Yarın Çin’in Hangzhou kentinde on birinci G-20 zirvesi başlıyor.
Geçen yıl zirve toplantısı Türkiye’de yapılmıştı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ev sahibi olarak zirvenin önemli isimleri arasında yer almıştı. Şimdi ise darbe girişimi karşısında halkının büyük teveccühü ve desteğini arkasına almış bir lider olarak Çin’e gitti.
Bazı muhatapları onu karşılarında görmekten pek hoşlanmayacaklar herhâlde!
FETÖ/PDY’nin kuklası bir general ya da sivilin Türkiye’yi temsilen zirveye katılmasını arzu edenlerin sayısı az değildir. Özellikle de Batılı “müttefiklerimiz” arasında!
Ancak şimdi mecburen Tayyip Erdoğan’la görüşmek zorundalar. Halkının desteğiyle çok daha güçlü olarak karşılarında duracak Tayyip Erdoğan’la…
Geç de olsa gelip “Geç kaldığım için özür dilerim” diyenlere benzer şeyler söyleyecekler mutlaka… “Olayın boyutunun bu kadar büyük olduğunu bilmiyorduk”, “Gelemediğimiz için kusura bakmayın” veya “Gelemediysek de kalbimiz sizinleydi(!)” falan gibi şeyler…
Ne söyleyeceklerinin hiç önemi yok aslında. Nasıl olsa herkes herkesin niyetini biliyor. Önemli olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşılarına çıkıp, Türkiye’yi kimsenin yolundan çeviremeyeceğini kararlı bir şekilde onlara hissettirmesidir. Ankara’nın uluslararası politikaya ve dünya siyasal sistemine ilişkin doğru bildiği gerçekleri kimseden çekinmeden söylemeye devam edeceğini göstermesidir. Kim tarafından desteklenirse desteklensin, Türkiye’ye vurulmaya çalışılan “darbelerin” Ankara’yı hedeflerinden vazgeçiremeyeceği ve tam aksine, bu darbeler karşısında tek yürek olan milletin desteğini alan hükümetin daha kararlı bir şekilde Türkiye’nin dünyanın en büyük ekonomileri arasına yükseltilmesi hedefine yönelik çalışacağının vurgulanmasıdır önemli olan.
Peki, 2013 yılından beri Gezi olaylarıyla başlayıp, 17-25 Aralık darbe girişimiyle devam eden ve sonrasında PKK, DAEŞ ve FETÖ terörüyle zirve yapan sorunlar Türkiye’yi 2023 hedeflerinden ne kadar saptırdı?
Öncelikle, bütün bu sorunlar olmasaydı, Türkiye’nin 2023 hedeflerinin en önemlisi olan dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme amacına çok daha kolay ulaşabileceğinin altını çizelim. Bu sorunların yol açtığı istikrarsızlık Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına kanalize edeceği mali imkânlarını terörle, komplolarla ve darbeyle mücadeleye ayırmasına yol açtığı gibi, halkının refahı ve güvenliği için içeride ve dışarıda atması gereken adımları geciktirmesine yol açmıştır. İkinci olarak, bu hedefin Türkiye’nin son 3 yılda yaşadığı bu ağır sorunlarla çok yakın ilgisi olduğunu da vurgulayalım.
Ancak G-20 üyesi olan diğer ülkelerin birçoğuyla yapılan bir ekonomik karşılaştırma, Türkiye’nin maruz kaldığı bütün bu saldırılara rağmen hedeflerinden uzaklaşmadığını göstermektedir. Uluslararası Para Fonu’nun Nisan 2016’da yayınladığı World Economic Outlook Database raporunda 2016 yılı için yapılan tahminlerde, satın alma gücü paritesi açısından Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) rakamlarına göre Türkiye dünyanın on beşinci büyük ekonomisi olarak görülmektedir. Bu yıl için 1.665 milyar dolar olarak tahmin edilen GSYH büyüklüğü ile Türkiye 2013 yılında gerçekleşmiş olan 1.448 milyar dolarlık ekonomik büyüklüğünü oldukça genişletmiş olacaktır. Bu yaklaşık olarak yüzde 15’lik bir artışa tekabül etmektedir. Aynı dönemde Rusya’nın GSYH’sının 3.734 milyar dolardan 3.684 milyar dolara, Brezilya’nınkinin ise 3.230’dan 3.101 milyar dolara gerilemesi beklenmektedir. Buna göre 2013-2016 arasında G-20 ülkeleri arasında sadece Çin, Hindistan ve Endonezya’nın GSYH açısından Türkiye’den daha fazla büyümesi öngörülmektedir.
Bu raporun yayınlanması sonrasında yaşanan darbe girişiminin Türkiye’nin 2016 yılı ekonomik büyüme rakamlarına ne kadar olumsuz etki edeceği henüz bilinmese de, Rusya ile ilişkilerin normalleştirilmesi sonrasında iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde yaşanan iyileşmenin bu zararları telafi etmesi mümkün olacaktır.
Türkiye yaşadığı bütün saldırılara rağmen yoluna devam etmektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan G-20 zirvesinde Türkiye’nin bu kararlılığının altını yeniden çizecektir.
[Türkiye, 3 Eylül 2016].