İttifakları da içeren seçimlere ilişkin düzenlemenin Meclise sunulmasından itibaren, teklifin içeriği ve Türkiye siyasetine muhtemel etkisi çok farklı bağlamlar üzerinden tartışılmaya başlandı.
Meseleyi yakından takip eden biri olarak, seçim ittifakları ile ilgili bu tartışmaların yapılacağını bildiğim için bu köşede bugüne kadar bir dizi yazı yazdım.
Seçim ittifaklarının Türkiye’nin siyasi parti yapısına muhtemel etkilerini hâkim partili iki bloklu sistem üzerinden analiz etmiştim. Ayrıca, ittifakların seçmen davranışına etkilerini, siyasal sistem açısından avantaj ve dezavantajlarını ayrı ayrı konu başlığı yapmıştım.
Yine, seçim ittifaklarının koalisyon anlamına gelip gelmediğini de etraflıca bir yazıda tartışmıştım.
Aslında bu konuda söylenecek birçok meseleyi bugüne kadar yazdım.
Seçim ittifakını parlamenter sistemdeki koalisyonlara benzetmek, meselenin özünü bilmemekten kaynaklanan bir açıklama modelidir. Başkanlı siyasal sistemlerde de koalisyoncu yürütme yapıları oluşabilir. Ama bu parlamenter sistemdekinden tamamen farklıdır. Hükûmetin kurulması için güvenoyunun gerekliliği ya da düşürülmesi için güvensizlik oyunun olmaması bile farkın anlaşılması için yeterlidir.
***
Teklifin, Meclis'te görüşülmesi sırasında da epeyce sert tartışmaların yapılacağı şimdiden belli.
Her kanun kuşkusuz doğuracağı sonuçlar bakımından önemlidir. Ama seçim kanunları ülkenin yönetimini doğrudan ilgilendirdiği için çok daha büyük bir önem arz etmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, muhalefet partileri başta olmak üzere, konunun uzmanları bu konudaki görüşlerini ideolojik konumlanmanın ötesinde, katkı sağlayıcı bir mahiyette yaparlarsa, düzenlemenin muğlak olduğu düşünülen bazı yönleri açıklığa kavuşturulabilir.
***
Seçim kanunları ülkelerin siyasi kültürüne göre şekillenir. Siyasi kültürü de seçim sistemleri, uzun dönemli olarak dönüştürür.
Siyasi kültürün oluşmasında, o ülkenin demokratik açıdan tarihsel geçmişi, toplumun etnik ve dinî yapılanmaları ve ideolojik fay hatları gibi birçok değişken belirleyicidir.
Dünyanın en demokratik ülkeleri bile seçim kanunlarını belirlerken, siyasal kültürün ürettiği krizleri dikkate almak zorundadır.
“En demokratik” ya da siyasi istikrar açısından “en ideal” bir seçim sisteminden bahsetmek mümkün değildir. Ayrıntılara inildiğinde aslında her ülkenin kendine özgü bir seçim modeli bulunmaktadır.
Her demokratik ülke temsilde adalet ve yönetimde istikrar dengesini gözeterek seçim kanunlarını yaptığını iddia etse de; birçok ülkede bu denge istikrar lehine ağır basmaktadır.
***
AK Parti ve MHP uzlaşması ile Meclis'e sunulan seçim ittifakını da içeren düzenlemelerin seçmen davranışı açısından hangi sonuçları doğuracağını kesin olarak tüm boyutları ile şimdiden ortaya koymak zordur.
Ancak, bu seçim sisteminin kabaca nasıl bir siyasal yapıyı ortaya çıkaracağını kestirmek mümkündür.
Türkiye’de demokratik siyasete geçilmesinden bu yana, 1960 sonrası çift meclis için ayrı ayrı olan iki farklı seçim kanununu da sayarsak, 8 seçim sistemi uygulamıştır.
Bu seçim kanunlarının gerekçelerine bakıldığında, her dönemin siyasal istikrarsızlık unsurlarının sayıldığını görmek mümkündür.
Bu seçim sistemlerinin, siyasetin istikrarına ve demokrasinin kalitesine etkisi farklı olmakla birlikte, her bir seçim sisteminin etkileri seçimden seçime göre de farklı sonuçlar doğurmuştur.
Bugünkü mevcut seçim sistemi, 1990’larda çok parçalı bir koalisyon hükûmetlerini ortaya çıkarırken, AK Parti döneminde ise aynı seçim kanunu hâkim partili bir siyasal yapıya geçişi sağlayabilmiştir.
Bu anlamda, siyasi liderlik, toplumsal dönüşüm, orta sınıfın güçlenmesi, bir siyasi partinin iktidar döneminde sosyal ve ekonomik başarısı gibi etkenler, seçim kanunlarındaki orantısızlığa rağmen tam tersi seçim sonuçlarını ortaya çıkarabilir.
Bu yeni ittifak düzenlemesi de 2019 için farklı dinamikler üzerinden siyasal sonuca etki ederken, sonraki seçimlerde ise çok daha farklı bir düzlemde siyaseti şekillendirebilecektir.
İttifakın siyasete muhtemel etkilerini uzun dönemli olarak düşünmek bu bağlamda önemlidir...
[Türkiye, 24 Şubat 2018].