HAMAS’ın 7 Ekim’de İsrail’e karşı Aksa Tufanı operasyonu, pek çok bakımdan büyük sürpriz ve aynı zamanda hem Filistin-İsrail sorunu hem de bölgesel gelişmeler bağlamında önemli bir kırılma noktası oldu. Bu yazıda önce HAMAS’ın saldırısının ne anlama geldiği ve nasıl gerçekleştiği ile ilgili kısaca bilgi verilecektir. Daha sonra ise bu saldırının Filistin-İsrail sorunundaki etkileri üzerinde durulacaktır. En sonda ise Filistin’de yaşanan bu gelişmelerin, bölge ve küresel siyaset üzerindeki muhtemel etkileri tahlil edilecektir.
Aksa Tufanı Operasyonu
Öncelikle, HAMAS’ın İsrail’e yönelik bu saldırısının, son gelişmeler silsilesini başlatan olay olmadığını ifade etmek lazım. HAMAS’ın yönetmeye çalıştığı Gazze Şeridi, Birleşmiş Milletler kararlarına ve uluslararası hukuk ilkelerine göre, 1967’den beri İsrail’in işgali altında bulunan Filistin toprağıdır. Ancak, 2006’dan beri sürekli bir şekilde İsrail’in doğrudan ve dolaylı saldırılarına maruz kalmaktadır. İsrail yönetimi, Gazze Uluslararası Havalimanı dahil Gazze’nin bütün hava, deniz ve kara bağlantılarını keserek, dünyadan tecrit etti. İnsanların ve malların dolaşımına engel olarak, bölgeyi bir açık hava hapishanesine dönüştürdü.
İsrail yönetimi uzun süredir, Gazze halkını ağır yaptırımlara maruz bırakarak cezalandırmakta, Filistin halkının geneline ve özellikle Gazze’deki halka yönelik kapsamlı ve sistematik bir yıpratma savaşı sürdürmektedir. Bilhassa Arap isyanları ve devrimleri sürecinden sonraki dönemde, Filistin halkına ve topraklarına yönelik daha çok tek yanlı politikalar geliştirdi. Arap milliyetçiliğinin taşıyıcısı olan görece daha güçlü rejimlerin yıkılmasıyla birlikte, “Filistin davası”, Arap dünyasındaki anlamını ve önemini yitirdi. İsrail, tarihindeki en rahat dönemlerinden birini yaşadı.
[caption id="attachment_101073" align="aligncenter" width="1024"]
22 Ekim 2023 | ABD'nin başkenti Washington’da yaşayan çok sayıda vatandaş, Washington National Mall'de bir araya gelerek Filistin'e destek gösterisi düzenledi. (Foto: Mostafa Bassim / AA)[/caption]
Ancak, İsrail yönetimi bu zaman diliminde ortaya çıkan fırsatları değerlendirmek şöyle dursun; tam aksine bu zaman diliminde ortaya çıkan güç boşluğunu istismar ederek, Filistin-İsrail sorununu daha da çözülemez hale getirdi. ABD hükümetinin de desteğini arkasına alarak istediği şartları bölge devletlerine empoze etti ve kendi şartlarına uyanlarla ilişkilerini normalleştirme yoluna gitti. Özellikle Trump yönetimi döneminde, ABD’nin himayesinde geliştirilen sözde “asrın antlaşması” ve bazı Arap devletleriyle imzalanan “İbrahim Antlaşmaları”, bu tek yanlı sürecin önemli gelişmeleri olarak kayda geçtiler. Doğal olarak “karşı taraf” ile yürütülen gerçek müzakerelerin sonucunda değil, İsrail ile ABD’nin menfaatlerinin temsil edildiği yarıda kalmış tek yanlı projeler olarak kaldılar...
Devamını
Kriter sitesinde okumak için tıklayın:
Filistin-İsrail Sorunundaki Son Gelişmelerin Bölgesel ve Küresel Etkileri