CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, AK Parti tabanını hedefleyen bir seçim stratejisi belirledi. AK Parti tabanından oy alamadığında İstanbul için bir iddiasının olmayacağının farkındaydı.
24 Haziran seçimlerinin sonucu bu durumu daha da netleştirmişti. Cumhur İttifakı’nın yüzde 51’lik toplam oyuna karşı, Millet İttifakı’nın aldığı yüzde 35’lik oy oranı arasında büyük bir fark vardı. HDP’nin aldığı oyların tümü İmamoğlu’na gitse bile, arada hâlâ önemli bir makas bulunmaktaydı. Kaldı ki, HDP’ye oy veren muhafazakâr Kürt seçmenin önemli bir kısmının ikinci oy tercihinin AK Parti olduğu biliniyordu.
Bu tablodan hareket eden CHP, genel olarak yerel seçimlerde, özel olarak da İstanbul’da seçim kampanyası için bir iş bölümü yaptı.
İş bölümüne göre İmamoğlu, mutedil, ılımlı ve kutuplaşma dilinden uzak bir siyaset dili kullanacak ve parti tabanına odaklanmaktan çok, muhafazakâr seçmen tabanına hitap edecekti.
HDP, İYİ Parti ve CHP tabanının, zaten taktiksel oy verme motivasyonu ile kendisine oy vermek zorunda olduğu varsayımı ile bu kararının doğru olduğunu düşünüyordu.
Partisinin kendisini İstanbul için aday göstermesinin temel amacı da buydu. Muharrem İnce de benzer yolu denemesine rağmen başarılı olamamıştı. Bunun nedeni, tarzı ve üslubu sert olmasına rağmen, olduğundan farklı olarak kendisini göstermesiydi. Dolayısıyla da İnce’nin muhafazakâr seçmene ulaşma taktiği üzerinde eğreti durmuştu.
İmamoğlu’nda bu tip bir siyaset tarzı, sakil durmayacaktı.
Yine iş bölümüne göre, HDP siyasetini benimsemiş ve sosyalist sola yakın olan CHP İstanbul İl Başkanı, HDP tabanına ulaşacaktı.
İş bölümünün çatısı ise Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na bırakılmıştı. Kılıçdaroğlu, AK Parti ve Erdoğan karşıtlığında, kutuplaştırıcı siyaset dilinin çıtasını yükseğe koyarak, stratejik oy verme davranışını şekillendirecekti. İYİ Parti ve HDP seçmeni “kutsal bir amaç için” oy pusulasında aynı parti ambleminin üzerine mühür basacaktı.
Kâğıt üzerinde bu plan iyi görünüyordu. Ekrem İmamoğlu da seçim kampanyasını bu plana göre, AK Parti tabanının yoğun olduğu ilçelerde yoğunlaştırmıştı.
Ta ki o diyaloğa kadar….
Ekrem İmamoğlu, Sultanbeyli’de pazarda dolaşırken, kameraların önünde 60 yaşındaki Mehruze Keleş isimli bir teyzeden oy istedi. Teyzenin söyledikleri, CHP’nin seçim kampanyasındaki iş bölümünün ve stratejisinin niçin çalışmayacağını her anlamıyla gösterdi:
Mehruze Keleş (MK): Sen Tayyip Erdoğan’a mı bağlısın? Ekrem İmamoğlu (Eİ): Yok değilim. MK: Nereye, kime bağlısın? Eİ: Ben herkesin oyunu istiyorum. MK: Tamam herkesin oyu da, Tayyip Erdoğan’a mı bağlısın, yani onun şeyi..? Eİ: Yok değil. Bağlı değilim Tayyip Erdoğan’a. MK: Tayyip Erdoğan’a bağlı değilsen oyları kaybettin. Eİ: Olmaz öyle. MK: Yook... O bizim bir tane Başkanımız. O bir tane. Eİ: Onun seçimi geldiğinde onu düşünürsün. MK: Yok... Size atsam onlar-o kazanamayacak. Yok ben Tayyip’ten vazgeçemem. Eİ: Pahalılıktan vazgeç... MK: Sen ucuzlatacak mısın gelince, daha beter olur. Eİ: CHP adayıyım ben. Adım Ekrem İmamoğlu. MK: Benim okumuşluğum yok, ondan bir şey anlamıyorum… Kemal Kılıçdaroğlu’ndan mısın? Yok anam yok! Yok ya yok. Onlarla iş olmaz! Eİ: Bak bir şey söyleyeceğim. MK: Onlarla iş olmaz. Eİ: Konuşalım, azıcık konuşalım. MK:O Türkiye’yi yer bitirir. Eİ: Tamam az bir konuşalım bak. MK: Tayyip Erdoğan biriktirdi, o da gelip yiyecek, bu milleti birbirine katıp gidecek. Aynı Suriyeliler gibi olacağız. Biz Suriyelileri kabul ettik ama bizi kimse kabul etmez...
Aslında Mehruze Keleş’in kameralar önünde İmamoğlu ile diyaloğunda yaşananlar, seçmenin oy verme davranışı, partilerin kampanyaları, yerel genel ayrımı, proje, hizmet, ya da kimlik belediyeciliği ile ilgili sayfalarca analizden daha öğreticiydi.
Ekrem İmamoğlu, seçmen tarafından tanınmıyordu. Okuma yazma bilmediğini söyleyen teyzenin söyledikleri, siyasetle ilgili olan bitenin tam farkında olduğunu gösteriyordu.
Seçmen, yerelden daha çok siyasetin genel gidişatı ile ilgilenmekteydi. Siyasi liderlik ve parti aidiyetinin oy verme davranışında belirleyiciliğini gösteriyordu, söz konusu sohbet…
Ekrem İmamoğlu’nun kişiliğinden daha çok, Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarzı ile ilgilenildiği sonucu çıkıyordu diyalogdan…
İstanbul’da seçim sonuçlarını şimdiden merak edenler, kamuoyu araştırmalarından daha çok bu tip karşılaşmalarda yaşananlara baksınlar…
[Türkiye, 19 Ocak 2019].