7 Haziran genel seçimi öncesinde siyasi partilerin ana gündem konusu ekonomik vaatlerdi. Erken seçimin artık açık bir şekilde dile getirildiği bugünlerde ise yine ekonomik ve sosyal vaatler öne çıkacak gibi gözüküyor.
AK Parti'nin geçmişteki seçim başarılarının ardında halkın beklentilerini karşılayan seçim beyannameleri bulunuyordu. Seçim bildirgelerinde yer alan vaatlerin seçim sonrasında gerçekleşmesi, güncel birçok ekonomik sorunu çözerken gelecekle ilgili umutların artmasına da sebep oldu. Bu nedenle AK Parti seçim vaatleri, çözümün ve değişimin simgesi olarak ekonominin yol haritasının çizilmesine önemli bir katkı sunmuştur.
Ancak AK Parti, 7 Haziran seçimi öncesinde yalnızca geçmişte yaptıklarını dile getirerek, yeni bir ekonomi gündemi oluşturamadı. Bu yüzden, seçim öncesi AK Parti'den sürekli olarak duymaya alışılan ekonomik ve sosyal vaatlerin ve milleti heyecanlandıran simgesel projelerin öne çıkmaması, seçmenin beklentilerini karşılamamıştır.
Bu nedenle, erken seçim olasılığının arttığı bugünlerde, geçmişte yapılanlardan ziyade yeni dönemde “yeni bir ekonomi hikayesi” üzerinde çalışılması gerekmektedir.
EKONOMİ AJANDASI SOSYAL POLİTİKALARLA ŞEKİLLENİYOR
Geçmiş dönemlerde toplumun ekonomik hak taleplerini dinleyen ve bu konularda tabandan gelen taleplere anında cevap vererek talepleri yerine getiren, hatalı politikalarda ince ayar yapıp düzelten bir siyasi parti algısı sayesinde, AK Parti hep tercih edilen bir parti oldu.
Şimdi ise, ekonomik hak taleplerinin tekrar gündemde olacağı ve bunların karşılanması için yeni bir söylem ve ajandanın oluşturmasının gerekli olduğu bir dönemin başlangıcındayız.
Peki 7 Haziran seçimi öncesi dönemde ekonomik ve sosyal vaatler yok muydu? Tabii ki vardı. Tüm siyasi partiler, başta da CHP tarafından dile getirilen birçok ekonomik ve sosyal vaat, AK Parti tarafından zaten gerçekleştirilmişti. Ancak bu uygulamalar simgesel olarak dile getirilmediği için AK Parti açısından soru işaretleri meydana geldi.
AK Parti döneminde sosyal yardımlar alanında sessiz devrim yaşanırken bu devrim maalesef tam olarak tabana anlatılamadı. Türkiye'de sosyal yardım harcamalarına ayrılan kaynak 2002 yılında 1.37 milyar TL iken, 2014 yılında 25.5 milyar TL'ye çıkmıştır. Gerçekten büyük bir kaynak aktarımından bahsediyoruz.
Sosyal yardımlar miktarının artmasının yanısıra, bu yardımların düzenli ve kurallı bir kurumsal yapıya kavuşturulmasına rağmen halen birçok siyasi parti bu durumun var olmadığını iddia ederek, bunu bir vaat olarak sunuyor maalesef.
Dolayısıyla, AK Parti'nin düşük gelir grubu içerinde yer alan kesimlere yardım yapmadığını ileri süren kesimler, AK Parti'nin yoksul kesimden koptuğu, ekonomik ve sosyal hak taleplerine duyarsız kaldığı algısını oluşturmaya devam ediyorlar. Bu algının kırılması için sosyal politikalar bağlamında yapılması gerekenler, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarı kadar toplumsal barışı için de büyük önem taşıyor.
Bu yüzden enerjiden lojistiğe, üretim yapısının değişiminden ihracat ürünlerinin çeşitlenmesine kadar birçok konuda; ülke ekonomisini “yüksek gelirli ekonomiler” grubuna taşıyacak reformları içeren ve dolayısıyla emekliler, asgari ücretliler gibi toplumun ekonomik olarak dezavantajlı grubunda bulunanların taleplerine cevap verebilecek bir ekonomi ajandası gerekiyor.
EKONOMİ HİKAYESİ İÇİN GÜÇLÜ SİYASİ İRADE LAZIM
Tabii ki tüm bunların gerçekleşmesinin bir maliyeti var. Ancak ülkenin 7 Haziran sonrasındaki süreçte ve halen belirsizliğin devam ettiği bu günlerde ülkenin yüklendiği maliyet ile ekonomik ve sosyal vaatlerin maliyeti karşılaştırılınca, siyasi belirsizliğin daha büyük bir maliyeti olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan, bütçe imkanları anlamında bütçe açığının çok düşük olması ve bütçede bu harcamaları karşılayacak kaynak bulunması, hem yoksul kesimin taleplerinin karşılanması hem de iç tüketim ve yatırımların arttırılarak ekonomiye bir canlılık getirilmesi için geniş bir alan ve önemli bir fırsat sunuyor.
En büyük fırsat ise, 13 yılda sağlanan ekonomik ve siyasi istikrar sayesinde geçmişte en küçük siyasi belirsizlikte ekonomisi dibe vuran ülkeye karşılık, ciddi bir politik belirsizliğe rağmen makroekonomik göstergeleri koruyan bir ülke ekonomisinin varlığı.
Dolayısıyla, ekonomik ve sosyal vaatlerin gerçekleşmesi için güçlü bir siyasi irade ile birlikte ekonomide “yeni bir hikaye” elzem gözüküyor.
[Yeni Şafak, 17 Ağustos 2015]