İslam düşmanlığı ya da Müslüman karşıtı ırkçılık olarak tanımlanan İslamofobi kavramı 11 Eylül saldırıları sonrasında dünya genelinde Müslümanlara karşı ortaya çıkan negatif algı ve tutumları ifade etmek için sıklıkla kullanılan bir kavram haline gelmiştir.
İslamofobi yani Müslümanlara yönelik ayrımcılık ve düşmanlık bugün küresel bir mesele olarak önümüzde durmaktadır. Bu sorun hem Amerika, Fransa, Almanya gibi Batı ülkelerinde hem de Çin, Hindistan gibi Doğu ülkelerinde Müslümanlar ile Müslüman olmayan toplumlar arasındaki ilişkileri zehirlemektedir. Daha da dikkat çekici olan olgu ise İslamofobinin Türkiye, Cezayir, Mısır gibi nüfus çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde bile kök saldığı gerçeğidir.
İslamofobik tutumlar ve politikalar bugün hem Batı'daki birçok ülkenin demokratik temellerine, toplumsal barışına ve farklı kültürlerin bir arada yaşamasına yönelik büyük bir tehlike haline gelmiş hem de İslam dünyası ile Batı arasındaki diyalog kanallarını tıkamaya başlamıştır. Bu çerçevede hem devlet hem sivil toplum aktörleri bu sorunun ciddiyetini kavrayıp somut bazı önlemler almalılardır. Bu noktada İslam dünyasına ama özelde de Türkiye'ye büyük sorumluluk düştüğü açıktır. Özellikle hem İslam dünyası hem de Batı ile kurumsallaşmış ilişkilere sahip olan Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye'deki sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve think tank'ler İslamofobiye yönelik farkındalığı artırmaya yönelik sistematik çalışmalar yapmalıdır.
Bu konuda mütevazı bir başlangıç olarak Siyaset Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde Ferid Hafez ile birlikte 2015 Avrupa İslamofobi Raporu'nun editörlüğünü yaptık. Geçen sene 25 Avrupa ülkesindeki İslamofobi ile ilgili tüm gelişmeleri inceleyen raporumuz periyodik olarak her yıl yayınlanacaktır. Bu rapor her ne kadar başlangıç olarak yeterli olsa da İslamofobi ile mücadele edilmesi adına daha çok girişim başlatılması ve bunların birbirlerini tekrar etmeden koordineli olarak devam etmesi gerekmektedir. Bu noktada öne çıkan en önemli ihtiyaçlardan birisi de İslamofobik tutumları, saldırıları, politikaları takip edip raporlayacak bir İslamofobi İzleme Örgütü'nün acilen kurulması gerektiğidir.
Halihazırda böyle bir örgüt olmamasına rağmen İslamofobiyle mücadele adına devletlerin atabilecekleri birçok somut adım bulunmaktadır. SETA 2015 Avrupa İslamofobi raporumuzda tespit ettiğimiz somut politika önerilerini şu şekilde özetleyebiliriz:
- Öncelikli olarak İslamofobi bir suç olarak kabul edilmeli ve tüm Avrupa'da ulusal istatistiklerin içinde ele alınmalıdır.
- İslamofobik saldırıların mağdurlarına yardım etmek için danışmanlık hizmetleri sunulmalıdır.
- Avrupa ülkelerindeki gazeteciler, hukukçular, polis (güvenlik görevlileri) ve yasal otoriteler İslamofobiye karşı yetişmiş personel tarafından eğitime tabi tutulmalıdır.
- Hükümetler, işyerinde ve eğitim kurumlarında dini azınlıkların haklarının gözetilmesi için kanun tasarısı hazırlamalı ve bu uygulama yönetimdeki bireylerin kişisel tercihlerine bırakılmamalı.
- İş dünyasında Müslümanlara ve özellikle başörtülü Müslüman kadınlara karşı yapılan ayrımcılık oldukça yaygın bir olgudur. Bu durum hakkında farkındalığı artırmak ve yasal düzenlemelerle çözümü için ciddi adımlar atılmalıdır.
*İslamofobik tutumlar ve politikalar bugün Batı'daki birçok ülkenin demokratik temellerine, toplumsal barışına ve farklı kültürlerin bir arada yaşamasına yönelik büyük bir tehlike haline geldi.
[Zaman, 17 Mayıs 2016].