Referandumda çıkan %48'lik hayır oyu bazı yorumcular tarafından çok hızlı bir şekilde CHP'nin hanesine yazıldı. Öyle ki 2019'da yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri için %48'lik oran CHP için çantada keklikmiş de, geriye eksik kalan 1-2 puanı tamamlamak kalıyormuş gibi yorumlar duyduk ve okuduk. Belki bu oran CHP için, en fazla, güzel bir potansiyel olurdu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa CHP de doğru adayı belirlerse, ikinci turda yüzde 40'lara ulaşma şansı olabilirdi. Tabi bu ihtimalin gerçekleşmesi için CHP'nin birçok doğruyu bir arada yapması ve çok az hata yapması gerekecekti. Kısacası uzun ve meşakkatli bir yol vardı CHP'nin önünde.
Öyle gözüküyor ki bu uzun ve meşakkatli yol en baştan CHP'lilerin gözünde oldukça büyümüş. Adeta nasıl olsa hedefe ulaşmamız mümkün olmaz, ne kadar çalışsak çabalasak da bir yerlerde mutlaka bir hata yaparız ve neticede 2019'a iddiasız gireriz, diye düşünmüş gibiler.
Daha referandumun üzerinden bir ay geçmeden hayata geçirilmesi çok zor da olsa referandumun sonuçlarının sunduğu potansiyeli cömertçe harcadılar. Seçmene CHP'den bir alternatif çıkmayacağını en baştan gösterdiler, 'ne sen yorul ne de ben' diyerek erken havlu attılar. CHP tekrar kurultaylar partisi halini aldı.
Tartışmanın fitilini ateşleyen eski genel başkan Baykal oldu.
Baykal'ı Fikri Sağlar'ın ve Muharrem İnce'nin açıklamaları izledi. Daha sonra genel başkan Kılıçdaroğlu'u Fikri Sağlar'ı disipline sevk ederek sert oynayacağı mesajını verdi ama nafile! Sular durulmak şöyle duysun parti sözcüsü Selin Sayek Böke'nin görevinden istifa etmesi ile daha da hareketlendi.
CHP 16 Nisan referandumu ile kabul edilen değişikliklerin Türkiye'nin siyasal hayatına ne gibi etkileri olacağını tam olarak anlamamış gibi duruyor. Referanduma kadar adeta paketin içeriğini okumamış gibi bir kampanya yürüten CHP şimdi de okusa da muhtemel sonuçlarını anlamamış gibi hareket ediyor.
Referanduma giden süreçte evet cephesinin sıklıkla dikkatimizi çektiği bir nokta 94 yıllık Cumhuriyet hayatında kurulan hükümet sayısıydı. Cumhuriyet tarihi boyunca kurulan 65 hükümete baktığımızda ortalama her 16 ayda bir hükümet kurulduğunu görüyoruz.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni savunanlar bu hakikati dile getirip siyasal istikrarsızlığa dikkatimizi çekiyorlardı. Benzer bir tablo CHP için de söz konusu. CHP kurulduğu günden bu güne 35'i olağan 18'i de olağan üstü olmak üzere toplam 53 kurultay yaptı. Ortalaması hemen hemen her 20 ayda bir kurultaya denk geliyor.
Evet, ülke 16 ayda bir hükümet değiştirirken, CHP 20 ayda bir kurultay yapıyor. Rakamların birebirine bu kadar yakın ve uyumlu olması da CHP'nin artık Türkiye için dönüşümü yakalayamayan, siyaset dışı kalmış ve belki de yakında tarih dışı kalacak bir aktör olduğunu gösteriyor.
CHP artık eski sistemin, eski dönemin, eski siyasetin bir aktörü. Referandum sonucundan sonra CHP'nin ürettiği parti içi çatışma ve kurultay tepkisi de eskiye ait bir tepki. CHP'nin artık siyasetin değiştiğini ve seçim kazanamayarak, politika üretemeyerek, alternatif sunmayarak sadece CHP genel başkanlığı için siyaset yapılamayacağını anlaması lazım.
Lazım, ancak anlar mı? Daha doğrusu anlayabilir mi? 'CHP olmak' anlamayı mümkün kılar mı?
[Takvim, 11 Mayıs 2017].