Terörsüz Türkiye hedefi için tarihi bir dönemden geçiyoruz. Terör örgütünü kuran Öcalan, açık ve tevile imkân vermeyecek şekilde örgütün kendini feshetmesini ve silahları bırakmasını istedi.
Terör örgütü PKK, yapılan çağrıya uyacaklarına dair açıklama yaptı. DEM Parti'nin bu konuda öne çıkan yetkilileri, daha önceki çözüm sürecini zorlaştıran politikalarının bir benzerini izlemiyorlar. Kolaylaştırıcı bir süreç yönetimi konusunda daha bilinçli hareket ediyorlar.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, ekim ayındaki çağrısından bu yana, terörün sonlandırılmasına yönelik sürecin işlemesi için büyük çaba harcadı. Bu süreçte de, ciddi bir ameliyat geçirmesine rağmen, telefonla tarafları arayarak sürecin zarar görmemesi için çabalıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "terörsüz Türkiye" için başlatılan siyasi yaklaşımı desteklerken ve bu konuda kararlı duruşunu gösterirken, diğer taraftan terörle mücadele konusunda taviz vermedi. Geliştirilen siyasi yaklaşımın, terör örgütü ve diğer paydaşları tarafından yanlış yöne kanalize edilmesine ve PKK'nın kendi ajandasını yeniden propagandaya çevireceği bir atmosfere izin vermedi. Açıklamalarını ve söylemlerini bu hassasiyet üzerine kurdu.
Aynı zamanda iktidar, terörsüz Türkiye hedefi için geliştirilen yeni yaklaşımın, bir önceki çözüm süreci gibi algılanmasının önüne geçen bir siyaset izledi. Çerçeveyi sürekli hatırlattı. Bunun bir müzakere, pazarlık ve al ver süreci olmadığını söz ve icraatları (terörle mücadeleyi her alanda sürdürerek) ile gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm iktidarları sürecinde, Türkiye'nin birikmiş, ertelenmiş hatta kangren hâline dönüşmüş sorunlarını çözmek için büyük riskler aldı. Siyasetin normalleşmesi ve demokratikleşmesi için cumhuriyet döneminin en köklü reformlarına imza attı. Çözüm süreci, Alevi açılımı, gayrimüslim azınlıkların haklarının verilmesi gibi alanlarda "sessiz devrim" olarak nitelendirilen adımlar attı. Muhafazakâr dindar kesimlerin önündeki engelleri kaldırdı. İnsan hakları ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik yoğun bir çaba harcadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu iyi niyetli çözüm iradesine rağmen, maalesef tüm bu süreçlerde bozucu, müdahaleci ve direnç oluşturan eylem ve siyasetler hiç eksik olmadı. Atılan adımların Türkiye'nin geleceği için ne kadar önemli olduğuna değil, iktidara yarar endişesi bazı çevrelerin tutumunda belirleyici oldu. Dolayısıyla da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve iktidar kanadının terörsüz Türkiye konusunda yürüyen süreçle ilgili duruşunu bir de bu bağlamda düşünmek gerekir. İktidar kanadının bu yeni süreçteki hassasiyetinde, geçmiş deneyimlerin belirleyici olduğunu belirtmek gerekir.
PKK'nın silah bırakmasına yönelik devam ettirilen süreç, bir önceki çözüm süreci gibi kamuoyunda tartışılsaydı, söz konusu sürecin yöntemlerinin bir benzeri izlenseydi, bozucu etkiler daha hızlı devreye girerdi. Özellikle terör örgütünün devamına yatırım yapan bölgesel ve küresel güçler, çağrının yapılmasına kadar olan atmosferin oluşmasını bile engelleyecek hamlelerde bulunurlardı.
İçeride, 40 yıldan fazladır devletin mücadele ettiği bir terör örgütünün, Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarında sonlanma ihtimali bazı çevreleri rahatsız ediyor. Bu çevreler, dezenformasyon ve manipülasyonlarla toplumun hassas noktalarını kaşımanın yollarını arıyor.
Terörün sonlandırılması için yeniden oluşan bu fırsat döneminde çok dikkatli bir süreç takip edilmesine rağmen, hâlâ meseleyi "Ne alındı ne verildi" düzlemine çekmeye çalışan kesimler var. DEM Partili yetkililerin ağzından silah bırakma çağrısında bir pazarlık olmadığı özellikle vurgulanmasına rağmen yine de bazı çevreler hükümeti bu alandan sıkıştırmaya çalışacaklardır.
Önümüzdeki günlerde, "ya iktidara yararsa" endişesi, bu çevrelerin bozucu hamlelerini beraberinde getirecektir. Dikkatli olmak gerekir.
Silahların bırakılması çağrısı bile tek başına çok önemli bir eşik. Ama terörün sonlanması için önümüzdeki birkaç ay kritik. Ekim ayından bu yana sürdürülen usul ve yöntem, bundan sonra da sürecin selameti açısından değerli.
[Sabah, 5 Mart 2025]