Suriye sorunu Türkiye ile Rusya arasında hem iş birliği hem de önemli bir risk faktörü olmaya devam ediyor.
Son dönemde Ankara, Suriye’nin kuzeyindeki PYD/PKK yapılanmasına ilişkin olarak daha çok Washington ile ciddi bir gerginlik yaşasa da, Rusya’nın bu konudaki tavrı da Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından belirleyici olacak.
ABD bu konuda açık bir şekilde PKK ile PYD arasında ayrım yapmaya ve PKK’yı terör örgütü olarak tanırken, onun Suriye kolu olan PYD/YPG’yi iş birliği yapacağı bir ortak olarak görmeye devam ediyor. Washington’daki karar vericiler, YPG’ye yapılan silah yardımlarının aslında PKK’ya yapıldığını bilmeyecek kadar cahil olmadıklarına göre, Amerikan yönetimi PKK’yı Türkiye’ye karşı izlediği “havuç ve sopa” politikasının bir aracı olarak kullanmaya devam etmekten vazgeçmiyor.
ABD’nin bu tutumu, son yıllarda Erdoğan ve AK Parti iktidarına karşı izlediği düşmanca politikayla da uyumlu zaten. ABD’deki güvenlik bürokrasisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmeye ya da ABD çizgisine çekmeye yönelik çabalarının kullanışlı araçlarından biri olarak görülüyor PKK/YPG.
Rusya’nın PKK/YPG politikasının da ABD’nin bu örgüte yönelik politikasına benzer şekilde ikircikli olduğu görülüyor.
Moskova, bir yandan Türkiye’nin Afrin’deki YPG varlığına karşı Zeytin Dalı Harekâtı’nı gerçekleştirmesine göz yumarken, diğer yandan ABD’den farklı olarak PKK’yı terör örgütü olarak tanımaya yanaşmıyor. Bunun temel nedeni, Rusya’nın bu örgütü kendi Orta Doğu politikasının bir aracı olarak kullanabileceğine yönelik düşüncesidir.
Günümüzde PKK ve onun türevleri daha çok ABD ile ortak hareket etmeyi tercih etse de, bu örgütün de bir yandan Washington’la iş birliği yaparken diğer yandan Moskova’ya göz kırptığı biliniyor. Her ne kadar Zeytin Dalı Harekâtı sırasında kendilerini korumaya yanaşmayan Rusya’ya karşı öfke duysalar da, ABD’nin desteğini kaybetmeleri durumunda Rusya’ya yeniden ihtiyaç duyacaklarını düşünüyorlar.
ABD’nin de, yukarıda değindiğimiz “havuç ve sopa” politikasının “havuç” kısmı çerçevesinde, zamanı geldiğinde PKK üzerinden Türkiye’ye jestler yapması söz konusu olabileceğine göre, Rusya ile ilişkilerin belirli bir düzeyde sürdürülmesi örgüt açısından önemli.
Rusya’nın PKK/PYD konusundaki bu ikircikli politikası, onun Türkiye ile teröre karşı iş birliği temeline dayalı sağlıklı bir ilişki geliştirmesinin önünde en büyük engeli oluşturuyor.
Son dönemde iki ülkenin başta enerji ve savunma alanları olmak üzere birçok konuda geliştirdikleri iş birliği dikkate alındığında, bu iş birliğini terör konusuna da taşıyacak olmaları Türkiye-Rusya ilişkilerini tarihte görülmemiş bir düzeye taşıyabilecektir. Ancak bunun için Moskova’nın PKK/PYD konusunda netleşmesi ve bu örgütün Türkiye’nin güvenliğine karşı ne kadar büyük bir tehdit olduğunu görüp bu konuda Ankara’nın kaygılarını giderecek adımları atmaya hazır olması gerekiyor.
Aslında Suriye iç savaşında gelinen nokta Rusya açısından Türkiye ile Fırat’ın doğusunda da iş birliği yapmanın en rasyonel yol olduğunu gösteriyor. Bu bölgede kurulan ABD-YPG-SDG ortaklığı Suriye’nin en önemli enerji ve su kaynaklarını kontrol ediyor.
Moskova yönetimi, “ben askerî üslerimin güvenliğini sağladım, gerisi beni ilgilendirmez” mi diyecek?
Suriye’nin enerji ve su kaynakları YPG ve müttefiki ABD’nin kontrolündeyken Şam’daki yönetimi nasıl iktidarda tutabilecek?
Bu enerji kaynakları olmadan Suriye’nin yeniden inşasını Rusya’dan göndereceği paralarla mı gerçekleştirmeyi düşünüyor?
Şam’daki rejimi ayakta tutamazsa kendi askerî üslerini koruması mümkün olacak mı?
Bütün bu sorulara verilecek cevaplar, Rusya için Cerablus’un doğusundan Deyr ez-Zor’a kadar uzanan hattın doğusunun yeniden Şam yönetiminin kontrolüne girmesinin ne kadar önemli olduğunu gösterir.
Bu durumda Rusya’nın bu bölgeden PYD/PKK’nın çıkarılması konusunda Türkiye ile iş birliği yapması Moskova için en doğru seçenek olarak görünüyor. Zira Ankara’nın da Fırat’ın doğusundaki ABD-YPG ortaklığını sona erdirmek istediği biliniyor.
Ankara ve Moskova’nın önce bu konuda iş birliği yapmaya karar vermesi, sonra da Washington’u PKK/YPG ile iş birliğinden vazgeçirecek bir yolu ortak bir şekilde araması gerekiyor.
[Türkiye, 5 Aralık 2018].