Netanyahu ve ortaklarının en son reddettiği ateşkes teklifi, aslında ABD ve İsrail istihbarat şeflerinin hazırladığı, daha sonra da Katar ve Mısır aracılığıyla Hamas'a iletilen bir çerçeveye dayanıyor. Hamas kendisine iletilen teklifi revize ederek bir karşı teklifte bulundu. Hamas 7 Ekim sonrasında prensip olarak rehineleri serbest bırakma karşılığında "süreli" veya "geçici" ateşkes yerine kalıcı bir barış anlaşmasının peşinde oldu. Elindeki en büyük ve yegâne kozu İsrailli rehineler olan Hamas'ın, kendisini mevcut cendereden kurtarmayacak, kaçınılmaz akıbeti yalnızca biraz öteleyecek geçici bir ateşkes karşılığında rehineleri teslim etmeyi kabul etmesi zaten hiçbir şekilde mantıklı değil. Ancak geçmişteki tutumundan farklı şekilde bu defa rehineler konusunda bir kategorizasyona giderek onları üç aşamalı bir ateşkes planının 'üç parçaya bölünmüş kozu'na dönüştürmek istedi. Buna göre, toplamda dört buçuk ay sürecek üç aşamalı bir ateşkes süreci sonunda bütün rehineler serbest bırakılacak, İsrail ordusu Gazze'den tamamen çekilecek ve sürecin sonunda da işgali bitiren bir anlaşma imzalanacaktı. İlk aşama olan birinci 45 günlük sürede Hamas, kadınları, 19 yaş altındaki rehineleri, hasta ve yaşlıları serbest bırakacak; buna karşılık İsrail de Gazze'deki meskûn mahallerden çekilecek ve hapishanelerindeki Filistinli kadın ve çocukları serbest bırakacaktı. İlk aşamanın ardından bir temkin süresi öngörülüyordu. İki taraf da operasyonları durdurup sükûneti sağlamanın şartlarında anlaşamadığı sürece ikinci aşamaya geçilmeyecekti. Şayet dolaylı görüşmelerde mezkûr şartlarda taraflar anlaşırsa ikinci aşamaya geçilecek, bu aşamada Hamas elinde kalan erkek rehineleri de İsrail'e teslim edecek, bunun karşılığında ise İsrail ordusu Gazze'yi tamamen terk edecekti. Üçüncü ve son aşamada ise tarafların ellerinde bulunan cenazeler teslim edilecekti.
Gazze’de Ateşkes Çabaları ve İsrail’in Uzlaşmazlığı
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de uygulamaya koyduğu soykırım devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın "bölge turları" ve onunla birlikte Katar ve Mısır gibi bölgesel aktörlerin ateşkes girişimleri de devam ediyor. Blinken bir taraftan İsrail tarafındaki nispeten "makul" aktörlerle görüşmeye çalışarak Netanyahu ve aşırı sağcı müttefiklerini dengelemeye çalışıyor, diğer taraftan da Mısır ve Katar'dan Hamas'ı ikna etmelerini istiyor. Ancak hem Blinken'ın beyhude çabalarında hem de ateşkes girişimlerinin başarısızlığında sorun aynı yerde düğümleniyor: İsrail'in uzlaşmazlığı.
Paylaş
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de uygulamaya koyduğu soykırım devam ederken, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'ın "bölge turları" ve onunla birlikte Katar ve Mısır gibi bölgesel aktörlerin ateşkes girişimleri de devam ediyor. Blinken bir taraftan İsrail tarafındaki nispeten "makul" aktörlerle görüşmeye çalışarak Netanyahu ve aşırı sağcı müttefiklerini dengelemeye çalışıyor, diğer taraftan da Mısır ve Katar'dan Hamas'ı ikna etmelerini istiyor. Ancak hem Blinken'ın beyhude çabalarında hem de ateşkes girişimlerinin başarısızlığında sorun aynı yerde düğümleniyor: İsrail'in uzlaşmazlığı.
Blinken, ziyareti sırasında Gazze'deki askeri durumu "daha teknik" ve "daha gerçekçi" bir şekilde görebilmek adına İsrail Genelkurmay Başkanı ile yalnız bir görüşme talep etti ancak bu talebine Netanyahu'dan onay alamadı. Biden yönetiminin Netanyahu karşısındaki aczi ya da onu durduracak iradeyi göstermemeyi tercih etmesi şimdiye kadar görüldüğü üzere Netanyahu ve ortaklarını çok daha fazla pervasızlaştırıyor. Netanyahu ve ortakları, Biden yönetimine karşı son derece minnetsiz bir tutum içerisinde. Biden yönetiminin "ölçülülük" "telkinlerine" kulak asmıyorlar. Zira Kasım ayındaki başkanlık seçimlerinde Biden'ın yeniden seçilebilmek için İsrail'in güçlü desteğine muhtaç olduğunu çok iyi biliyorlar. Dahası, Trump'ın seçimi kazanması durumunda da bugünkünden çok daha konforlu olacaklarını, soykırım ve Gazze'nin tamamen boşaltılması hedeflerini çok daha pürüzsüz şekilde gerçekleştireceklerini hesaplıyorlar.
Bu ilişkide Biden yönetiminin İsrail'e "daha muhtaç olan" taraf olması, onun şimdiye kadar yürüttüğü politika ve girişimlerinin de tuhaf ve çelişkili mahiyetini ortaya çıkarıyor. Biden yönetimi bir taraftan "demokratik ilkelerine" sadakat gereği ve kendisine oy veren Filistin yanlısı seçmenleri tamamen kaybetmemek adına zevahiri kurtarmak kabilinden ateşkes "girişimlerinde" ve İsrail'e "sağduyu telkinlerinde" bulunuyor. Öte yandan ise İsrail'in seçimleri belirleyen maddi kaynak, kampanya ve lobi desteğini kaybetmemek için de İsrail'in soykırımına fiilen her türlü askeri ve istihbari desteği sağlıyor. Biden yönetiminin bu sıkışmışlığı ve özgüvensizliği elbette Netanyahu tarafından görülüyor ve ciddiye alınmıyor.
Ancak Netanyahu, Hamas tarafından iletilen bu taslak anlaşmayı reddetti. Netanyahu İsrail askerlerinin Gazze'den çekilmeyecek olmasını "rehinelerin serbest bırakılması"nın bir gereği olarak tevil etti ve "Hamas tamamen ortadan kaldırılana kadar" savaşın devam edeceğini ilan etti. Buna rağmen Blinken kendi "fonksiyonunun" bitmediğini ispat etmek istercesine "ateşkes için her şeyin bitmediğini" iddia etti. Ancak Netanyahu ve ortaklarının tutumları ve buna karşılık Biden yönetiminin etkisizliği de göz önünde bulundurulduğunda Blinken'a inanmak çok zor.
Öte yandan bir süredir Biden yönetimi ile Birleşik Krallık hükümeti bölgede kapsamlı bir çözümün parçası olarak bir "Filistin Devleti'nin kurulması" fikrini tedavüle soktu. Bununla çok yüksek seviyeye ulaşan kamuoyu tepkisi ile seçimlerde karşılaşacakları muhtemel seçmen kaybını yatıştırmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Şayet iki hükümet de Filistin Devleti kurulması fikrine bundan öte bir anlam atfediyorsa, İsrail tarafından yeni bir hayal kırıklığına uğratılmaya hazır olmalılar. Zira Netanyahu, bugüne kadar bütün kabul edilmezliğine rağmen İsrail siyasetindeki varlığını "bir Filistin devletinin kurulmasını ancak ben engelleyebilirim" iddiası üzerinden korumayı başardı. İsrail içindeki muhalif siyasi ve toplumsal kesimlerin Gazze işgali konusunda Netanyahu'yu desteklemeseler bile bir Filistin devletinin kurulmasına Netanyahu'dan daha istekli olacakları beklenmemeli.
[Sabah, 10 Şubat 2024]
Etiketler »