Son aylarda PKK'nın yurt içindeki terör eylemlerinde ciddi bir düşüş gözlemlenmekte. Ortaya çıkan bu resimde şüphesiz terör örgütü mensuplarının Türkiye sınırından içeri sızmasını engelleyen güvenlik tedbirlerinin rolü büyük. Ancak bir diğer önemli neden de PKK'nın Türkiye içinden devşirebildiği militan sayısındaki azalış. Bu azalmanın da iki temel nedenden dolayı gerçekleştiğini söylemek mümkün.
İlk neden daha mekanik bir süreç. PKK'nın HDP teşkilat ve belediyelerini kullanarak militan toplaması, sayısı en son 28'i bulan HDP'li belediyelere yapılan geçici kayyum atamaları ile oldukça zorlaştı. Bölge gençleri ve çocuklarını PKK adına silahaltına almaya çalışan bu tarz sivil görünümlü oluşumlar artık yakın takip ve teröre sıfır toleransla anında müdahale ile karşılaşmakta.
PKK'nın militan devşirmesini zorlaştıran ikinci neden psikolojik bir süreçle, güvenlik önlemlerinden daha ziyade örgüte katılım motivasyonunun azaltılması ile ilgili. Bu motivasyonun azaltılmasında muhakkak devlet kurumlarının entegre edici, sosyal ve ekonomik hizmet sağlayıcı politikalarının rolü vardır. Ancak bir etken daha var ki bu, Türkiye açısından daha önce benzeri görülmemiş bir vaka: Diyarbakır anneleri.
HDP önünde eylem yapan annelerden biri daha evladına kavuştu
Gerek bölgede HDP eliyle gerekse de uluslararası kamuoyunda PKK ile bölge insanı arasında kurulmaya çalışılan tamamlayıcı ilişkiyi yerle bir eden sivil bir inisiyatif bu. Batı'da ve dahi Türkiye'deki kimi kesimlerin artık ezberi olmuş "Kürt eşittir PKK" algısını darmadağın eden bir gelişme. PKK'nın asıl mağdurunun bölge insanı olduğunu, bu mağduriyetin önemli bir parçası olarak Kürt çocukların ailelerinden koparılış hikayesini çok yalın olarak gözler önüne seren bir süreç bu. Ve bu süreç geçtiğimiz 11 Aralık itibarıyla 100 gününü doldurdu.
Her şey oğlu Mehmet'i PKK'nın elinden kurtarmaya çalışan Hacire Akar'ın başlattığı mücadeleyle başlamıştı. Daha önce bir oğlunu PKK'ya kaptırmış ve oğlunun örgüt içinde infaz edildiğini öğrenmiş olan Hacire Akar diğer oğlu Mehmet'in de aynı sonu yaşamaması için HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde oturma eylemi başlatmıştı. Israrının akabinde oğluna kavuşabilen Hacire Ana böylece yeni bir yol açmış oldu. Aradan geçen sürede eyleme katılan ailelerin sayısı onları, yirmileri ve en son altmışı geçti. Uzun bir süre boyunca yurt içindeki kimi siyasi çevrelerde ve Batı'da görülmediler, görüldüklerinde ise rol yapmakla, devlet tarafından kullanılmakla itham edildiler. Ancak katılımcı aile sayısı artıp aylar süren bir kararlılık sergilenince görmeyen gözler bir bir açıldı. Zaten sürecin başından beri destek olan onlarca gazeteciye yenileri, kimi STK'lara ise onlarca dahası eklendi.
Hemen her konuda sosyal duyarlılığıyla öne çıkan kimi sanatçı ve siyasiler halen daha görmezden gelse de sanatçılardan siyasilere pek çok kanaat önderi annelerin sesini duydu, duyurdu. Daha eylem bir ayını doldurmadan Diyarbakır anneleriyle aynı kaderi paylaşan İran'lı Kürt anneler de sınırı aşıp Diyarbakır'a hem destek vermeye hem de kendi çocuklarına kavuşma yolu için bir umut ışığı aramaya geldiler. Derken genelde PKK propagandasına alet olmalarıyla tanıdığımız Avrupa Konseyi raportörleri ve Avrupa Parlamentosu üyelerini Diyarbakır'da annelerin yanında gördük. KKTC, Hindistan, İngiltere, Irak, İran, Kırgızistan, Romanya, Ukrayna büyükelçileri ve farklı ülkelerden başka diplomatları da Diyarbakır'da gördük. Bu ilgi günbegün büyürken oluşan olumlu hava bir diğer kavuşmayla perçinlendi. Bu sefer Hatice Ana 15 yaşında örgütçe kaçırılan oğluna dört yıl aradan sonra kavuştu, oğlu örgütün elinden kaçıp Türk güvenlik güçlerine teslim olmuştu.
Hani cesaret bulaşıcıdır derler ya, bu annelerin bu ısrarlı bekleyişi hem aynı durumdaki başka annelere cesaret verdi hem de nasıl olsa uzun sürmez düşüncesiyle bu eylemi görmezlikten gelen pek çok kesime önemini gösterdi. Sürecin başında "Hangi çağdayız, PKK çocuk mu kaçırırmış, onlar kendi iradesiyle katılıyor" diyenler de zamanla 15 yaşında bir çocuğun elini kolunu sallaya sallaya Kandil'e gidemeyeceğini, örgüte katılımın legal zeminde siyaset yapması beklenen HDP vasıtasıyla gerçekleştiğini kabul etmek zorunda kaldı.
Umulur ki HDP'yi bir yandan kapısında bulduğu ve bir yere de gitmeye niyeti olmayan evlatlarından koparılmış annelerin utancı diğer yandan da PKK'ya insan kargoculuğu yapmanın bedelini kayyumlarla ödeme korkusu dönüştürür. Umulur ki böylelikle HDP'nin bölgedeki pek çok teşkilat ve belediyesi Kandil'e postacılık yapmayı bırakıp PKK vesayetinden kurtulabilir, gerçek anlamda sivilleşebilir.
[Sabah, 14 Aralık 2019].