15 Temmuz darbe girişiminin köklerinin dışarıda olduğunu hepimiz biliyoruz.
Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyenlerin FETÖ/PDY ihanet çetesini nasıl kullandıklarını ve darbenin başarısız olduğu anlaşıldıktan sonra da, ellerindeki bu kullanışlı aracı kaybetmemek için ne kadar çaba sarfettiklerini gördük.
Şimdi cevabı merak edilen soru şudur:
Türkiye siyasetini dizayn etmek için kullandıkları bu aracı bundan sonra da kullanmaya devam edecekler mi? Yoksa yaşadıkları bu büyük fiyaskodan sonra Türkiye ile yapacakları kısmi ateşkesin malzemesi olarak kullanıp onu satacaklar mı?
Bu sorunun cevabının doğru verilebilmesi için önce bazı tespitlerin yapılması gerekir.
İlk olarak, Türkiye siyasetini kendi istedikleri gibi şekillendirmek için her türlü yönteme başvurmaya devam edeceklerini unutmamamız gerekiyor. Bundan hiçbir zaman vazgeçmeyecekler.
İkinci olarak, kendi çıkar hesapları çerçevesinde gerekli görmeleri durumunda, emperyalist politikalarının aracı olarak kullandıkları her türlü enstrümanı rahatlıkla satabilmektedirler. Bu yüzden Türkiye karşısında artık kendileri için yarardan çok zarar getirdiğini düşünmeleri durumunda FETÖ/PDY enstrümanından da vazgeçebilirler.
Üçüncü olarak ise, FETÖ/PDY’nin yaptığı başarısız darbe girişimi sonrasında gücünün ne durumda olduğu da, onu Türkiye’ye karşı kullananların bundan sonraki politikasını etkileyecektir. Asıl gücünü Türkiye’deki faaliyetlerinden devşiren bu örgütün Türkiye’de başarılı bir şekilde tasfiye edilmesi onu efendileri açısından kullanışsız hale getirecektir. Bu şekilde kullanım maliyetinin çok yükselmesi de bu aracı elden çıkarmalarına yol açabilir. Sonuçta ellerinde PKK/PYD gibi çok daha kullanışlı başka araçlar da var. Türkiye’ye baskı yapabilmek için sürekli olarak bu araçlara da müracaat ettiklerini unutmamak gerekiyor.
FETÖ/PDY maşasının Türkiye siyasetinin dizayn edilmesi maksadıyla kullanılmaya devam edilip edilmeyeceğini gösteren birkaç işaretten bahsedebiliriz.
İlk olarak, darbe girişiminin hemen ardından Batı medyasında çıkan haberlerin büyük bir çoğunluğu dikkatlerin FETÖ/PDY’ye yönelmesini engellemeyi amaçlıyor gibiydi. Türkiye’de demokrasinin FETÖ örgütü tarafından yürütülen bir darbe girişimi yoluyla ortadan kaldırılmak istenmesinin açık bir şekilde Batı medyasında yazılmaması ve buna karşı çıkılmaması, bu örgütün yıpratılmaması ve sonraki başka operasyonlarda kullanılmak istenmesinin işareti olarak yorumlanabilir.
Bir başka gösterge, FETÖ/PDY’nin yoğun faaliyetlerinin olduğu ülkelerde bu örgüte karşı nasıl bir tutum takınılacağı olacaktır. Özellikle ABD ve diğer Batılı ülkelerin önemli nüfuza sahip olduğu ülkelerin bu örgüt konusunda Türkiye ile iş birliği yapmak yerine, onu korumaya yönelik politika izlemeleri Washington’un FETÖ/PDY konusundaki tavrının da göstergesi olacaktır. Bu ülkelerin Türkiye’den gelen taleplere rağmen bu örgütün faaliyetlerine izin vermeleri ve ona destek olmaları ABD’nin örgüte sahip çıkmaya devam edeceğine karine teşkil edecektir.
Asıl gösterge ise ABD, Almanya ve İngiltere gibi Batılı ülkelerin örgüt lideri Fetullah Gülen ve örgütün diğer üst düzey yöneticilerini Türkiye’ye teslim edip etmeyecekleri konusu olacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki gün önce TRT canlı yayınında söylediği "ABD hangi teröristi istediyse verdik, belge gönderin demedik. Şimdi biz ABD’ye diyoruz ki, gelin bu işi daha fazla uzatmayın" sözleri hatırlanırsa, Türkiye’nin bu konudaki açık ve net talebine rağmen Gülen ve diğer örgüt liderlerinin iade edilmemesi Washington’un bu örgütü Türkiye’ye karşı kullanmak için elinde bir maşa olarak tutacağının açık bir göstergesi olacaktır.
Aynı şekilde diğer Batılı ülkelerin FETÖ/PDY örgütünün ülkelerindeki faaliyetlerine izin vermeleri ve destek olmaları da onların Türkiye’ye karşı emperyalist politika arzusu içerisinde olduklarının ispatı olacaktır. Ankara ile ilişkilerini tamir etmeleri, Türkiye’nin güvenliğine kastetmiş bu terör örgütüne karşı tavır almalarına bağlı olacaktır.
Ancak PKK/PYD terör örgütü konusunda bugüne kadar gösterdikleri ikircikli tavrı FETÖ/PDY konusunda da gösterirlerse ve bu terörist yapıları Türkiye’yi diz çöktürmeye yönelik politikaların maşaları olarak kullanmaya çalışırlarsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı programda söylediği şu sözler onların bu politikalarına karşı Türkiye’nin tavrıdır:
"Biz kula kul olmayacağız, sadece Allah’a kul olacağız."
Türk halkı 15 Temmuz’daki direnişiyle bu sözlerin arkasında olduğunu gösterdi. Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyenleri tek yürek olarak hüsrana uğrattı.
Yarınki Yenikapı mitingi de bunun yeniden ispatı olacaktır.
[Türkiye, 6 Ağustos.2016].