G20 zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Amerikan Başkanı Trump'ın görüşmesinden Türkiye adına son derece olumlu mesajlar çıktı. Bir süredir ABD Kongresi ve Pentagondan S-400 alımının Türkiye'ye hem yaptırımlar hem de F-35 programından çıkarılmak gibi maliyetler getireceği mesajları geliyordu. Trump'ın Türkiye'nin pozisyonunu haklı bularak Obama yönetimini suçlaması Trump yönetimiyle Amerikan kurumları arasındaki çelişen pozisyonların ve iç siyasi dinamiklerin etkisine işaret ediyor.
[caption id="attachment_65821" align="aligncenter" width="1200"] Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan (orta solda), G20 Osaka Liderler Zirvesi kapsamında ABD Başkanı Donald Trump (orta sağda) ile bir araya geldi. Görüşmede, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu (sol 9), Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar (sol 7), Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak (sol 8) ve MİT Başkanı Hakan Fidan (sol 5), AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz (sol 4), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun (sol 3), Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın (sol 2) ve Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir (solda) de yer aldı.[/caption]
Trump'ın sözleri Türkiye için her ne kadar olumlu olsa da yaptırımları engellemek konusunda beklentileri düşük tutmak daha sağlıklı olacaktır. Trump'ın Osaka'daki Türkiye'yi haklı bulan sözleri doğrultusunda Kongrenin yaptırımlarına karşı muafiyet verme veya erteleme yoluna gitmesi kısa vadede en iyi senaryo. Ancak Kongre üyelerinin hem Rusya hem de Türkiye'ye baskı uygulamak için ne kadar iştahlı oldukları biliniyor. Rusya'nın Amerikan seçimlerine müdahalesi ve bazı Kongre üyelerinin Türkiye'ye karşı negatif tavırları bunun temelini oluşturuyor. Trump'ın yaptırımları etkisiz kılma çabalarına karşı Kongre yeni adımlar atmaktan geri durmayabilir.
Kongre Trump'ın ABD'nin geleneksel ittifaklarını ve kurumlarını zayıflatan ve daha çok ülkelerle birebir ilişki geliştirmeyi tercih eden dış politikasına güvenmiyor. Özellikle Rusya konusunda ipleri eline almaya çalışan Kongre dış politikada daha fazla etkin olmaya çalışıyor. Trump'ın kapsamlı bir dış politikası olmaması ve daha çok al-ver ilişkisiyle götürmeye çalışması Kongreyi daha aktif hale getiriyor. Bu bağlamda Trump'ın verdiği sözleri yerine getirme kabiliyetinin ara seçimlerde Temsilciler Meclisinin Demokratlara geçtiği Kongre tarafından sınırlandırılmaya çalışıldığını unutmamak gerekiyor.
Pentagonun da Başkan Trump'ın söylediklerini uyguladığını söylemek zor. Bunun en somut örneklerinden birini ABD'nin Suriye'den çekilmesi konusunda tecrübe ediyoruz. Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir telefon görüşmesinin hemen akabinde Suriye'den kısa sürede tamamen çekileceklerini açıklamasına rağmen Amerikan kuvvetlerinin uzun vadede 1000'e yakın askeri ile bir şekilde Suriye'nin kuzeyinde kalmaya devam edeceğinin neredeyse kesin olduğu söylenebilir. Benzer şekilde Pentagon uzun süredir S-400 sistemleriyle F-35 sistemlerinin yan yana kurulamayacağını ve Türkiye'nin S-400'ü operasyonel hale getirmesi durumunda F-35 programından çıkarılacağını söylüyor. Trump'ın Türkiye'yi haklı bulmasının Pentagonun bu tavrını değiştirmesine yetmeyeceği aşikar.
Önümüzdeki dönemde Trump'ın Türkiye lehine adımlar atması krizin nispeten düşük şiddette atlatılmasını sağlayabilir. Trump yaptırımların ertelenmesini sağlayıp buna bağlı olarak Kongreyle yeni bir didişme alanı oluşmasını önemsemeyebilir. Ancak Türkiye'nin F-35 programında kalmasını sağlayıp sağlayamayacağı önemli bir soru işareti. Zira Türkiye'nin bu programda kalamayacağına dair mektubu yazan kendi atadığı ve vekaleten görev yapan Savunma Bakanı Shanahan olmuştu. Yaptırımların ekonomiye şok etkisinin aşılabilmesi başlı başına bir kazanç olur ancak Trump'ın Kongreyi de memnun edecek sınırlı bir yaptırım paketini kabul etmesi ihtimalini de göz ardı etmemek gerekiyor.
Bütün bu risklere rağmen Trump-Erdoğan görüşmesinin Türkiye adına son derece olumlu geçmesi önemli bir kazanç. Türkiye-ABD ilişkilerinin uzun süredir Amerikan devleti içerisindeki kurumsal çekişmelerden etkilendiğini ve gerek Obama gerekse Trump yönetimlerinin aslında derinlikli ve kapsamlı bir bölge ve Türkiye politikası oluşturamadıklarını hatırlamak gerekiyor.Suriye'de iki ülke arasındaki stratejik farklılıklarının hala aşılamaması, bölgesel meselelerde kapsamlı ortak bir politikanın benimsenememesi ve ikili ilişkilerdeki güvensizliğin hala devam etmesi Türk-Amerikan ilişkileri açısından risk alanları yaratmaya devam ediyor. S-400 krizinin nispeten atlatılması sonrasında bu risk alanlarının yeni krizler yaratmaması için çalışılması gerekecek. Aksi takdirde ikili ilişkiler Amerikan iç siyasi çekişmeleri ve kurumsal mücadelelerinin kurbanı olmaya devam edecektir.
[Sabah, 6 Temmuz 2019].