Trump'ın ne tür bir dış politika izleyeceği merak konusuydu. Oldukça tutarsız söylemler ürettiği için insanların kafası karışıktı. Bir yanda İslam karşıtı bir söylem kullanıyordu.
Diğer yanda Amerika'yı dünya siyasetinden çekeceğine dair açıklamalar yapıyordu. Bir taraftan da Amerika'nın DEAŞ'a karşı savaşması gerektiğini söylüyordu. Aynı Trump Putin ile de iyi geçineceğini iddia ediyordu. Çin'i hedef alacağını Ortadoğu'ya asgari ilgisi olduğunu söylüyordu.
Bütün bunlar bir araya gelince İslam dünyası ve Türkiye için pek parlak bir resim çıkmıyordu. Ortadoğu Trump'ın kötü niyetinden olmasa bile tutarsızlığından çok çekebilir diye düşündü birçok kimse.
Fakat ben o tarihlerde ısrarla bir şeyi tekrar ettim. Trump'ın ne dediğine bakmayın. Kafasında bir dış politika stratejisi yok. Ne yapacağını bilmiyor.
Kendince inandığı doğrular var ama bunları bir araya getirebilecek hazırlığı ve planı yok. Bu nedenle dış politikası söylediği gibi olmaz, olamaz demiştim.
Bu köşeyi takip edenler bilir. Kafasında bir plan olmadığı için Trump'ın siyasetini sahada olup bitenlerin belirleyeceğini iddia ettim hep. Trump kendisi Çin'e odaklanmak isteyebilir. Ama Ortadoğu buna müsaade etmez. Kafasının içinde bütüncül bir plan olmayan liderler sıcak siyaset meseleleri içinde akar giderler.
Trump da öyle olacak. Çin yerine Ortadoğu'ya dönmek durumunda kaldı bile. Rusya ile iyi geçinmek istiyor olabilir.
Ama Ortadoğu'da ilk karşılaşacağı devlet Rusya olacaktır. Çünkü basitçe söylemek gerekirse Rusya tüm boşlukları doldurmaya çalıştı. Şimdi o alanlara müdahil olacak olan Amerika Rusya ile karşılaşacak ve kapışacak.
Bu anlamda ülkemizdeki birçok felaket tellalı da umarım kendi paylarına düşen dersi alırlar. Hiç sanmıyorum ders alacaklarını. Akıllarıyla düşünmek yerine nefretlerine teslim oldukları için aklıselim bir tavır koymaları kolay olmayacak.
Erdoğan ve AK Parti hükümetini kötülemek adına Rusya ile Amerika'nın birleşmesinden medet ummaya devam edebilirler. Ama uluslararası ilişkilerin gerçekliği bu değil. Onların nefreti ile yönetilmiyor. Trump öyle ya da böyle günün sonunda Suriye meselesinde öncelikle Rusya ile ilgilenmek zorunda olduğunu gördü ve görecek.
Yine Trump Amerika'yı dünya siyasetinden uzak tutmak istiyor olabilir.
Ama yine dünya siyaseti onu belli bir noktaya doğru çeker. Öyle de oldu.
Hiç hesapta yokken, Esed Amerika'nın hedefine oturdu. Hatta kimyasal silah felaketinden iki gün önce Trump yönetimi "Esed'i tanımak zorunda kalabiliriz" diye açıklamalar yapıyordu. Çok geçmedi Amerika Esed'i vurdu. Yani günün sonunda olması gereken oldu.
Şimdi birçok kimse bunun önemsiz bir gelişme olduğu fikrini işlemeye gayret ediyor. Dediklerine göre bu çok küçük bir müdahaleymiş. Anlamadıkları şu. Bu tür bir müdahalenin küçüğü büyüğü olmaz.
Bu bir başlangıç. Hem de iyi bir başlangıç.
Bu küçük gördükleri müdahalenin anlamı büyük. Artık Amerika bu müdahale ile Rusya, İran ve Esed üçlüsünün karşısında pozisyon aldı. Bunun tersine çok kritik gelişmeler olmadığı müddetçe bu karşıtlık adım adım tırmanacaktır. Tepeden yuvarlanan kartopu gibi büyüyerek devam edebilir. Rusya elini sert oynarsa çok daha kolay büyür. Bu krizin tırmanmaması için Rusya'nın çok hızlı geri adımlar atması gerekir. Bu da olabilir ama kısa vadede Rusya'nın kolay geri adım atması çok mümkün değil. Putin uzun süredir yatırım yaptığı Suriye'deki kazanımlarını korumak istedikçe zıtlaşmanın artması beklenir. Bu da Türkiye'nin bir şekilde elinin rahatlaması anlamını doğurur. Kartlar yeniden dağıtılıyor ve Türkiye de bu yeni turda yeniden pozisyon alacak.
[Takvim, 10 Nisan 2017].