SETA > Yorum |
Enerji Üçleminde Bir Dünya

Enerji Üçleminde Bir Dünya

Teorik olarak, 2 en iyi çözüme ulaşırsanız ne mutlu! Üçlemden mümkün olan en başarılı çıkış ise, yenilenebilir enerji ve nükleerden geçiyor. Dünyanın önemli kısmı bu konuda hemfikir

Dünya nüfusu 2003-2013 arası dönemde %12 oranında büyüdü. Söz konusu demografik genişleme ekonomik büyümeyle bir araya gelince de, doğal olarak küresel enerji talebini tırmandırdı. Birincil enerji tüketimi ilgili 10 yıl içinde %28 artarken, elektrikte ise bu oran %39 oldu.

Küresel enerjideki bu görünüme yön veren ise, ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkeler... Bu bağlamda, gerek birincil gerekse ikincil enerji talebinde kaydedilen artışı, her iki piyasada da dünya sıralamasında 1 numaraya yükselen Asya Bölgesi tetikledi. Tahmin edileceği üzere bu gelişmede, hızlı bir büyüme serüveni yaşayan Çin de başrol oynadı.

Öte yandan Avrupa ve Avrasya’daki talep büyümesinin ise neredeyse tamamının, kalkınma hızıyla dikkat çeken Türkiye’den ve dönemin bir diğer yükselen ekonomisi olan Rusya’dan geldiğini belirtmeden geçmeyelim.

DÜNYANIN ANA GÜNDEMİ

Enerjide artan ve artmaya devam edeceği öngörülen küresel tablo, malumunuz, gelecek için dünyanın en önemli problemlerinden.  Zira büyüyen talebin yeterli arzla karşılanamaması durumunda, ortaya bir enerji krizi çıkabilecek. Kaldı ki; enerji ihtiyacının karşılanmasının ideal çözümü, sadece yeterli arza sahip olmayı değil, ekonomik ve çevresel boyutları da içeriyor. 

İşte bu çerçevede problem, son yıllarda “Enerji Üçlemi” (Energy Trilemma) olarak ele alınıyor. Üçlem, enerjinin sürdürülebilir olmasına ilişkin 3 sorundan yola çıkıyor. Bunlar; enerji arzı güvenliği, enerji eşitliği ve çevresel sürdürülebilirlik.

Üçlemin güvenlik boyutu, iç veya dış kaynaklardan elde edilen birincil enerji arzının etkin bir şekilde yönetilebilmesi, enerji altyapısının güvenilirliği ve enerji tedarikçilerinin mevcut ve gelecek talebi karşılama kapasitesi şeklinde özetlenebilir.

Enerji arzı güvenliğinde, Danimarka, Kanada ve Rusya gibi kaynak, altyapı ve/veya verimlilikte önde gelen ülkeler en az riski taşıyor. Türkiye’nin de dâhil olduğu gelişmekte olan ve enerji yoksulu birçok ülke ise, artan ulusal enerji güvenliği riskleri taşıyor.

DÜNYANIN BEŞTE BİRİ ELEKTRİKSİZ

Üçlemdeki enerji eşitliğinden kasıt ise, halkın enerji arzına eşit şekilde ulaşabilmesi ve maddi anlamda güç yetirebilmesi... Bu bağlamda enerji eşitliği dünyanın belli bölgelerinde halen istenen seviyede değil. Bugün dünya nüfusunun beşte birinin, elektriğe erişimi bulunmuyor. Bu durum, tahmin edeceğiniz üzere, gelişmekte olan Asya ve Afrika’da yoğunluk arz ediyor.

Enerji fiyatları bağlamında ise, bölgeden bölgeye değişen eşitsizliklerin yanı sıra, yüksek ve oynak seyirler, gerek endüstriyel gerekse hane halkı tüketicilerine maliyet olarak dönerek enerji eşitliğini olumsuz etkiliyor.

Öte yandan üçlemin çevresel ayağı da, enerji arzının düşük karbonlu kaynaklardan elde edilmesi konusuna odaklanıyor. Zira termik santrallerin katkıda bulunduğu küresel karbon salınımı, ilgili 10 yıllık dönemde %30 üzerinde bir artış kaydetti.

Bununla birlikte, hem arz hem talep kanadında verimliliğinin artırılması konusu da, çevresel boyutun çözüm kümelerinden...

BAŞARMAK ZOR

Enerji üçlemi, parmakla sayılabilecek kadar az sayıda ülke haricinde, tüm dünya için alarm veriyor. Bunun referans göstergelerinden biri, World Energy Council tarafından hazırlanan Enerji Üçlemi Endeksi...

129 ülkeyi içeren endeksin birkaç ay önce yayınlanan 2014 versiyonunda, her üç ayakta ilk 20’de yer alan ülke sayısı sadece 2: İsviçre ve İngiltere.

Bakın; enerji güvenliğinde 1 numara olan Kanada, eşitlikte de 2. iken, çevre faktöründe ise ta 60. sırada karşımıza çıkıyor! Bir başka örnek de, çevre 2.'si Kosta Rika’dan gelsin: Arz güvenliğinde 57., eşitlikte 45. sırada yer alıyor.

Bu ve benzeri birçok örnek, üç kriterde de başarılı olmanın oldukça zor olduğuna işaret ediyor. Zaten “üçlem” ismi de, buradan gelmiyor mu?

87.'LİKTEN 75.'LİĞE

Türkiye’yi soracak olursanız; endeks genelinde 75. sıradayız. Bu sonuç, tek başına ele alındığında olumsuz gözükmekle birlikte, 2012 yılındaki endekse kıyasla olumlu bir tablo da yok değil. Zira Türkiye, 2012 yılında endeksin 87. sırasında yer almıştı. Geldiğimiz nokta tatmin edici olmasa da, 12 sıra yükselmişiz.

Endeksi inceleyince, sıralamadaki göreceli düşük performansımıza, özellikle enerji eşitliği ve çevre faktörlerinin sebep olduğunu anlıyoruz. Nitekim Türkiye 2014 yılında eşitlik konusunda 82., çevresel boyutta ise 70. olabilmiş.

Türkiye’nin alt endekslerde aldığı en iyi derece ise, 64.'lükle enerji arzı güvenliği. 2012’de bu kategoride 91. sırada olduğumuz düşünüldüğünde, bu hususta nispeten hızlı bir ilerleme olduğu aşikâr.

Bu anlamda, endekste önceki dönemlere göre sergilediğimiz genel ilerlemedeki ana faktörün de, arz güvenliğiyle ilgili atılan somut adımlar olduğunu söyleyebiliriz. Ancak üçlem genelinde hızlı ve sürekli iyileşmelere ihtiyacımız var.

ÇIKIŞ ADRESİ

Dedim ya; adı üçlem. Teorik olarak, 2 en iyi çözüme ulaşırsanız ne mutlu! Üçlemden mümkün olan en başarılı çıkış ise, yenilenebilir enerji ve nükleerden geçiyor. Dünyanın önemli kısmı bu konuda hemfikir...

Bu iki kaynak, artıları ve eksileriyle üçlemin farklı çözüm noktalarında durmakla birlikte, özellikle Türkiye’nin ana yükü düşünüldüğünde, birbirini desteklemek zorunda. Altını burada yeniden çizmiş olalım.

Her iki konuyu da, önemine binaen daha önce çeşitli açılardan ele almış ve devam edeceğimizi söylemiştim. Sözümü unutmadım.

Nükleer ve yeşil enerji mevzuları, köşemizi yine ziyaret ediyor olacak.

[Yenişafak, 9 Aralık 2014]