SETA > Yorum |
Halk Partisi'nin Çevirdiği Film

Halk Partisi'nin Çevirdiği Film

Seçim kampanyalarında popülizme her daim aşinayız. Bu kısa seçim döneminde dikkat çeken vaatlerden biri ise, kredi kartı borçlarıyla ilgili CHP söylemi oldu.

Seçim kampanyalarında popülizme her daim aşinayız. Bu kısa seçim döneminde dikkat çeken vaatlerden biri ise, kredi kartı borçlarıyla ilgili CHP söylemi oldu. Reklamlarda sürekli dönen kampanya vaadine ilişkin olarak bana da çeşitli platformlarda sorular yöneltilince, en iyisi konuyu şöyle etraflıca bir yazayım dedim.

Zira olay sadece, yöneltilen sorularda çoğunlukla karşılaştığım “vaadin yapılabilirliğiyle ilgili” değil. Birkaç farklı boyuttan ele almak gerekiyor. Özellikle de şu meşhur reklamdan yola çıkmak gerek. En esaslı mesele orada. Nedeni ise, reklam filminin, vaat edileni çarpık yansıtıp, yanlış imaj oluşturarak oy toplamaya çalışması. Şöyle ki:

Reklamdaki aktris kredi kartı borçlarına takla attırdığını söyleyince, dış ses, borç faizlerinin en az %80'i silinecek diyerek oyuncuya “şahane” dedirtiyor. Oysa aktris, neye şahane dedirtildiğinin farkında mı acaba? Nitekim burada asıl takla atan, reklam, vaat ve sahipleri…

GÖZDEN ÇIKARILANLAR İÇİN

Neden mi? Bakınız; ilgili beyanname, sayfa 66: “31 Temmuz 2015 tarihine kadar bankacılık sisteminde “sorunlu hale gelen” kredi kartı ve bireysel kredilerin faiz borçlarının en az %80'i silinecek”. Demek ki neymiş? Söz konusu vaadin, şahane olmadığını ortaya çıkartacağı için filmde belirtilmeyen koca bir yanı varmış: Vaat, sadece sorunlu, yani bankaların gözden çıkardığı borçların faizleri için geçerli bir durummuş.

Vitrindeki %80 indirim afişine aldanıp girilen mağazada, indirimin aslında çoğu ürüne uygulanmadığını görmek misali. Velhasıl, reklamı izleyip de beyannameyi okumaya üşenecek ağırlıklı seçmen kitlesi için, bilgi-asimetrimsi bir durumdan bahsediyoruz. Mağazaya atılan adımı geri almak mümkün ama atılan oy öyle değil.

İşin komiği ise bu vaat, filmdeki bayan için dahi geçerli değil gibi. Zira o, taklayla da olsa ödeme yapıyor ve ancak takibe düşmesi halinde bu durum onu da ilgilendirecek. Eh, ortada bir film çevrildiğine verip gülüyoruz.

ÇARPIK BİLGİLER

Gelelim reklamdaki ikinci bilgi yanılgısına: “Sorarlarsa, CHP bankalarla konuşmuş dersiniz” diyor dış ses. Geçenlerde bir banka genel müdürünün bu vaadi ima ederek çıkıştığı gerçeğini bir yanda tutup, biz işin mantığından yola çıkalım: Kiminle konuşulduğu belli değil ancak zaten toplu bir borç silmeden bahsediliyorsa, bu iş kanunla kuralla yürütülür. Ne idüğü belirsiz birkaç afaki muhabbetle değil…

Öte yandan bankaların, takibe düşen borçları zaten varlık yönetim şirketlerine indirimle satarak kurtulma yoluna gitmekte olduğunu hatırlayalım. Bu durumda, olur da uygulama hayata geçerse, yüzbinlerce borcun ilgili kısmının devletin üzerine geçeceğini anlıyoruz.

Reklamın bir üçüncü problemi ise, özellikle yine dezenformasyon kaynaklı olarak, ekonomide “moral hazard” dediğimiz ahlaki tehlike boyutu: Filmdeki gibi tüm millete armağan yanılgılı bir borç affı mesajı, reklamı izleyip faiz borcunun silineceği düşüncesine yanlışlıkla kapılan kişilerde ödememe/geciktirme davranışını tetikleyen sorunlar ortaya çıkabilir.

Ve son olarak, büyük pencereden bakmak amacıyla; “borçlar iflahımızı kesti” söyleminden yola çıkarak bir cümle sarf etmek şart: Borçlanma konusunda kritik mesele aslında bilinç. Dolayısıyla, burada hem bireylerin hem de devletin üzerine ciddi sorumluluklar düştüğünü unutmayalım. Hane halkları, gelirleri doğrultusunda tüketim planlamasını düzgün yapmaya, devlet ise elbette ki hem bunu yönlendirmeyi hem de kapsayıcı bir şekilde refahı artırarak halkı rahatlatmayı sağlayacak politikalar gütmeye devam etmek zorundadır. Asıl odaklanılacak konu, çarpıtmayla karışık isyan değil, budur.

JURNAL DER Kİ…

Sonuç olarak; konuyla ilgili olarak beni rahatsız eden esas unsur, vaadin içeriğindeki sıkıntılardan çok, halktan yanlış algı oluşturularak oy devşirme niyeti. İçi başka dışı başka bu çarpık film örneği, partinin halka olan samimiyeti hakkında mesaj verirken, algılarla oynama ustalığından gelen cüret ise, toplumun aklını küçümsemeye devam ediyor.

Tam da bu noktada, tarihin yazdığı gerçeklerden mütevellit endişeler aklıma düşüyor:
“Kime karşı halkçı? Halkçılık, halkın sırtına binen bir avuç aydının uydurduğu bir mit… Halk Partisi, tarihinin hangi merhalesinde halk için çalıştı, halktan olmayanlarla mücadeleye girişti? Halktan ne anlıyordu? Kalabalıktan kopan, hiçbir çilesi, hiçbir dâvası olmayan bir Halk Partisi. Ve arada, rakkas gibi, kalabalıkla Halk Partisi arasında gidip gelen diğer partiler”.

Üstadın bir zamanlar “jurnal”lediği sözler parmaklarımın ucunda, bugün oynanan oyunlarla çevrilen filmlere bakıyorum da; kendisinin gerçeğe intikalinden sonraki on yıllarda da, toprağın üstünde bıraktığı taklacı ve rakkas zihniyetler ne yazık ki özünde pek değişmemiş.

Hayırlı seçimler, hayırlı gelecekler Türkiye'm!

[Yeni Şafak, 30 Ekim 2015]