AĞUSTOS 2008’de meydana gelen Rus-Gürcü çatışması ile uluslararası politikanın gündemi Kafkasya’ya kilitlendi. Kafkasya’daki çatışmalar, ABD ve Rusya gibi büyük güçleri karşı karşıya getirerek yeni bir soğuk savaş retoriğine neden oldu.
Rusya’nın Kafkasya’ya askerî müdahalesi, bölgede dengeleri değiştirerek küresel ve bölgesel aktörler arasında yeni bir jeopolitik mücadeleyi başlattı. Kafkasya’daki çatışmalardan doğal olarak en çok Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan gibi bölge ülkeleri etkilendi. Bu nedenle Türkiye, Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformu (KİİP) ve Ermenistan ile daha önce başlattığı normalleşme süreci gibi girişimlerle Kafkasya politikasını gözden geçirerek bölgede yeniden bir yapılanma içerisine girdi.
Bir sivil toplum kuruluşu ve araştırma merkezi olan SETA Vakfı, Kafkasya politikasının bu yeni durumunun genel bir resmini çekmek için bölge ülkeleriyle Türkiye ilişkilerini çalıştaylarda masaya yatırdı. Bölge ülkeleri arasında ilişkilerin geliştirilmesini önemli gören ve bunun için sivil toplum temelinde toplumsal aktörler arasında karşılıklı samimi ve dürüst bir tartışma platformu oluşturmayı amaçlayan SETA Vakfı, 25-28 Mayıs 2009 tarihlerinde Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve 25-27 Haziran 2009 tarihlerinde de Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştaylarını iki ülkeden uzmanların katılımıyla İstanbul’da gerçekleştirdi.
Türkiye-Ermenistan İlişkileri Çalıştayı Türkiye-Ermenistan ilişkileri çalıştayının temel amacı, Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşme süreci bağlamında son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirmek, iki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin önündeki engelleri tespit etmek ve bunların aşılması yönünde öneriler geliştirmekti. Çalıştayda iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi, Karabağ sorunu, kara sınırlarının açılması ve ilişkilere Rus-Gürcü çatışmasının, Azerbaycan’ın ve Ermeni diasporasının etkileri gibi temel konular ve sorunlar ele alındı.
Rus-Gürcü çatışmasının bölgeye güvensizlik ortamı getirdiği değerlendirmesinde bulunan Türkiye’nin, buna karşı dış politikada komşularla sıfır problem prensibi doğrultusunda ve çevresinde barış kuşağı oluşturma amacıyla Kafkasya’da KİİP inisiyatifi ile güvenlik ve istikrar inşa etme politikası izlediği ifade edildi. Bununla birlikte Türkiye’nin Ermenistan ile daha önce başlattığı normalleşme sürecine ivme kazandırarak iki ülke ilişkilerinin geliştirilmesini dış politika önceliği yaptığının altı çizildi. Katılımcılar, çatışmadan olumsuz etkilenen Ermenistan’ın da Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeyi bir nefes borusu açma şeklinde gördüğünü vurguladılar. Ayrıca Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde temel sorunun ilişkilerin normalleşmesi olduğu, ancak bu süreçte kara sınırlarının açılmasının ön plana çıkarılarak sorunun al-ver denklemine indirgenmesinin bir problem teşkil ettiğine değinildi. Buna karşı ilişkilerin normalleşmesinin karşılıklı işbirliği ve çıkarlar doğrultusunda yürütülmesi ihtiyacı ortaya kondu.
Genel olarak çalıştay katılımcıları, Türkiye ile Ermenistan arasında kara sınırlarının açılmasının Türkiye’den daha çok Ermenistan’a fayda sağlayacağını vurguladılar. Bu bağlamda örneğin, sınırların açılması ile Ermenistan’ın ticaret hacminin 14 kat artacağı öngörüldü. Ayrıca sınırların açılmasının, ticari bir mesele olmanın ötesinde siyasi bir konu olduğuna da dikkat çekildi. Diğer taraftan, normalleşme sürecinin Karabağ sorununa endekslenmesinin süreci tıkayabileceği gibi, Karabağ sorununun çözümünü kolaylaştırabileceği de ifade edildi. Bunun için Türkiye’nin bölgede tarafsız bir aktör olması gerektiğinin altı çizildi. Ayrıca Ermeni diasporası ve bunların üçüncü ülkelerde sözde soykırım tasarılarını gündeme getirmelerinin Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini engelleyici bir faktör olduğu ifade edilerek, bundan kaçınmak için Ermenistan yönetiminin daha belirleyici ve kontrol edici bir rol oynaması gerektiği vurgulandı. Türkiye-Azerbaycan İlişkileri Çalıştayı Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştayı da yüksek ve etkin bir katılıma sahne oldu ve bu durum iki ülke ilişkilerinin tartışılmasına ne kadar ihtiyaç olduğunu gösterdi. Çalıştayda “bir millet-iki devlet” söylemi, ilişkilerin enerji, ekonomi ve güvenlik boyutları, Ermenistan ile yürütülen normalleşme sürecinin Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine etkileri gibi temel konular ele alındı.
Türkiye-Azerbaycan ilişkileri dendiğinde akla ilk olarak gelen “bir millet-iki devlet” söylemi, çalıştayda en fazla üzerinde durulan konulardan biri oldu ve katılımcılar tarafından bazı saptamalarda bulunuldu: • İlişkiler söylem düzeyinde kalmaktadır. • İlişkilere aşırı duygusallık katan bu durum, Nisan ayındaki krizde görüldüğü gibi aşırı tepkiler verilmesine ve bu da ilişkilerde kırılmalara yol açmaktadır. • Rus-Gürcü çatışması sonrası ilişkilerin söylem düzeyinde sürdürülebilirliği ortadan kalkmıştır. • İlişkilerde söylem düzeyinden stratejik düzeye geçme ihtiyacı vardır. Bunun için iki ülke arasında ortak stratejik politikaların belirlenmesi gerekmektedir. • İlişkiler stratejik ortaklık düzeyine çıkarılmalıdır. • İlişkilerin içi doldurulamamış ve bu nedenle, dostluk ve kardeşlik düzeyinde kalmıştır.
Diğer taraftan, aynen Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde olduğu gibi, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin de normalleşmesi gerektiği vurgulandı. Ayrıca Nisan ayında iki ülke arasında meydana gelen sert tartışmalar bir kriz olarak değerlendirildi; bunun ilişkilerin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdiğine ve iki ülke ilişkilerinde kamu diplomasisine ağırlık verilmesi gerekliliğine dikkat çekildi. Türkiye ile Azerbaycan’ın birbirini algılama biçimlerinin dostluk ve kardeşlik yanında reel politik düzlemde ortak çıkarlar temelinde ve stratejik ortaklık şeklinde olması gerektiğinin altı çizilerek, bunun için iki ülke arasında bir yol haritasının belirlenmesine ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Ayrıca Rus-Gürcü çatışması sonrası Kafkasya’daki statükonun başta Türkiye ve Azerbaycan olmak üzere Ermenistan açısından da sürdürülebilir olmadığına işaret edilerek, Türkiye ile Azerbaycan’ın Kafkasya politikasında birbirilerine muhtaç olduğuna vurgu yapıldı. Azerbaycan’ın bağımsızlığını ve varlığını sürdürebilmesi için Türkiye’ye ihtiyacı olduğu kadar, Türkiye’nin de enerji güvenliği açısından Azerbaycan’a ihtiyacı olduğu saptandı.
SETA Vakfı’nın ardı ardına gerçekleştirdiği Ermenistan ve Azerbaycan çalıştaylarının tüm tarafların ihtiyaçlarına cevap verdiği açık bir şekilde görüldü. Her iki çalıştayın ortak özelliklerinden biri de yapılan oturumların ilişkilere benzer biçimde inişli-çıkışlı bir hava sergilemesiydi. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri çalıştayı, “yaşasın Türkiye-Azerbaycan dostluğu, kardeşliği ve müttefikliği” sloganı ile son buldu.