Birkaç hafta içinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD), son derece tartışmalı bir kampanya döneminin ardından 47. başkanını seçecek. Bu seçim süreci; Donald Trump'a yönelik bir suikast girişimi, Joe Biden'ın bilişsel sağlığına dair geniş çaplı endişeler nedeniyle seçimlere yalnızca birkaç ay kala yarıştan çekilmesi ve Kamala Harris'in ABD'nin ilk kadın başkanı olma ihtimalini taşıyan tarihi adaylığı gibi önemli olaylarla hatırlanacaktır.
Seçim süreci, ABD'de dikkate değer değişimleri de beraberinde getirdi. Sosyal medya, uzun zamandır seçim kampanyalarında kilit bir rol oynuyordu fakat bu sefer, seçimlere olan etkisi yalnızca sosyal platformlarla sınırlı kalmadı. Teknoloji şirketi sahipleri, seçim sonucunu şekillendirme potansiyelleriyle majör aktörler olarak ön plana çıktı.
Bu bağlamda Elon Musk, akla ilk gelen isimlerden birisi ve daha geniş bir perspektiften bakıldığında, büyük teknoloji şirketlerinin artık siyasi arenada her zamankinden daha güçlü ve etkili bir rol üstlendiklerini göz ardı etmemeliyiz.
Teknoloji Devlerinin Seçimlerdeki Rolü
Microsoft, Amazon, Alphabet, Meta gibi büyük teknoloji şirketleri, özellikle Kamala Harris'i desteklemek amacıyla seçim kampanyasına önemli mali katkılarda bulundu. Open Secrets tarafından yayınlanan son verilere göre Apple, Harris'in kampanyasına 1,2 milyon dolar bağışta bulunurken, Trump'a sadece 52 bin dolar katkı sağladı. Microsoft, Harris'e 1,6 milyon dolar katkıda bulunurken, Amazon 1,4 milyon dolar, Trump'a ise 127 bin dolar bağışladı. Alphabet, Harris'e 2,8 milyon dolar sağlarken, Meta da onun adaylığını desteklemek için 1,15 milyon dolar bağışta bulundu.
Öte yandan Elon Musk son üç ayda Donald Trump'ın kampanyasına yaklaşık 75 milyon dolar bağış yaparak ciddi bir katkı sağladı ve son zamanlarda Trump'ın Silikon Vadisi'ndeki risk sermayedarlarından artan bir destek kazandığı da görülüyor. Risk sermayesi dünyasının önde gelen aktörleri Marc Andreessen, Ben Horowitz, Joe Lonsdale, David Sacks ve Doug Leone gibi isimler, seçim sürecinde Trump'a açıkça destek verdiler. Meselenin dikkat çekici yönü ise bu isimlerden bazıları daha önce Demokrat adayları desteklemişlerken, bu seçimde Trump'a yönelmiş durumdalar. Bu durum, geleneksel olarak liberal demokratların kalesi olan Silikon Vadisi'nde siyasi bir değişim yaşanabileceği spekülasyonlarına yol açtı.
Yaşanan gelişmeler özelinde, gün yüzüne çıkmış bu ayrışmanın üzerinde durmak önem arz ediyor; son zamanlarda büyük teknoloji şirketleri ile risk sermayedarları arasında belirgin bir fark ortaya çıkmış durumda. Sam Altman gibi CEO'ların liderlik ettiği küresel teknoloji firmaları büyük ölçüde Kamala Harris'i; risk sermayedarları ise ağırlıklı olarak Trump'ı desteklemekte. Teknoloji sektöründe süregelen bu ayrışma, siyasi dinamiklerde potansiyel bir değişimi işaret ediyor, zira şirket yöneticileri ve yatırımcılar bu kritik seçimde farklı adayların arkasında duruyor gibi görünüyor.
En nihayetinde teknoloji şirketlerinin 2020 seçimlerine önemli ölçüde yatırım yapmalarına rağmen istedikleri oranda kamuoyunun ilgisini çekemediklerini ve geçmiş seçimlere kıyasla etkilerinin daha az görünür olduğunu belirtmekte fayda var. Bu durum beraberinde şu soruyu akla getiriyor: Neden şimdi bu kadar ön plana çıkıyorlar? Yanıt ise; teknoloji şirketlerinin, özellikle ABD dış politikası başta olmak üzere küresel meseleleri yeniden şekillendirerek süregelen teknolojik devrimin ön saflarında yer almalarında gizli. Küresel ölçekteki dev teknoloji şirketlerinin uluslararası politikaya etki edebilme kabiliyetleri arttıkça, siyasi arenalarda daha fazla güç sahibi olmaları kaçınılmaz hale geliyor. Teknolojinin böylesine kritik bir rol oynadığı bir dönemde, bu şirketler jeopolitik sahnede yeni kilit aktörler olarak büyük bir kaldıraç gücüne sahip oluyorlar.
Musk, Trump'ı Neden Destekliyor?
Musk'ın Trump'a verdiği desteğin muhtemelen siyasi, kişisel ve ekonomik motivasyonların birlikteliğinden kaynaklandığı düşünülüyor. Bir süredir Musk, kendini siyasi bir figür olarak konumlandırıyor ve X'i (eski adıyla Twitter) satın alması, siyasi etkisini artırmaya yönelik stratejik bir hamle olarak görülüyor. Bu düşünce, Musk'ın olası bir Trump yönetiminde rol alabileceği ihtimaliyle daha da güçleniyor.
Kişisel olarak Musk'ın Trump'a verdiği desteğin, son dönemde daha muhafazakâr görüşlere kaymasıyla bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Bu değişimin nedeni, özellikle transseksüel kızıyla yaşadığı gergin ilişki gibi özel faktörlerden etkilenmiş olması olabilir. Bu durum bazı çevrelerce; Musk'ın siyasi duruşunu, muhafazakâr ideolojilere olan artan yakınlığının bir yansıması olarak yorumlanıyor.
Bu seçimde ekonomik faktörler de muhtemelen önemli bir rol oynuyor. Trump'ın politikaları, özellikle deregülasyon ve vergi indirimlerine verdiği önem, Musk'ın ekonomik çıkarlarıyla örtüşüyor. Trump, teknoloji sektörü de dahil olmak üzere deregülasyonu açıkça desteklerken, Kamala Harris ve Biden yönetimi, teknolojik gelişmelere daha fazla düzenleme getirilmesini savunuyor. Ayrıca Trump'ın büyük şirketler için vergi yükünü azaltarak ekonomik büyümeyi teşvik etme ve ABD'de yatırımları artırma yaklaşımı, Musk'ın inovasyon ve genişleme hedefleriyle uyumlu bir başka cazip faktör olarak öne çıkıyor.
Musk'ın Desteği Trump'ı Beyaz Saray'a Taşır mı?
Musk'ın desteğinin Trump'ı Beyaz Saray'a taşıyıp taşımayacağı belirsiz olsa da kesin olan bir şey var: Musk, Trump'a önemli bir kaldıraç işlevi ve etki alanı sağlamış durumda. Mart 2024'te Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir ankete göre, X (eski adıyla Twitter), siyasi katılım için önemli bir platform haline gelmiş durumda. Özellikle, X kullanıcılarının yüzde 59'u platformu siyaset veya siyasi konular hakkında bilgi almak için kullandıklarını bildirirken, bu oran TikTok kullanıcılarında yüzde 36, Facebook ile Instagram kullanıcılarında ise sadece yüzde 26. Bu noktada X gibi bir aracın elinizde olması, bilgiyi yaymak açısından büyük bir önem taşıyor.
Ayrıca yaklaşık 202 milyon takipçisiyle Musk, X platformunda eşsiz bir etki gücüne sahip ve bu sayede fikirlerini geniş bir kitleye kolayca yayabiliyor. Trump'ın mevcut kampanyasının merkezi stratejisi, yeni destekçiler kazanmaktan ziyade mevcut destekçileri harekete geçirmek üzerine kurulu—tıpkı Biden'ın bir önceki seçimde başarıyla uyguladığı yaklaşım gibi. Bu bağlamda Musk'ın birçok paylaşımı, özellikle Pennsylvania'daki bir mitingde yaptığı konuşma sırasında, seçmen kaydının önemini vurguluyor ve Trump destekçilerine kaydolmaları için sürekli olarak bağlantılar paylaşıyor. Musk'ın bu kadar geniş bir kitleye ulaşma kabiliyeti, Trump kampanyasının stratejisini daha da etkili hale getiriyor.
Musk, platformunu "yasa dışı göçmenlerin Harris'e oy vereceği" gibi tartışmalı iddiaları yaymak için de kullanıyor. Demokratlar, bu iddiaları kamuoyunda korku yaratmayı amaçlayan bir komplo teorisi olarak reddettiler fakat kesin olmamakla birlikte Musk'ın X platformundaki geniş veri havuzunu Trump'ın kampanyasına yardımcı olmak için kullanıyor olabileceği yönünde de spekülasyonlar mevcut. Bu durum, seçim sonuçları üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu kanıtlanan, son derece kişiselleştirilmiş seçmen hedefleme taktiklerini mümkün kılabilir.
Özetle Trump başkanlığı kazanırsa Musk'ın büyük bir pay ve etki sahibi olacağı kesin. Dolayısıyla Amerikan siyasetinde ilginç ve aynı zamanda tartışmalı bir ikilinin doğduğu söylenebilir. Bu durum özelinde dikkate alınması gereken en mühim konu ise; Musk gibi yeni aktörlerin siyasi arenada giderek artan rolü ve bu etkilerinin gelecekteki siyaseti ne ölçüde şekillendireceğidir.
[Sabah, 19 Ekim 2024]