Son yıllarda siyasal ve toplumsal muhalefet odakları tarafından sıkça başvurulan ilkesiz ve gayrı ahlaki muhalefet, toplum ve siyaset kurumunun değer erozyonu yaşamasına neden olmuştur. Bugün karşı karşıya kaldığımız terörist saldırılar karşısında beklenen dayanışmayı gösteremememizin altında yatan en önemli neden bu değer erozyonudur.
Örneğin 2013 yılında karşı karşıya kaldığımız Gezi Parkı Şiddet Eylemleri sürecinde şehir eşkıyalığı, vandalizm ve hakaret ucuz bir muhalefet biçimi olarak kullanılmıştır. Kitlelerin şehri terörize etmeleri, ülkeyi yönetenler ve aileleri hakkında şenaat derecesinde hakaretlerde bulunmaları, toplumsal muhalefet ve mizah olarak sunulup meşrulaştırılmıştır. Daha vahimi bu durum muhalif politikacılar ve medya tarafından adeta kutsanmıştır. Politikacılar ve medya, meşru zemini içerisinde kendilerinin yapması gereken muhalefetin gayrı meşru zemine taşınmasını teşvik ederek bugünkü duruma gelmemizde büyük bir rol oynamışlardır. Vandallığın ve ahlaksızlığın siyaset zemini haline geldiği bir ortamda maalesef patlayan bombalar, akan kan ve gözyaşları da siyasallaşmıştır.
Değer erozyonunun yaşandığı bir başka alan ise toplumun hakikat anlayışıdır. Özellikle 17-25 Aralık müdahale sürecinde hakikat ile taban tabana zıt bir sürü iddia kurgulanmış, montajlanmış, cımbızlanmış yasadışı ses kayıtları ile gündeme sürülmüş ve muhalefet zemini olarak kullanılmıştır.
Gezi Parkı Şiddet Eylemleri sürecinde olduğu gibi 17-25 Aralık'ta da bir zemin kayması yaşanmış, yalan, iftira ve şantaj aynı aktörler tarafından muhalefet araçları olarak kullanılmıştır. Bunun neticesinde de toplumun bir kesimi için hakikat muhalefet namına eğilip bükülebilen bir araca dönüşmüştür. Hal böyle olunca örneğin Selahattin Demirtaş patlayan bombaların sesi henüz kulaklarda çınlarken hakikati saldırının faili olarak devleti gösterme raddesine kadar bükme cüretini bulabilmiştir.
Kısa vadede konforlu ve ucuz maliyetli gözüken bu türden siyasi hamleler, orta ve uzun vadede bütün bir toplum için oldukça yüksek bir maliyet üretmiştir. Bugün bu maliyeti terör eylemleri karşısında beklenen dayanışmayı sergileyemeyerek ödüyoruz.
[Sabah Perspektif, 17 Ekim 2015]