Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kaşıkçı cinayeti ile ilgili salı günü AK Parti grup toplantısında yaptığı açıklamaları tüm dünya nefesini tutarak izledi.
Konuşma boyunca Erdoğan Türkiye'nin Suudi Arabistan'la bir krize sürüklenmesini bekleyerek ellerini ovuşturan bazı kesimlerin beklentilerini boşa çıkardı.
Erdoğan konuşmasında bugüne kadar ortaya çıkan kanıtları açık ve seçik olarak ortaya koydu.
Doğrudan Kral Selman'a çağrı yaparak Türkiye'nin derdinin Suudi Arabistan'a ilişkileri bozmadan kendi topraklarında bulunan bir konsoloslukta dünyanın gözü önünde işlenen bir cinayetin aydınlatılması olduğunu hissettirdi.
Bu çerçevede Erdoğan'ın konuşmasında kritik dört noktanın ön plana çıktığı görülüyor.
Öncelikle bunun en ince detaylarına kadar planlanan bir cinayet olduğu ve cinayetin anlık olarak cereyan ettiğini iddia eden Veliaht Prens'in iddialarının temelsiz olduğu kanıtları ile kamuoyu ile paylaşılmış oldu.
Bu çerçevede operasyondan bir gün önce, üç kişilik bir ekibin tarifeli seferle İstanbul'a gelmesi, başka bir ekibin Belgrad Ormanı ve Yalova'da keşif çalışmaları yapması ve aralarında adli tıp uzmanının da olduğu üçüncü bir ekibin olay günü konsoloslukta bulunması ve olayın örtbas edilmesi için dublör kullanılmış olması ortada planlı bir cinayet olduğunu kanıtlıyor.
İkinci olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan buradan hareketle 1961 yılında imzalanan Diplomatik İlişkiler hakkındaki Viyana Sözleşmesi'nin de artık masaya yatırılması çağrısında bulundu.
Zira geçmişte herkes tarafından saygı duyulan bu uluslararası norm bugün Veliaht Prens'in attığı bu adımla delinmiş oldu.
Dolayısıyla yarın böyle bir adımı başkalarının da atmayacağının bir garantisi kalmamış oldu.
Hiçbir devletin kendi toprakları üzerindeki diplomatik misyonlarda açıktan cinayet işlenmesine müsaade etmesi beklenemez.
Bundan dolayı bu sözleşmenin insanların can emniyetini sağlayacak ve bu sözleşmenin kötüye kullanımının önüne geçecek şekilde güncellenmesi kaçınılmaz hale geldi.
Üçüncü olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan Viyana Sözleşmesi'nin kötüye kullanılmasının karşılığı olarak olaya karışan 18 kişinin yargılanmasının İstanbul'da yapılmasını talep etti.
Suudi yönetiminin olayı tam manasıyla aydınlatacağı için bunu kabul etmesi zor olsa da bu talep Türkiye'nin olaydan Veliaht Prens'i doğrudan sorumlu tuttuğunu işaret etmekte.
Dördüncü ama belki de en kritik nokta Cumhurbaşkanı'nın diğer ülkelerdeki suç ortaklarının da soruşturmaya dahil edilmesi ile ilgili çağrısı oldu.
Bu çağrı ile Türkiye'nin olayın üstünü örtbas etmeye çalışan ve Veliaht Prens''i bugüne kadar pervasızca hareket etmesinde payı olanlara gözdağı verdiği açık.
Neticede Cumhurbaşkanı Erdoğan kimseyi doğrudan suçlamadan Türkiye'nin elindeki sağlam kanıtlarla olayın takipçisi olduğunu ve üstünün basit şekilde kapatılmasına müsaade etmeyeceğini dünyaya ilan etmiş oldu.
[Fikriyat, 24 Ekim 2018].