Küçük görünen bazı şeylerin ne kadar değerli, vazgeçilemez diye düşündüğümüz birçok şeyin ise ne kadar anlamsız olduğu gerçeği ile yüzleştiğimiz bir yılı geride bıraktık. Keşke yeni yıl temennileriyle sorunlarımızı çözebilsek. Ama bu mümkün değil.
Tüm dünyayı tehdit eden sorunlarla mücadele etmek için çok fazla efor sarf etmemiz lazım. Aksi takdirde hayatımızı virüs salgınından çok daha kötü etkileyecek problemlerle ilgili geri dönüşü olmayan bir yola savrulabiliriz.
İklim değişikliği küresel problemlerimizin kuşkusuz en büyüğü. Salgın sürecinde uzun süre evlere kapanmanın düşündürdükleri ve hatırlattıkları neticesinde insanların çevre sorunlarına karşı duyarlılığının bir nebze olsa arttığı görülüyor. En azından anketler buna işaret ediyor. Örneğin, dünyaca ünlü bir araştırma şirketinin sekiz ülkeyi kapsayan anket çalışması, koronavirüs sonrasında insanların yüzde 70'inde çevre bilincinin arttığına dair bulgular ortaya koymuş. Bu yıl dünya genelinde yangınların ve kuraklığın baş göstermesi de bu bilincin artmasında etkili olmuştur.
Kolektif Bilinç ve Aksiyon
Politikacılar çevre sorunlarına karşı eskiye nazaran daha duyarlı. Ama düzenlemeler, vergiler veya uluslararası anlaşmalar çevreyi korumak için yeterli değil. Yazılı kuralların ve uygulamaların her zaman için etrafından dolaşılabilir. Politikalardan bağımsız olarak çevre dostu davranış biçimini özümsemeli ve yaygınlaştırmalıyız. Üretim kalıplarımızı ve tüketim alışkanlıklarımızı yeniden şekillendirmeliyiz. Az sayıda şirketin veya bazı insanların daha bilinçli davranması resmi değiştirmeye yetmez.
Çevreyi korumak için kolektif bilinç ve aksiyon şart. Eğer kapı komşumuzun, yan sokaktakilerin, diğer şehirlerde yaşayanların ve farklı ülkelerdeki yabancıların çevre dostu bir anlayışla hareket ettiklerine güvenebilirsek, işte o zaman sorunu çözme noktasında büyük bir adım atmış oluruz. Yüzlerce yıldır birikimli olarak artan çevre problemlerinin oldukça kompleks hale geldiklerini unutmayalım. Dolayısıyla, mücadelemizin titiz ve çok boyutlu olması gerekiyor.
Örneğin, son yılların en popüler teknolojilerinden biri haline gelen elektrikli araçların çevreye faydası olacaktır. Ama iş elektrikli motor üretmekle bitmiyor. Bu araçlar yaygınlık kazandıkça daha fazla tüketeceğimiz elektriği, yeşil enerji teknolojileriyle sağlamanın yollarını aramalıyız. Belli bir süre sonra ömrü sonlanacak bataryaları çevreye zarar vermeden nasıl dönüştürebileceğimize kafa yormalıyız.
Artan Eşitsizlikler
KORONAVİRÜS dünya genelinde milyonlarca insanın işsiz kalmasına ve binlerce şirketin iflas etmesine neden oldu. Ama bir taraftan da finans piyasalarındaki irrasyonel coşku dalgasının üstünde sörf yapan elitler, servetlerine servet kattılar.
Küresel Servet Raporu'nda yer alan 2019 verilerine göre, dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesimi (51.9 milyon yetişkin insan) küresel servetin yüzde 43.4'üne hükmediyor.
Servet piramidinin en altında yer alan yüzde 53.6'lık kesim (2.7 milyar yetişkin insan) ise küresel servetin sadece yüzde 1.4'üne sahip. Salgın sonrası eşitsizliklerin daha da artmasından endişe ediliyor. Eşitsizliklerin neden olduğu psikolojik sorunlar, sokak hareketleri ve terör faaliyetleri hem siyasi hem de ekonomik istikrarı baltalıyor.
Borcu Borçla Çevirmek
YÜKSEK borç stoku son olarak değinmek istediğim küresel sorun. Salgının ekonomik etkilerini asgari seviyelerde tutabilmek için devletler, şirketler ve haneler borçlanma yoluna gitti. 2020 sonu itibarıyla küresel borç stokunun 277 trilyon dolara yükseldiği tahmin ediliyor. Sadece geçtiğimiz yılda küresel borç tam 20 trilyon dolar arttı.
Maalesef ekonomik birimlerin borca bu denli fazla yönelmeden krizlerle mücadele edebilecekleri yeterli küresel koruma ağları veya kalkanları yok. Küresel sistem borç üzerine kurulu. Birçok problemin baş kaynağı da aslında bu çarpık yapı. İklim değişikliği ve eşitsizliklerin bile... Eğer küresel borcun sürdürülebilir seviyelere indirilmesine dair samimi ve işlevsel mekanizmalar geliştiremezsek, borç dünyanın başına daha büyük çoraplar örebilir.
[Sabah, 3 Ocak 2021].