Bu meşhur soru, İsrail'in Mavi Marmara'da hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerine tazminat ödemeye hazır olduğu haberleriyle birlikte tekrar gündeme geldi.
Aslında bu haberden öte bir şeydi. İsrail devletinin fazlasıyla alışık olduğu sızdırmalardan birisiydi. İsrail'in maalesef sıklıkla kullandığı bu basına sızdırma metodu, hem görüşmelerin sihhatine zarar veriyor hem de İsrail'in herhangi bir müzakerede taraf olarak ciddiye alınmasını engelliyor. Adı üstünde sızdırma. Haaretz'in veya herhangi bir İsrail gazetesinin habercilik başarısı değil bu. İsrail'in ilgili kurumları bu sızdırmaları bir siyasi operasyon aracı olarak kullanıyorlar.
Sadece Türkiye-İsrail ilişkileri bağlamında Mavi Marmara sonrasında en az üç dört kere sızdırma yoluyla manipülasyon yapmayı denediler. Mesela hatırlarsanız Palmer Raporu'nun kendi işlerine gelen taraflarını medyaya sızdırıp, onun üzerinden kendilerini aklamaya çalışmışlardı. Yine Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarının görüşmelerini benzer şekilde medyaya yansıtıp sanki Türkiye İsrail'le yakınlaşmaya çalışıyor havası estirmeye çalışmışlardı.
SIZMA DİPLOMASİ
Kullandıkları medya manipülasyonlarından bir diğeri, tazminat konusunda Türkiye ile İsrail arasında bir uçurum olduğu şeklindeydi. Türkiye aile başı 1 milyon dolar istiyor fakat İsrail iki yüz elli bin dolar civarı bir miktara razı şeklinde rakamları dolaşıma soktular. En son olarak ise toplam 20 milyonun üzerinde bir rakamdan bahsedilip anlaşmanın yakın olduğu yine İsrail medyası aracılığıyla servis edildi.
Bu tür sızdırmaların etik olup olmadığını tartışma gereği duymuyorum. Hakkında konuştuğumuz ülke İsrail ve keşke İsrail'in yaptığı en etik dışı iş bu olsa. Sürdürdüğü işgal ve hak gaspından etik dışı işlerini konuşmaya pek vakit kalmıyor. Yine de bu manipülasyonun arka planı ister istemez meraklandırıyor insanı.
Sızdırılan tazminat miktarlarının doğru olmama olasılığı yüksek. Eğer nihayetinde sızdırılan miktarın azına bir anlaşma sağlanırsa İsrail bunu pazarlık zaferi olarak satacaktır.
Başbakan Erdoğan İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için üç şartı açıkladığından beri söylüyorum: Bu üç madde içerisinde en önemsizi tazminat meselesi. Sadece Mavi Marmara şehitlerinin aileleri için ve Türkiye hükümeti için değil, İsrail için de en önemsiz ve kolaylıkla yerine getirilebilecek şart tazminattır. Kaldı ki İsrail tazminattan kendisi için daha önemli olan özür şartını zaten yerine getirdi.
GAZZE'SİZ NORMALLEŞME YOK
Asıl mesele ve İsrail'in karşılamaya hazır olmadığı şart ise Gazze. Gazze, İsrail işgalinin bölgemize pimi çekilmiş bir el bombası gibi bıraktığı bir yapısal sorun. İsrail'in Gazze ablukasını sonlandırması için tüm güvenlik doktrinini yeniden tanımlaması gerekiyor. Buna güvenlik bürokrasisinde direnç büyük. Daha da önemlisi, İsrail kamuoyu da Gazze ablukasının sonlandırılmasına karşı. İsrail, Gazze'den gönderilen roketleri kamuoyunun Filistin meselesi algısına o kadar yerleştirmiş ki ablukanın sona erdirilmesini vatan hainliğine hatta Yahudi düşmanlığına kadar götürecekler var. Oysa kamuoylarına o roketlerin İsrail'in saldırıları sonrasında geldiği gerçeğini anlatsalar, kamuoyu da sorunların kaynağının Gazze değil, İsrail'in saldırgan tutumları olduğunu anlar.
İsrail, Türkiye ile normalleşmeyi istiyor. Bunda Doğu Akdeniz doğalgazı için Türkiye ile birlikte çalışma arzusunun büyük payı var. Doğalgaz ticaretinin İsrail'e getireceği kazancı düşününce İsrail'in 20 milyonu bırakın 100 milyonluk bir tazminatı bile maddi olarak çok dert etmeyeceğini söyleyebiliriz.
Mesele dönüp dolaşıp asıl tıkanıklığa geliyor. Gazze ablukası sona ermeden İsrail-Türkiye arasında "tam" normalleşme mümkün olmayacak. Bu sebepten İsrail Gazze politikasını revize etmediği müddetçe normalleşmeden beklentileri yükseltmemeli.
[Akşam, 16 Şubat 2014]