BaÅŸbakan ErdoÄŸan’ın Denizli’de yeterli yurt bulunmaması nedeniyle üniversite öÄŸrencilerinin kiralık ev ve apartlarda kız-erkek birlikte kalmalarının yol açtığı sorunları aktaran ilin milletvekiline verdiÄŸi cevabın medyaya yansıması üzerinden baÅŸlayan tartışma nihayet duruldu. KonuÅŸmada özel hayata müdahaleye yol açacak bir yasal düzenleme teÅŸebbüsünü ima eden pozisyondan vazgeçilmesiyle tartışma geride kaldı denilebilir.
Tartışmaya konu olan mesele pratik olarak bitti ama sürdürülen tartışma birçok ÅŸeyi konuÅŸmaya imkân veriyor. Epeyce bir süredir, farklı tarihlerde farklı konu baÅŸlıkları üzerinden aynı aktörlerle tek bir meseleyi konuÅŸuyoruz: Yeni Türkiye kim eliyle ve hangi paradigma üzerinden inÅŸa edilecek? Bu soruya iliÅŸkin en güçlü cevabın, “AK Parti-ErdoÄŸan eliyle ve muhafazakâr-demokrat deÄŸerler üzerinden” ÅŸeklinde belirme olasılığı, epeyce sert bir cepheleÅŸmeye yol açmış durumda. Son tartışma da, konu baÅŸlığının gerektirdiÄŸi ayrıntılardan arındırıldığında, vesayet sonrası yeni Türkiye’nin inÅŸa sürecinde etkili olabilecek aktör ve paradigma ile planlı ve yoÄŸun bir hesaplaÅŸmanın varlığını teyit etti.
Bu hesaplaÅŸma, neredeyse her geliÅŸmeyi, tartışmayı kendi mecrasına çekip yuttuÄŸu için daha yapısal-saÄŸlıklı-üretken bir diyalog, arayış veya eleÅŸtiriyi imkânsız kılıyor. Bu son tartışmada da görüldüÄŸü üzere, iktidara yönelik eleÅŸtirilerin demokratik bir kaygıdan öte sınıfsal-hiyerarÅŸik-dışlayıcı beyaz Türk refleksini yansıtması, AK Parti içine yönelik bir mühendisliÄŸe evrilmesi ve bir adım sonrasında, muhafazakâr toplumsal deÄŸerleri mahkûm etmeye yönelmesi, muhafazakâr deÄŸerlerin kamusal düzene yansımasının olası parametrelerine yönelik normatif bir saÄŸlıklı tartışmanın gerçekleÅŸme zeminini de ortadan kaldırıyor.
SaÄŸlıklı bir tartışmayı zorlaÅŸtıran bu mücadelenin arka planını ve hedefini deÅŸmeye yönelik bir çaba da anlamlı olabilir elbette. Ancak, bu mücadeleyi ve tahrip edici etkilerini paranteze alarak, BaÅŸbakan’ın tartışmaya yol açan sözleri üzerinden ama bu son tartışmaya da baÄŸlı kalmadan muhafazakâr-dindar kesimin Cumhuriyet tecrübesini ve bu tecrübenin bugüne bıraktığı tortuları tartışmakta yarar var. Bu tecrübenin irdelenmesi, BaÅŸbakan’ın zaman zaman yoÄŸun tartışmalara yol açan üslubunu farklı bir açıdan ele almamıza yardımcı olabilir.
BASTIRILAN MUHAFAZAKÂRLIK
AK Parti kendisini ‘muhafazakâr demokrat’ bir parti olarak tanımlıyor. Toplumsal taban itibariyle de muhafazakâr ve muhafazakârlığı yeterli bir ÅŸemsiye olarak görmeyen dindar kesimlere yaslanıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca, muhafazakâr-dindar kesim, kimlik krizine yol açan iki önemli tecrübe yaÅŸadı. Ä°lk tecrübe, Cumhuriyetin laiklik üzerinden bir toplumsal inÅŸa projesine giriÅŸmesi oldu. LaikliÄŸin bir ahlak ve yaÅŸam tarzı vazederek inÅŸa projesinin merkezinde konumlandırılması, muhafazakâr-dindar kimlik bileÅŸenlerinin baskı altına alınmasına yol açtı. Laik-dindar karşıtlığı üzerinden dindarlık aÅŸağılanıp siyasal-toplumsal alanın dışına itildikçe, içe kapanarak varlığını muhafaza etti. Kültürel mühendislik, sekülerleÅŸme ihtimalini ortadan kaldırdı ancak dindar kimliÄŸi de savunmacı bir pozisyona itti. Ä°kinci tecrübe, kendi özgün kimlik bileÅŸenleriyle siyaset yapma imkânı bulamayan dindar kesimin merkez-saÄŸ siyaset ÅŸemsiyesi altında yer almak durumunda kalmasıyla yaÅŸandı. Merkez-saÄŸ siyaset zemini, dindar kesimi yabancılaÅŸtırıcı araçsal söylem ve pratiklere mahkûm ettiÄŸi ölçüde kimlik bunalımını derinleÅŸtirdi.
Bu iki tecr&uum