Hamas’ın İsrail’e saldırıları sonrasında ABD’nin İsrail’i uluslararası arenada koruyan ve destekleyen tavrının devamını görmek şaşırtıcı olmadı. Biden yönetimi İsrail’in kendini savunma hakkına sahip olduğunu ve bu ülkeye tam destek verdiğini açıklamanın yanında, ABD’nin bir savaş gemisini bölgeye gönderdi. Savaş gemisi sevkinin çatışmaların bölgesel bir savaşa dönmesi durumunda ABD’nin müdahale etmekten çekinmeyeceği mesajını verdiği açık. Ancak aynı zamanda bunu bir önleyici adım olarak da görmek mümkün zira Biden başkanlık seçimine bir yıl kala İran’la bölgesel bir çatışmaya gidecek bir yoldan kaçınmak istiyor.
ABD’nin İran’la esir takası anlaşması sağlamasından birkaç hafta sonra gerçekleşen Hamas saldırısı, Biden yönetimini zor duruma sokuyor. Halihazırda Cumhuriyetçiler tarafından İran’a gidecek 6 milyar dolarlık fon yüzünden ağır eleştiri alan Biden, İsrail’e destek verirken İran’la çatışmaya gidecek bir tırmanıştan kaçınacaktır. İran’ın bölgede ABD’ye fazlaca maliyet üretebileceğinin farkında olan Biden yönetiminin İran’ın Hamas saldırılarında rolü olup olmadığının bilinmediği yönündeki açıklamaları da bu minvalde değerlendirilmeli. Biden yönetiminin İran’ı hedefe koyma lüksü olmadığını söylemek mümkün.
Biden’ın Ortadoğu barışı için güçlü çaba göstermemiş olması bu konuda Netanyahu’dan umudu kestiğinin en önemli işareti olmuştu. İsrail iç siyasetindeki gelişmeler dolayısıyla endişe belirten Biden, Netanyahu’yu Washington’a davet etmek istemediğini belli etmişti. Tekrar seçildiği takdirde İran’la nükleer anlaşma yapmak istediğinin en somut göstergesi de 6 milyar dolarlık esir takası anlaşması olmuştu. Ukrayna’ya yardımda zorlanan Batı ittifakının lideri olarak İran’la bölgesel bir mücadelenin maliyetinin farkında olan Biden, İsrail’in Gazze operasyonlarının öngörülemez bir bölgesel çatışmaya dönüşmesini istemeyecektir.
Netanyahu’nun Açmazları
İsrail’de sertlik yanlılarının sesi güçlenirken Netanyahu yönetimi savaş söyleminin gereğini yapmak zorunda hissediyor. Ancak Gazze’yi yerle bir etmeye kalkması durumunda çatışmanın Lübnan’daki Hizbullah’ı da denkleme sokması söz konusu olabilir. İsrail’in Hizbullah’la çatışmayı göze alması hem iki cephe açması hem de İran’ı çatışmanın içine çekmesi anlamına gelebilir. Bu yüzden operasyonlarını en azından şimdilik Gazze’yle sınırlandırmak zorunda kalabilir. Hamas’ın elinde yüksek sayıda rehine olduğu için İsrail’in Gazze’ye saldırılarında ölçülü olması gerekecektir.
Mevcut durumda İsrail’in ülke içinde birlik görüntüsü verme ihtiyacı Netanyahu’nun siyasi olarak en azından kısa vadede işine gelecektir. İsrail içinde sertlik yanlıları Hamas’a şimdiye kadar fazla tolerans gösterildiğini savunuyor. Netanyahu’nun ülke içinde yargının yapısını değiştirme çabasının İsrail halkını böldüğünü ve bunun dış düşmanları unutturduğunu söyleyen bu isimler durumun sakinleştiği aşamada siyasi hesaplaşmaya gireceklerinin sinyallerini veriyor. Dolayısıyla Netanyahu önümüzdeki aylarda bir yandan Hamas’a sert cevap vermek, bir yandan esirlerin takasını sağlamak, bir yandan da yaşananların hesabını vermek zorunda hissedecek görünüyor.
Barış Olmadan Normalleşme Mümkün mü?
Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasını ve akabinde farklı Arap ülkeleriyle imzalanan İbrahim Mutabakatları’nı kazanımlar olarak cebine koyan Netanyahu, bunların karşılığında önemli bir taviz vermek zorunda kalmamıştı. Aksine, bütün dünyayı İsrail’le normalleşmenin içeride Filistinlilerle kalıcı bir barış olmadan da mümkün olacağı tezine ikna etmeye çalışarak yeni yerleşimlerin inşasına izin verip Kudüs üzerindeki baskıyı da artırıyordu. Hamas’ın saldırısı Filistin’le barış olmadan İsrail’in bölgesel normalleşmesinin mümkün olmayacağı gerçeğini göstermiş oldu.
Suudi Arabistan’ın normalleşmeye doğru gittiğine ilişkin sinyaller güçlenirken Riyad’ın Filistinlilerle ilgili tavizler beklediği basına yansımıştı ancak son yaşananlar bu sürecin de kısa vadede askıya alınmasına yol açacaktır. İsrail’in Gazze’ye karşı operasyonları ne kadar sert olursa Suudi Arabistan’la normalleşmenin de o kadar gecikeceğini tahmin etmek zor olmaz. İsrail’in operasyonlarının kontrol edilemeyen bir bölgesel çatışmaya dönüşmesi durumunda İran’la birlikte Suudi Arabistan’ın da yeniden bir vekalet savaşına girmesi ihtimali güçlenecektir.
Trump’ın Filistin’le barış olmadan İsrail’in bölgesel normalleşmesini hedefleyen politikasına devam eden Biden yönetiminin bu politikanın işe yaramadığına inanması durumunda İsrail’e barış için baskı yapması gerekecek. Kısa vadede bunun gerçekçi olmadığının da farkında olan Biden yönetiminin çatışmanın Gazze’yle sınırlı kalmasını tercih edeceğini söyleyebiliriz. Lübnan ve Suriye’ye sıçrayacak, sonrasında da İran ve Suudi Arabistan’ı içine çekecek bir çatışma ortamı, Ukrayna’ya yardımı devam ettirmeye çalışan Biden için seçim yılında kâbus senaryosu anlamına gelecektir.
[Yeni Şafak, 11 Ekim 2023]