Darbe ile ilgili ortaya çıkmış, somut binlerce kanıtı yalanlasalar bile, FETÖ üyelerinin suçu örgütlü bir şekilde gerçekleştirdiklerini anlamak için mahkemelerde uyguladıkları “örgütsel savunma stratejileri”ne bakmak yeterlidir.
FETÖ davalarında da örgüt üyelerinin savunmaları, tamamen “örgütsel bir stratejiye” dayanıyor. Stratejinin dinamikleri kademelendirilmiş bir iş bölümünü ve örgütün “Balyoz” ve “Ergenekon” davalarındaki taktiklerini içeriyor.
Siyasetle ilgili strateji: Siyasetin ve medyanın odağını davaların özünden başka konulara, ama yine kendi savunmalarına yarayacak tartışmalara yönlendirmek.
CHP’nin uzun süredir gündemde tuttuğu ama sonuca bilerek ulaştırmadığı “FETÖ’nün siyasi ayağı”, ve “kontrollü darbe” tartışması, FETÖ’cülerin savunmalarını rahatlatan, onlara özgüven sağlayan bir işlev görüyor.
Uzun süredir, CHP salı günü yaptığı grup toplantılarını FETÖ manipülasyonlarına ayırıyor. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşma metinlerinin bir içerik analizi yapıldığında, bu durum daha net ortaya çıkar.
Konuşmasının büyük kısmı, FETÖ’nün sosyal medya ağlarında dile getirdiği konu, iddia ve söylemlerle ilgili.
Bu konuşmalarda, 15 Temmuz şehitleri, gazileri ve bu kişilerin yakınları ile ilgili bir içerik bulunmuyor.
FETÖ’nün küresel düzeyde yürüttüğü Türkiye karşıtı faaliyetlerine dair, devlete yol gösteren, devleti koruyucu bir siyasi söylem bu konuşmalarda yer almıyor.
Medya ile ilgili strateji: Hürriyet gazetesi başta olmak üzere medyanın bir kısmı ve birçok köşe yazarı bugünlerde, 15 Temmuz gecesinde yaşananları dikkate almadan, binbaşı Ö.K’nin MİT görüşmesinde söyledikleri başta olmak üzere, diğer bazı ifadeleri tefsir etmekle meşguller.
İşin tuhaf tarafı, yorumsamacı bir anlayışla yapılan bu tefsirlerden çıkan sonuç, ne hikmetse hep FETÖ’nün dolaşıma soktuğu tezler. MİT müsteşarı Hakan Fidan ve Genel Kurmay Başkanı Hulisi Akar’ı hedefe koyan yorumlar. Tam da FETÖ’cülerin stratejisine uygun ve bu iki önemli ismi yıpratmaya yönelik.
Sanki darbecilerin hiç suçu yokmuş ve darbe girişimi suç değilmiş gibi bir yaklaşım sergiliyorlar.
O gece nasıl bir strateji geliştirilerek darbenin engellenebileceğine bu yazılarında değinmiyorlar.
Uluslararası çevrelere yönelik strateji: Son günlerde FETÖ’cüler devam eden davalarla ilgili uluslararası medya üzerinden yoğun bir algı çalışmasına girdiler. Uluslararası medyada yazıp, söylediklerine ve hazırlayıp servis ettikleri raporlara bakıldığında, Türkiye içerisinde başta CHP olmak üzere, muhalefetin 15 Temmuz darbesi ile ilgili söyledikleri, kendi iddialarına kaynak ve dayanak gösteriliyor. Gazetelerde yayınlanan bazı haber ve köşe yazılarından geniş alıntılar yapılıyor, ya da tamamı çevriliyor.
Duruşma savunmaları ile ilgili strateji: Örgütün “çatı” davası başta olmak üzere tüm davalarda izlediği savunma stratejisinin özü, her şeyi inkar etme üzerine kurulu. FETÖ ve üyelerine toz kondurmayan ve darbeyi başkalarının yaptığına dair ortak bir söylem ve tutum sergiliyorlar. İnkar edemeyecekleri gerçekler ya da kamera görüntüleri ile ilgili somut hususlar kendilerine sorulunca “biliyorum” cevabını veriyorlar. Mümkün olduğu kadar, az konuşuyorlar. Nedense hiçbiri, darbeyi kimin gerçekleştirdiği konusunda en ufak bir fikre sahip değiller!..
En astından en üst rütbelisine kadar FETÖ’den kimseyi “feda etmeme” üzerine kurulu bir strateji izliyorlar. Hiçbirinde pişmanlık yok. Yanlış yaptıklarına hiç ihtimal vermiyorlar.
Savunma sıralamasında bile ast üst ilişkisini önemsiyorlar. Örneğin FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminde “Yurtta Sulh Konseyi” bildirisinde imzası olan Genel Kurmay Personel Plan ve Yönetim Daire eski Başkanı Tuğgeneral Mehmet Partigöç sıra kendine geldiğinde savunmasını ertelemek için hukuki açıdan teknik yöntemleri denedi. Çünkü, darbecilerin en önemlisi olduğu için diğerlerinin söylediklerini duyduktan sonra savunma yapmak istiyordu.
Psikolojik üstünlük elde etmek için mahkemede şov yaparak, şehit yakınlarına alçakça ve adice sataşıyorlar.
Örgüt üyelerinin çözülmemesi için, FETÖ yargılamalarının geleceğinin, “Balyoz” ve “Ergenekon” davaları gibi olacağına yönelik kendi aralarında motivasyon oluşturuyorlar.
Söyledikleri yalanların, kurguladıkları stratejinin alacakları cezayı etkilemeyeceğini onlar da biliyor. Darbe sürecinde 249 insanımızı şehit eden ve binlercesini yaralayan hainlerin kendileri olduğunu gösteren kamera kayıtlarının olduğunun farkındalar.
Ama tüm bunlara rağmen, nihai stratejilerini, davaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımaya yönelik kurguluyorlar.
[Türkiye, 1 Haziran 2017].