanlığına yeni atanan Berezovski’nin, "Kırım halkı ve yönetimine hizmet edeceğine" ilişkin yemin ederek saf değiştirmesinin de Rusya’nın Kırım hedefine yönelik bir adım olduğunun altını çizelim.