2011 yılında yapılan seçimlerin ardından Türkiye’de siyasetin normalleşeceği varsayılıyordu. Seçimi büyük farkla kazanan AK Parti’nin ülkenin yönetiminde elininin rahatlayacağı düşünülüyordu.
AK Parti, iktidarının ilk döneminde reform siyasetinde önemli adımlar atmıştı. Özgürlüklerin genişletilmesinde, vesayet yapılarının geriletilmesinde, demokratik ideallerin yerleşmesinde, yasal ve kurumsal dönüşüm anlamında epeyce bir mesafe kaydetmişti. Bunlarla ilaveten, ekonomik büyüme ve kalkınma ve toplumsal refahının artırılmasına dönük olarak da önemli bir ivme yakalanmıştı. Ancak 2012 yılından itibaren, beklenenin aksine, Türkiye’ye ve ülkeyi yöneten iktidara yönelik içeriden ve dışarıdan koordineli bir şekilde kesintisiz saldırılar başladı.
İçeride; Gezi Parkı şiddet eylemleri, MİT tırları kumpası, 17-25 Aralık FETÖ’cü yargı ve emniyet darbe girişimi, 6-7 Ekim Olayları, çözüm sürecini bitiren hendek ve çukur terörü ve en nihayetinde 15 Temmuz FETÖ’cü darbe ve işgal girişimi gibi büyük saldırılar gerçekleşti.
Devlet ve iktidar bu türbülanslarla içeride mücadele ederken, küresel sistemde de önemli kırılmalar yaşandı. Dünya ekonomisi liberal pazar ekonomisinden milliyetçi ve korumacı bir düzene geçti. Uluslararası kurumlar işlevlerini ve etkinliklerini giderek yitirmeye başladı. Ülkeler; güvenlik, ekonomi ve kimlikler anlamında içine kapandığı bir sürece girdi. Ötekileştirme, dışlama, yabancı ve İslam düşmanlığı günden güne yaygınlaştı. Çok aktörlü ve çok boyutlu küresel ve bölgesel çatışmalar hızla arttı. Bölgesel düzeyde ise, çatışmaların, iç kırılganlıkların, darbelerin ve en genel anlamda bölgesel savaşların en büyükleri Türkiye’nin hemen yanı başında yaşandı. İktidar, içerideki krizlerle mücadele edip, küresel sistemde yaşanan dönüşüme ayak uydurmaya çalışırken, diğer taraftan da içinde bulunduğu bölgedeki savaşı kendi ülkesinden uzakta tutmaya çalıştı. Sınırın içinde ve dışında çoklu terör saldırılarına karşı, enerjisinin büyük kısmını mücadele siyasetine harcadı. 90 yıllık Cumhuriyetin belki de en büyük tehditlerinden biri olan, FETÖ’ye yönelik mücadelede ve devletin bu terör örgütünden arındırılmasında çok önemli mesafeler alındı. Ekonomik saldırılara karşı dirayetli bir duruş sergilendi. Ekonomik büyüme ve toplumsal refahın artırılmasına yönelik yeniden bir ivme yakalandı. Savunma sanayi başta olmak üzere, stratejik alanlarda millîleşme ve yerlileşme hamlelerinden sonuçlar alınmaya başlandı.
"2019’da Türkiye" çıktı! https://t.co/IqTkU6aXRY pic.twitter.com/mSHWmW7RGU
— SETA (@setavakfi) 31 Aralık 2019
Bu çerçeveden bakıldığında, 2020 yılı için iyimser olmaya dönük yeterince gerekçe elimizde bulunuyor. Sınırlarımızın yanı başındaki iç savaşlar sonlanmasa da, sınır ötesinde mücadele çok boyutlu olarak devam etse de, en azından içeride yaşanan türbülanslardan devletin ve iktidarın güçlenerek çıktığını belirtmek gerekir. Siyasal partiler ve ittifaklar açısından 2020’yılına baktığımızda…
Cumhur İttifakı’nın birlikteliği giderek derinleşiyor. Sınamalar ve testlerden ittifak yara almadan çıktı. Her iki partinin tabanları, ittifaka giderek alışıyor.
Millet İttifakı partileri, yerelde iktidar oldukları için muhalefet konforunun sonuna geldiler. Yerelde büyükşehirlerin önemli bir kısmında seçimleri kazanmalarının üzerinden bir yıl bile geçmeden; rüşvet, adam kayırma, icraatlarında yetersizlik ve geçmişin hizmet standardından geriye gitme gibi birçok tartışma başlığı CHP özelinde yaşanmaya başlandı. 2020 yılında Millet İttifakı partileri, bir taraftan ittifakı devam ettirmeye çalışırken, diğer taraftan kendi iç sorunlarına yoğunlaşacaklar. Bu blokun, önünde iki önemli meydan okuma var. İlki, yerel yönetimlerde ittifak bileşenlerinin farkı kesimlerini memnun edebilecek iktidar paylaşım ve menfaat çatışmamalarını yönetme zorluğudur.
İkincisi ise, CHP’nin İyi Parti ve HDP’yi bir arada tutmada yaşanacak güçlüktür. Çünkü İyi Parti’nin milliyetçi kanadı, HDP siyasetinden rahatsızlıklarını zaman zaman dile getirmektedirler. HDP ise, kayyum görevlendirmeleri başta olmak üzere birçok konuda, CHP’nin kendisine yeterince sahip çıkmadığını farklı düzeylerde dile getirmektedir.
Tüm bunlara, CHP’nin nisanda yapacağı kurultay öncesi ve sonrasında yaşanacak hesaplaşmaları eklediğimizde, 2020 yılı muhalefet açısından bazı sınamaları beraberinde getirecektir. 2020 ve sonrasında, AK Parti’yi nelerin beklediği ise bir sonraki yazının konusu olacak. Not: Tüm okuyucularımızın yeni yılını tebrik eder, yeni yılın hayırlar getirmesini dilerim...
[Türkiye, 31 Aralık 2019].