Perşembe günü Ermenistan genelkurmay başkanı, Başbakan Nikol Paşinyan'a istifa çağrısında bulundu. Paşinyan ise bu durumu bir "darbe girişimi" olarak nitelendirip genelkurmay başkanını görevden alma girişiminde bulundu ve halkı sokaklara çağırarak karşılık verdi. Hükümet yanlıları ve muhalefet grupları eş zamanlı olarak Erivan'da toplanmaya başladı. Ermenistan cumhurbaşkanı genelkurmay başkanının görevden alınmasını onaylamadı ve Paşinyan bu durumda cumhurbaşkanının da "darbe girişimine" dâhil olacağını söyledi.
Neden sürpriz değil?
Bu gelişmeler gözlerin bir kez daha Ermenistan'a çevrilmesine neden olsa da aslında gelişmeleri sürpriz olarak nitelendirmek oldukça zor. Zira Ermenistan'daki gelişmelerin geri planında birbiriyle ilişkili üç neden var. Peşinen söylemek gerekirse bu üç nedenin kısa vadede ortadan kalkması da mümkün değil.
Bunlardan birincisi, Ermenistan'da süregelen yoksulluk ve yolsuzluk. Kötü yönetimden kaynaklanan bu durum aslında Paşinyan'ın neden olmadığı ancak çözüm bulmaktan da uzak olduğu bir konuydu. Paşinyan'ın 2018'de iktidara gelmesinde Batı ülkelerinin desteği kadar yoksulluk ve yolsuzluğa bir çözüm getirebileceği umudu da etkili olmuştu. Kendisini destekleyenler Rusya ile yakın ilişkiler içinde olan müesses nizamın sorunlara bir çözüm bulamaması üzerine Paşinyan'ı bir alternatif olarak görmüş ve desteklemişti.
İkinci neden, Karabağ sorunuyla ilgili: İkinci Karabağ Savaşı'nda Azerbaycan'ın zaferi ve Ermenistan'ın yenilgisi. Ermenistan hükümetleri on yıllardır devam eden diplomatik müzakerelerde uzlaşmaz bir tutum takınarak işgal politikasını devam ettirebilmişti. Paşinyan ise içerideki sıkışmışlığını aşmak için müzakerelerde "barış için toprak" yerine işgali artırarak sürdürmeye yönelik "yeni savaş" modelini uygulamaya çalıştı. Bunun sonucunda yaşanan İkinci Karabağ Savaşı'nda ise Ermenistan değil yeni toprak işgal etmek, işgal ettiği topraklardan da çekilmek zorunda kaldı. Ermenistan halkına savaşın gidişatıyla ilgili doğru bilgi vermeyen Paşinyan, 10 Kasım Üçlü Bildirisi açıklanırken kameralar önüne çıkamamış ve ateşkes şartları Ermenistan halkı üzerinde bir şok etkisi oluşturmuştu. Dolayısıyla İkinci Karabağ Savaşı'nın sonuçları sadece Paşinyan yönetimi için değil Ermenistan siyaseti, ordusu ve halkı için de hazmedilmesi oldukça zor bir dönemi başlattı.
Üçüncü neden ise Ermenistan'da son bulmayan mikro ve makro nüfuz mücadeleleridir. Mikro boyutta Ermenistan'da gücünü korumak ve genişletmek isteyen Karabağ Klanının ve çeşitli ülkelerdeki Ermeni diasporasının dâhil olduğu gruplar yer almaktadır. Bu grupların iktidar mücadelesinde güç ve meşruiyet elde etmek için farklı ülkelerle geliştirdikleri iş birliği ise makro nüfuz mücadelesinin bir diğer boyutunu oluşturmaktadır.
Makro nüfuz mücadelesini temelde Rusya ile Batı arasındaki mücadeleye indirgemek mümkün olsa da bu mücadele mikro mücadele ile birleşince kendi içinde çetrefilli bir hal almaktadır.
Yeni dönemin sancıları
Paşinyan, muhtıra niteliğindeki bildiriye karşı direnme yoluna gitmiş ve hâlihazırda bir süre daha iktidarını koruyacağa benzemektedir. Ancak bu durum Ermenistan siyasetinde istikrarın sağlandığı anlamına gelmemektedir. Nitekim yukarıdaki üç neden de geçerliliğini korumaktadır. Ne Paşinyan hükümeti ne ordu ne de gelecek yeni bir sivil hükümetin elinde bu nedenlerin oluşturduğu istikrarsızlığı ortadan kaldıracak sihirli bir değnek bulunmaktadır.
Bu istikrarsızlığı orta ve uzun vadede ortadan kaldırmak mümkündür. Ancak bunun ilk şartı yeni dönemin realitelerini kabullenmeye başlamaktan geçmektedir. Bu realitelerin başında ise Karabağ sorununda gelinen aşama ve Erivan'ın dış güçlerle ilişkisinin ülke içine yansıması yer almaktadır.
Ermenistan için Karabağ sorununda hiçbir şeyin eskiye dönmeyeceğinin farkında olunması ve bu durumun kabullenilmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle ilk olarak 10 Kasım Üçlü Bildirisi'nin etkili bir şekilde uygulanması ve sonrasında Ermeni güçlerinin işgalin devam ettiği bölgelerden çekilmesi ve Azerbaycan'la kalıcı barışın sağlanması Ermenistan'ın ve bölgenin istikrarı için önemlidir.
Ermenistan'ın Rusya ile geliştirdiği ilişki modelinin ülkeye nasıl bir maliyet ortaya çıkarttığı açıktır. Karabağ sorununda işgal politikasını sürdürmek için Rusya'ya giderek artan bağımlılık Ermenistan'a müstakil bir siyaset alanı bırakmamaktadır. Halkın bu konudaki rahatsızlığı Batı ülkelerinin desteğiyle birleşmiş ve Paşinyan'ın iktidara gelmesini sağlamıştır. Ancak benzeri bir durum Batı ülkeleriyle geliştirilen ilişki modeli için de geçerlidir. Erivan yönetimi Batı ülkelerinden aldığı desteğin etkisiyle ortaya çıkan jeopolitik gerçekleri göz ardı etmiş ve bu durum istikrarsızlığın artmasına neden olmuştur. Nitekim günün sonunda Ermenistan'daki gelişmeleri "hassasiyet" ve "kaygı" ile takip etmenin ötesinde Batı ülkelerinin Ermenistan lehine doğrudan jeopolitik bir angajman oluşturmaları gerçekçi değildir.
Sonuçta Ermenistan'ın önünde iki alternatif bulunmaktadır. Ya Karabağ sorununun çözümü için diplomatik yolları zorlayıp Türkiye ve Azerbaycan ile iyi komşuluk ilişkilerine sahip olacak ve içeride de iyi bir ekonomik yönetimle kalkınmasını sağlayacaktır ya da mevcut politikasına devam edip istikrarsızlığın her geçen gün artan maliyetine katlanmak zorunda kalacaktır. İlk alternatifi seçmesi sadece Ermenistan'a değil, bölgesel istikrara da katkı sağlayacak olup dış güçlerin Erivan üzerindeki etkisinin de azalmasına da neden olacaktır. Açıkçası Ermenistan'ın ilk alternatife yöneleceğine ilişkin umutlar yok denecek kadar azdır. Bu nedenle Ermenistan'da bir süre daha istikrarsızlıklar yaşanması sürpriz olmayacaktır.
***
Not: Dünyanın neresinde olursa olsun ve kim tarafından düzenlenirse düzenlensin darbeler kötüdür ve sadece "kaygı duyulmamalı", ilkesel olarak karşı çıkılmalıdır. Bu açıdan Ermenistan'da Perşembe günü yaşanan gelişmelerde darbeye karşı net bir karşı duruş gösteren Türkiye'nin bu tavrı takdir edilmelidir.[Sabah, 27 Şubat 2021].