Mesele İsrail olunca çoğu kimse dini içerikli analizlere başvurur. Bu kısmen normaldir. Zira İsrail Yahudi inanç ve/veya efsaneleri üzerine kurulmuş, ismi koyulmasa da bir şeriat devletidir. Aslında İsrail bir Yahudi devleti olduğunun kabul edilmesinin uğraşını da vermektedir. Burada Yahudilikten kasıt din de ırk da olabilir.
Çatışmanın bir tarafı bir Yahudi devleti ve diğer tarafı devletsiz ve çoğunluğu Müslüman olan bir halk olunca saflar ister istemez Yahudi-Müslüman hattında çiziliyor. Filistin’deki hatırı sayılır Hıristiyan nüfusun da İsrail işgal ve kolonizasyonuna karşı Müslümanlarla birlikte hareket ettiği önemli bir ayrıntı. Filistin, Hıristiyan ve Müslümanların bir halk olarak işgale beraber direndiği nadir memleketlerden birisidir. Buna rağmen ABD veya İngiltere gibi Hıristiyan çoğunluklu ülkelerin hükümetlerinin İsrail yanlısı olması da küresel çarpıklığın göstergelerindendir. İsrail-Filistin çatışmasının dini tonları elbette var. İsrail işgalini bin yıllar öncesine ait nostaljik dini referanslarla açıklıyor. Filistin topraklarında fi tarihinde kendi kavminin oturduğunu ve toprakların ilahi tapusunun kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Eğer tarihin bir döneminde Filistin topraklarında yaşamak veya o toprakları yönetmek Filistin toprakları üzerinde hak iddia etmeye yetseydi, Yahudiler Filistin toprakları üzerinde hak iddia edebilecek ilk 5 millet arasına bile giremezdi. Örneğin, listenin başında Filistin topraklarını neredeyse 1200 sene ile uzak ara en uzun süre yönetmiş olan Müslümanların (Türkler, Araplar, Kürtler vs.) gelmesi gerekirdi.
İSRAİL - FİLİSTİN ÇATIŞMASININ TARAFLARI
Konumuza dönelim. İsrail-Filistin çatışmasının Müslüman dünyada sorulan meşhur sorularından birisi “1,5 milyarlık Müslüman dünyası 15 milyon Yahudi ile nasıl başedemiyor?”(rakamlar yuvarlamadır) sorusudur. Öz eleştiri içerir bu soru ve ilk duyulduğunda bir hayıflanmaya sebep olur. Fakat sorunun özünde dayandığı argüman (İsrail-Filistin çatışmasında bir tarafta Müslümanlar diğer tarafta da Yahudiler var) geçersizdir. Bu argüman, İsrail-Filistin çatışmasını anlamamızı perdelediği gibi, Yahudilere de dayanaksız bir eşsizlik yüklemektedir.
İsrail’in son Gazze saldırısı da bu argümanın geçersizliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. İsrail-Filistin çatışması İslam dünyasının hassasiyetle yaklaştığı bir konudur; fakat tüm Müslümanlar Filistin taraftarı olmadığı gibi tüm Yahudiler de İsrail taraftarı değildir. İsrail taraftarı olmayan Yahudiler (bknz. Neturei Karta gibi çok küçük gruplar) de Filistin taraftarı olmayan Müslümanlar da devede kulaktır. Fakat kaderin cilvesi, İsrail taraftarı olmayan Yahudilerin İsrail-Filistin çatışmasında hiçbir etkinliği yoktur çünkü sıradan halktırlar. Oysa Filistin taraftarı olmayan Müslümanlar, İsrail-Filistin çatışmasında oldukça etkinlerdir, çünkü siyasi iktidarı ellerinde tutarlar.
MISIR, İSRAİL'E SUNİ TENEFUS YAPIYOR
Filistin taraftarı olmayan Müslümanlar kategorisinin başında an itibariyle Mısır’ın darbe yönetimi gelmekte. Mısır darbe yönetimi, Gazze saldırısında akan kanın sorumluluğunu İsrail’le birlikte paylaşmakta. İşbaşına gelir gelmez Mısır-Gazze arasındaki yaklaşık 1600 tane tüneli yıkarak ve Refah kapısını kapatarak Gazze’yi boğan Mısır darbe yönetimidir. Ateşkes diye İsrail’in Hamas’ı diz çöktürme projesini metne döken yine Mısır darbe yönetimidir. Gazze ablukasını güneyden devam ettiren Mısır darbe yönetimidir. Mısır halkının bombardıman altındaki Gazze halkıyla dayanışmasını engelleyen Mısır darbe yönetimidir. “Gazze halkına sempati duymuyorum” diyen Mısır darbe yönetiminin medyasıdır. Kısacası İsrail’e kan pompalayan Camp David düzenini ayakta tutan en kritik aktör Mısır darbe yönetimidir.
Mısır’a bir de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikler’i gibi Gazze’deki katliamdan ziyade İsrail’in Hamas’a zaiyat verdirmesiyle ilgilenen rejimleri de eklediğimizde karşımıza klişe safların dışında, dini olarak kategorize edilemeyecek bir bloklaşma çıkıyor. İsrail, Suudi Arabistan, BAE ve Mısır, Ortadoğu’ya paralel bakıyor ve sadece Filistin’de değil bölgede siyaseten yakınlaşıyor. ABD ve Batı hükümetlerinin desteği de denkleme girdiğinde 1,5 milyar ve 15 milyon sayıları anlamsızlaşıyor.
Anlamsız soruyu tekrar soralım: “1,5 milyar Müslüman 15 milyon Yahudi’yle (aslında İsrail’le) neden baş edemiyor?” Sebebi en başta İsrail’in Müslüman müttefiklerinde arayın... Aramaya uzaklardan değil, örneğin bizdeki İsrail’i otorite kabul eden paralellerden başlayın.