Yarın Cumhurbaşkanı Erdoğan Washington D.C.’de Amerikan Başkanı Trump ile görüşecek. Uzun süredir beklenen görüşme öncesi hava pek olumlu değil. Cumhurbaşkanı’nın Washington seyahatini iptal etmesi için zemin hazırlayanlar vardı ABD başkentinde. YPG’ye ağır silah desteği açıklamasının zamanlaması tam da bunu hedefliyordu. Cumhurbaşkanı yine de Çin’deki zirveden ABD’ye geçecek ve Trump’a ABD’nin teröre desteğine ilişkin zor sorular soracak.
ABD Türkiye’yle kriz yönetme modunda ilerliyor. Çünkü Türkiye’nin de dahil olduğu Ortadoğu coğrafyası ve hatta Kuzey Kore gibi hakkında çokça konuşulan konular Washington’ın öncelikleri arasında değil. Washington kaynıyor. Demokratlar ve müesses nizam, iç politikada tabiri yerindeyse Trump’a nefes aldırmıyor. Rusya ile ilişkiler, Trump ailesinin iş bağlantıları, Flynn soruşturması ve en son olarak FBI Başkanı’nın görevden alınması ortalama bir ABD’liyi her şeyden çok ilgilendiriyor. Demokratlar, ‘Trump’a uzun vadeli yatırım yapmayın’ uyarısında bulunurken; yayımlanan anketlere göre Trump’ın popülaritesi Cumhuriyetçiler arasında da düşüşte. Çünkü Meksika, bazı Müslüman ülkelere uyguladığı giriş yasağı, bürokratik yapıyı kurmada yaşadığı zafiyetler derken Trump ilk yüz gününde vaatlerini yerine getirebilmiş bir başkan olarak görünmüyor. Ana akım medyayı ve müesses nizamı hedef alan açıklamalarının alıcısı yok değil. Ama aynı zamanda bu durum, Trump karşıtı kitleyi oldukça konsolide etmiş durumda.
Trump’ın şimdiye kadarki iç politika performansı birçok ABD’liyi tatmin etmiş gibi görünmüyor. Bu sebepten dış politikada bir atraksiyona girme çabası gözlerden kaçmıyor. Trump’ın önünde birkaç seçenek var. Birincisi, Kuzey Kore. Balistik füze denemeleri yapan Kuzey Kore’ye ilişkin retorik oldukça yukarlarda; fakat bu hengamede Kuzey Kore ile uğraşmak fazla lüks kaçabilir. Hakeza İran da an itibarıyla yakın vadede sonuç alınması zor hedeflerden bir tanesi. Körfez ve İsrail, İran konusunda Trump’a bastırıyor. Suudi Arabistan Trump’ın gelecek haftaki ziyaretinden çok umutlu. Ziyaret öncesi 100 milyar dolarlık silah anlaşması gündemde. Obama döneminden kalma bir anlaşma da olsa imzalar, Trump’ın hanesine yazılacak. Trump’ın Körfez’in İran beklentilerini ne kadar karşılayacağı ise büyük soru işareti. Körfez büyük ihtimalle Trump’tan umduğunu bulamayacak. Elde kaldı DEAŞ. Kısa zamanda medyada kullanabileceği, sonuç alma ihtimali en yüksek olan konu DEAŞ. Bu sebepten bir terör örgütüne destek verme ve Türkiye’yi karşısına alma pahasına ABD Yönetimi YPG’ye destek kararı aldı.
Trump Suriye’yi, YPG’yi, Rakka’yı ve genel olarak Ortadoğu’yu önemsemiyor. ‘Terörle mücadele’ ismiyle paketlediği Rakka operasyonunun Suriye’yi ateşe atma pahasına bir an önce bitirilmesi tek hedefi. Yani Trump ideolojik değil; olaya kısa dönemli iç siyasi kazanımlar zaviyesinden bakıyor. PKK/YPG’liler kendilerine büyük önem atfetseler de Trump nezdinde ‘mayın eşeği’ mesabesindeler. Mattis ve McMaster gibi yönetimin akil adamları Suriye’de terörle mücadelenin ve istikrar inşasının YPG aracılığıyla yapılamayacağının farkında olsalar da CENTCOM ve Trump’ın acil sonuç ihtiyacına ayak uydurmuş durumdalar. Yoksa Rakka operasyonunda bu kadar acele edilmesi hemen hemen kimseye makul gelmiyor.
Hal böyleyken Cumhurbaşkanı Erdoğan, iç siyaseti tartışmalara boğulmuş ve dış politikada acil sonuç ihtiyacıyla hareket eden bir Washington’a ziyarette bulunacak. ABD bu skor odaklı politikalarıyla Suriye’de ve bölgede yeni bir çıkmaza girmenin, bölgeyi de yeni bir çıkmaza sokmanın arifesinde. Türkiye ise ABD’ye rağmen süreç odaklı ve uzun vadeli planlama yapmak ve ön alıcı müdahalelerde bulunmak durumunda.
[Akşam, 15 Mayıs 2017].