FETÖ ile mücadele Türkiye'nin uzun süre gündeminde olacak bir konu. 40 yıldır kılıktan kılığa şekilden şekle girerek, bütün kripto metotları kullanarak ve dahası dış güçlerle kol kola kucak kucağa yol almış bir örgütten bahsediyoruz.
Haliyle mücadele süreci kolay değil.
Üstelik mücadele FETÖ'cüleri bulup kamu kadrolarından atmakla ve aktif olarak suç süreçlerine dahil olmuş olanları hukukun önüne çıkartmakla bitmiyor. Din, devlet ve toplum ilişkilerini yeni FETÖ'lere olanak sağlamayacak şekilde dönüştürmek de gerekiyor.
Ve bu dönüşümün Türkiye'nin diğer alanlarında halihazırda ihtiyaç duyulan dönüşümlerle aynı zamanda olması gerekiyor. Kelimenin tam anlamıyla ayakta bir ameliyat gerekiyor ve risk çok büyük.
Mücadelenin zorluğu beraberinde hataları da getiriyor. Örgütün beli kırılsa da uyuyan hücreler, varlığını devam ettiriyor. Zamanı gelince bu uyuyan hücreler sabotaj ve intihar saldırılarıyla harekete geçiyorlar. Gün geçmiyor ki herhangi bir kurumda FETÖ soruşturmalarını yürüten bir görevlinin FETÖ'cü olduğuna dair haberler almayalım. Başka hakimleri kripto FETÖ'cü olduğu gerekçesi ile tutuklayan hakimin FETÖ'cü olduğunun ortaya çıkması gibi trajikomik hadiseler de yaşanıyor.
Bu türden aksamaların, hataların hepsi olağandır, olacaktır. FETÖ'nün kripto taktiklerine rağmen yürütülen bu kadar geniş kapsamlı bir mücadele de aksayan yönlerin olması maalesef kaçınılmaz. Gönül ister ki mücadele hatasız bir şekilde yürütülsün ancak kaçınılmaz hatalar olabiliyor.
Hataların varlığına karşı umutsuzluğa kapılmaktansa göz önünde bulundurulması gereken iki husus var.
Birincisi bu tür hatalardan geri dönüş yolunun açık olması gerekiyor. İkincisi ise hataların yapısal bir hale gelmemesi, ipin ucunun kaçmaması gerekiyor.
Bugünkü tabloya bakıldığında geç de olsa ve mağduriyetler tamamen ortadan kaldırmasa da hatalardan dönüş yolunun açık olduğunu görmek sevindirici. Hemen her kurumda itiraz komisyonları oluşturulmuş durumda.
Haksızlığa uğradığını düşünen bu komisyonlara başvuruyor ve hakkını arayabiliyor. Şahsen bildiğim vakalara bakarak komisyonların işlerini ciddiyetle yaptıklarını da söyleyebilirim. İftiraya uğramak, hele ki FETÖ gibi aşağılık bir terör örgütünün üyesi olmak iftirasına uğramak, kişinin masumluğu sonradan ortaya çıksa bile başlı başına yıkıcı bir süreç. Ancak geri dönüş yolunun açık olması büyük kazanım.
İkinci kriterde yani hataların yapısal hale gelmemesinde de Türkiye, iyi bir noktada. FETÖ ile mücadelede teknik alanda günden güne gelişmeler kaydediliyor. Ele geçirilen her bir kanıt, çözülen her bir şifre, itirafçı olan her bir FETÖ'cü, örgütü devlet için daha şeffaf bir hale getiriyor. İnsanlar dedikodulara veya çıkar hesaplarına değil teknik delillere dayanarak suçlanıyor ve suçlu ise cezalandırılıyor. Bylock haberleşme uygulamasının çözümünün FETÖ ile mücadeleyi ne kadar kolaylaştırıldığı ortada. Bugün mahrem imamlar soruşturmasında ismi geçen birçok kişinin önemli bir kısmının zaten Bylockçu olduğu için yakalandığı veya arandığı bir manzara var karşımızda.
Yani farklı alanlarda elde edilen teknik deliller birbirini bütünlüyor, destekliyor.
Subjektif yargılardansa objektif kanıtlara dayanıyor FETÖ ile mücadele.
Tüm bunlara rağmen kamu vicdanını yaralayan gelişmeler de olmuyor değil.
Toplum bunlara anında tepki gösteriyor, bu işin takipçisi olduğunu gösteriyor. Bu da çok önemli bir gelişme. Ve tabii bir de moral bozanlar, iki günde bir 'FETÖ ile mücadele sulandırılıyor' yaygarası koparanlar var. AK Parti'ye başka alanlardan yapamadıkları muhalefeti FETÖ ile mücadele üzerinden yapanlar var. Fark edilmediklerini zannediyorlar ama açıktalar!.
[Takvim, 10 Mayıs 2017].