Küresel enerji gündemi her geçen gün farklı olay, yeni hamle ve aktörlerle yeniden belirleniyor. Güney Gaz Koridoru’nun (GGK) birincil kaynaklarından olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı (TANAP) ile hareketlenen bu süreç, Putin’in Türkiye ziyaretinde Güney Akım’ın rotasının Türkiye’ye çevrilmesiyle başka bir boyut kazandı.
Görünen o ki, yeni doğalgaz boru hatları ve farklı ortaklıklarla, enerji masasındaki oyunu lehine çevirmek isteyen aktörlerin karşılıklı hamlelerine tanıklık edeceğiz. Diğer yandan, enerjinin ülkelerin küresel siyasette anlaşmazlıklardan etkilenmeyen dokunulmaz bir alan oluşturacağı da görülüyor.
Başbakan Davutoğlu’nun Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Toplantısı için gittiği Yunanistan’da, Doğu Akdeniz’deki enerjinin konuşulması ve tarafların işbirliğine açık uzlaşmacı yaklaşımları, yeni bir enerji hattının da büyük resimdeki enerjiye dâhil edileceğini göstermektedir. Yalnızca Türkiye ve Yunanistan arasında değil, birçok ülke arasında yaşanan siyasi ve ekonomik anlaşmazlıklara rağmen, enerji konusunda ülkeler barışçıl ve rasyonel bir tutum izlemektedir.
Bu minvalde, Başbakan Davutoğlu’nun Yunanistan ziyaretinin, Kıbrıs’ta çözüm için yürütülen müzakerelerin durmasının hemen ardından ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Mısır arasında enerji görüşmelerinin başladığı bir dönemde gerçekleşmesi, Türkiye’nin bu bölgedeki enerji denkleminin dışında
kalmaması açısından önemlidir.
DOĞU AKDENİZ REZERVLERİ DENGELERİ DEĞİŞTİRECEKTİR
Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz ağırlıklı 15 trilyon metreküplük enerji rezervi, bölgenin küresel enerjide yeni bir Hazar Havzası olabileceği şeklinde değerlendirilmesine sebep olmaktadır. Gerçekleşen hidrokarbon keşifleri ve hidrokarbon potansiyeli, Doğu Akdeniz’e olan ilgiyi artırmaktadır. Çünkü, enerjide her alternatif kaynağın büyük önem taşıdığı siyasi ve ekonomik konjonktürün yaşandığı bir dönem içindeyiz.
Bu anlamda, Doğu Akdeniz’deki rezervler, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan açısından değil, KKTC ve Türkiye’nin içinde bulunduğu enerji oyunundaki tüm aktörleri etkilemektedir. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynağının yalnızca bu ülkelerin taraf olduğu
bir idareyle kullanılması veya aktifleştirilmesi mümkün değildir.
Çünkü, KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin enerjide ortak hareket etme zorunluluğu, Türkiye’nin coğrafi konumunun sağladığı avantajla geçiş ülkesi olması ve Avrupa ülkelerinin Rusya’ya olan doğalgaz bağımlılığını azaltma hedefi, birçok ülkeyi Doğu Akdeniz’deki enerji denklemine katmaktadır.
Ayrıca sahip olduğu enerji rezervinin açığa çıkması durumunda Doğu Akdeniz, doğalgazın dünyadaki en büyük üreticisi olan Rusya’nın sahip olduğu rezervlerin yarısına ulaşarak, Rusya’ya ciddi bir rakip olacaktır.
ENERJİ DENKLEMİNİN SABİT DEĞİŞKENİ: TÜRKİYE
Türkiye, Irak ve Rusya’daki enerji politikalarında olduğu gibi, Doğu Akdeniz enerji denkleminde de değişmeyen bir oyuncu olmaktadır. Doğu Akdeniz Bölgesi’nden
çıkacak doğalgazın uluslararası piyasalara ulaşması için en kolay yol Türkiye’dir.
Birçok faktör açısından birbirine bağımlı olan KKTC ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında yıllarca çözümsüz kalan siyasi konuların çözüme kavuşturulmasında da enerji aktif rol oynayacaktır. Ülkelerin ekonomik ve siyasi güç açısından enerjiden vazgeçemeyecek durumda olmaları, ülkeler arasında barış köprüsünün enerjiyle kurulacağı fikrini öne çıkarmaktadır.
Zira vazgeçilebilecek bir kaynaktan söz etmiyoruz. Kıbrıs meselesini çözümsüz kılmanın uzun dönemde başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere ilgili ülkelere bir fayda getirmeyeceği su götürmez bir gerçektir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bu gerçeği göz ardı ederek, bölgedeki kaynakları sanki kendilerine aitmiş gibi tek taraflı olarak dünya piyasalarına sunmak isterse, Türkiye de aynı yöntemi kullanarak KKTC ile birlikte hareket edeceğini açıklıkla dile getirmektedir.
TÜM YOLLAR TÜRKİYE’YE ÇIKIYOR
Enerjide yeni yollar ve stratejiler bulunurken, her enerji denkleminin çözümü Türkiye ile mümkün olmaktadır. GGK projesi ile açılan bu pencereye ilk olarak Azerbaycan gazının, sonrasında ise Türkmenistan, İran, IKBY ve belki de Doğu Akdeniz doğalgazının katılması, Türkiye’nin “Merkez” anlamında ne kadar vazgeçilmez olduğunu gösteriyor.
Diğer yandan, Putin’in açıklamasıyla rotası Türkiye’ye dönen Güney Akım’la beraber, enerjide en fazla rezerve sahip olan Rusya’nın da yolu Türkiye’den geçmektedir.
Bu anlamda, Türkiye enerji politikalarında izlediği rasyonel ve uzlaşmacı tavrını sürdürmeli ve banko oyuncu olmanın avantajlarını kullanmalıdır.
[Yeni Şafak, 8 Aralık 2014]