Amerika’da Ferguson olaylarından itibaren hızlanan ayrımcılık tartışmaları devam ediyordu. Şimdi de Senato İstihbarat Komitesi’nin CIA’nin işkencelerine dair hazırladığı raporun bir kısmının kamuoyuna açılmasıyla birlikte işkence ve insan hakları ihlalleri gündemin birinci sırasına yerleşti. Kendisini başka ülkelerin demokratik ve ahlaki hususiyetlerini derecelendirme koltuğunda gören ABD’nin belgelendirilmiş ayrımclık ve işkence dosyası iç ve dış kamuoyundan gizlenemez noktaya ulaştı.
Başını Demokrat Senatör Dianne Feinstein’ın çektiği Amerikan Senatosu’nun İstihbarat Komitesi CIA’nin 11 Eylül sonrası uyguladığı sorgulama ve alıkoyma teknik ve uygulamalarını mercek altına almıştı. CIA ile Komite arasında yapılan uzun pazarlıklar sonucunda 6,000 sayfalık raporun 525 sayfalık bir kısmı kamuoyuyla paylaşıldı. Rapor, CIA’nın Polonya, Litvanya, Romanya, Afganistan ve Tayland’da kurduğu gizli hücrelerde yakaladığı şüphelilere 2001-2006 yılları arasında uyguladığı işkence metotlarını ayrıntılı olarak anlatmakta ve CIA’in ağır insan hakları ihlallerini ortaya koymakta.
RAPORUN ARKA PLANI
Rapor hakkında konuşamadan önce isterseniz bir hafızaları tazeleyelim. Sorunu kökenleri 11 Eylül’ün hemen sonrasında dönemin başkanı George W. Bush’un CIA’ye El-Kaide ile bağlantılı olduklarını düşündükleri şüphelileri yakalama, alıkoyma ve sorgulama yetkisi vermesiyle başlamıştı. Bundan sonraki süreçte CIA bir istihbarat teşkilatından çok sınır ötesi operasyonlar yapan paramiliter bir güç gibi hareket etti. Ebu Zubeyde gibi üst düzeyli El-Kaideciler’in yakalanmasıyla birlikte sorgulamalar üzerine tartışmalar başladı ve Adalet Bakanlığı 2002’de gönderdiği bir kararnameyle bu sorgulamaları meşrulaştırdı. 2004’te ise Bakanlık bu kararnameyi rafa kaldırmak zorunda kaldı. 2005 yılında CIA’in özellikle Doğu Avrupa’da gizli hapishaneler işlettiğinin ortaya çıkmasıyla birlikte bu hapishanelerdeki sorgulama kayıtlarının yok edilmesi çalışmaları başladı. Dönemin CIA Kontra-terörizm Daire Başkanı Jose Rodriguez eleştirilerin odağına oturdu. Tartışmalar 2006’da bu hapishanelerde alıkonulan şüphelilerin Guantanamo’ya taşınmasıyla biraz hafifledi fakat Bush CIA’in işkence tekniklerine sahip çıktı. Obama’nın seçimden sonraki ilk icraatlarından birisi bu hapishane ağını kapatıp işkence metotlarını yasaklamak oldu. Birkaç ay sonra ise Senato’nun İstihbarat Komitesi, CIA’in sorgulama programını mercek altına alan soruşturmasına başladı. Rapor Ocak 2012’de tamamlandı fakat özellikle raporun hangi kısımlarının kamuoyuyla paylaşılabileceği üzerine yapılan tartışmalar sebebiyle kamuoyu ancak geçtiğimiz hafta içerisinde raporun 525 sayfalık kısmına erişime sahip oldu.
RAPORDA NE VAR?
6000 sayfalık raporda birçok önemli ayrıntı var fakat rapora göre özetle CIA sorgulamalarda acımasız metotlar uyguladı; bu metotlar ihtiyaç duyulan istihbaratın elde edilmesi için umulan faydayı sağlamadı; işkencelerine ilişkin karar alıcıları doğru bilgilendirmedi ve devlet kurumlarını yanlış yönlendirdi; işkencelerinde kiralık personel kullandı; alıkoyduğu insanların kaydını bile doğru dürüst tutmadı; işkenceci personelini cezalandırmadı ve ABD’nin imajını sarstı.
Su ile boğma, tabuta kapama, uzun süreli uykusuz bırakma ve ayakta durdurma, tecavüz, soğukta bırakma, Rus ruleti, uzun süreli “buz banyosu” , akrabalara işkence... CIA’in kullandığı metotlardan sadece birkaçı bunlar. Meselenin daha da acı tarafı işkenceye maruz kalanların en az 5’te 1’inin masum olduğu daha sonra anlaşılmış. Bu iğrenç tablodan bile “açık toplum” zırvalarıyla ABD reklamı çıkarmaya çalışanlar var. Bu rapor bir şeyi gösteriyorsa o da ABD’nin diğer ülkelere ahkam çektiği konularda kendi sicilinin daha kabarık olduğudur.
Top artık Obama’da ve uluslararası kuruluşlarda. Obama, işkencecileri ABD yargısının önüne getirilebilcek mi? Uluslararası Ceza Mahkemesi, görev alanına giren bu konuda adaleti siyasete tercih edebilecek mi?
[Akşam, 12 Aralık 2014]