Çinlilerin ataları demiş ki; "Yavaş büyümekten korkma ama yerinde saymaktan kork".
Bir bakıma doğru ancak bugün Çinliler bu ata salığını ne kadar kale alabilir, soru işareti. Zira olumsuz haberler uçurup duran çeşitli Çin verileri dünyada öyle bir ortam yaratmakta ki, özlü söz bugün söylense şöyle olurdu: Yavaş büyümekten kork; hele bir de yerinde sayarsan dünya âlem yıkılır.
Malumunuz; Çin ekonomisinin 2015 yılında %6,9 oranında bir gelir artışı kaydetmiş olması üzerine, dünyadaki endişeler tavan yapmış durumda. Aslında öncelikle belirtmek gerekir ki; bu, beklenmedik bir gelişme değil. Bir ikincisi, uluslararası büyüme oranlarını sıralasanız ve ülke isimlerini kapasanız, düşük mevcut ortalamaya istinaden, 6,9 hiç de fena gözükmez. Gelin görün ki, o rakamın yanındaki isim Çin olunca, bir büyük endişe hâsıl oluyor. Koca Çin 25 yılın en düşük performansına imza atınca, doğuyu batıyı bir telaş sarıyor.
BİR DENGE ARAYIŞI
Oysa yine belirtmek gerekir ki; bu, ortaya çıkmış sürpriz bir olgu değil. Zira karşımızda, Çin'in, 2011 itibariyle tek hanede ilerleme yoluna girdiği ve adım adım yavaşladığı bir sahne var. Perde arkasında yatan temel dinamik ise, ülkenin, dengeli ve sürdürülebilir bir gelişim modeline kavuşma hedefi. İlgili verilerde de gözlendiği üzere, artık Çin ihracatta (elbet küresel faktörlere de bağlı) zayıflama kaydederken, büyüme, yüzünü iç talebe dönüyor.Bu anlamda ise son dönemde, harcamalarda özel tüketimin ve arz kanadında hizmetler sektörünün öne çıktığına şahit oluyoruz. Dolayısıyla, yıllar boyu ihracat odaklı, yatırım ve sanayi eksenli çekici büyümeler sergileyen Çin ekonomisinin gönlünün, artık ufak ufak tüketim ve hizmetlere kaydığı doğru. Bu da aslına bakarsanız, Çin için sürdürülebilir büyüme istikametine sapmak anlamına geliyor. Buradaki asıl endişe verici mevzu ise, söz konusu dengelenme sürecinin sağ salim nasıl atlatılacağı. Hem Çin, hem de dünya ekonomisinin selameti adına…
RAKAMLAR DOĞRU MU?
Ve endişeleri irdelersek, öncelikle karşımıza, bildik bir Çin efsanesi çıkıyor. Nedir derseniz, "açıklanan büyüme rakamları gerçeği yansıtmıyor" kuşkusu... Bir diğer ifadeyle, Çin yavaşlıyor ancak açıklanandan daha da hızlı! Bu kuşku ise, "arka plandaki göstergeler büyüme verilerini tam desteklemiyor" savından, "nasıl oluyor da, bu rakamlar bu kadar az oynak seyirde tam tamına gerçekleşiyor" şüphelerine kadar uzanıyor. Haklılık payı taşıdığını düşündüğüm bu soru işaretleri taze bir haber olmasa da, bunlarla bağlantılı temel mesele, yukarıda da işaret ettiğim üzere, dengelenmenin nasıl bir yavaşlama içinde gerçekleştirileceği meselesi… Zira Çin; ancak ve ancak keskin olmayan bir iniş yaptığı takdirde, az çukurlu tümsekli bir patikada dengelenebilecek.REZERVLER ERİYOR
İlgili riskler, haliyle firmalarla da iç içe. Yıllarca yapılmış bol yatırımlar bazı sektörlerde kapasite fazlasına sebep olurken, teknoloji temelli girişimler riskleri kompanse edebilecek mi? Öte yandan, artan borçluluk, yeni süreçte bir tehdit unsuru olmaktan nasıl çıkacak? İşte bu noktalarda ciddi endişeler var ve Çin hükümetinin özellikle bu hususlara odaklanması şart.Ve tüm bunlara bağlı olarak, zayıflayan güvenle pekişen belirsizlik ortamında, ülkeden sermaye çıkışları kuvvetle muhtemel devam edecek. Özellikle 2015 yılında Çin'de yaşanan ilgili gelişmeler ve nihayetindeki rezerv erimesi, endişeleri artırıyor. Hele de aktör dev Çin olunca, eriyen rezervlerin tutarı da korkutucu rakamlar olabiliyor. Bu nedenle, bu konuda paniğe sevk edici bir durum olup olmadığına kani olmak için, rasyolara bakmak gerek. Bu anlamda son verileri incelediğimizde; rezervlerin ithalatı karşılama süresi ve kısa vadeli borçlarla oranı gibi göstergeler, eskilere göre zayıflamış ancak henüz risk yaratmaya yakın olmayan seviyelere işaret ediyor.
Bununla birlikte, farklı indikatörler farklı sonuçlar ima edebiliyor ve daha da önemlisi, söz konusu oranlar ve sinyalledikleri riskler, önümüzdeki dönemde özellikle sermaye çıkışının hızına bağlı olarak değişimler gösterecek. Çıkışların hızlanması halinde tehlike çanları çalabilecekken, daha yavaş bir seyir ise, konforlu bölgede kalmayı sağlayacak.
DÜNYANIN PANİĞİ
Dünyaya etkiler konusunda ise, detaya girecek pek yerim kalmadı ancak vardığım sadedi söyleyecek olursam; Çin'deki yavaşlamanın, son dönemde hak ettiğinden fazla abartılarak katmerlendiği görüşüne katılanlardanım. Tabii bu, ortada risk yok anlamına "asla" gelmiyor. Aksine, küresel endişelerin, Çin kaynaklı riskleri mevcuttan daha yüksek bir seviyede algılayarak beslenmeye devam etmesi, hem Çin hem de dünya ekonomisindeki panik havasını, özellikle finans piyasaları kanalıyla şişirme potansiyeline sahip. Kanaatimce, en kritik nokta da, tam burada yatıyor.Ve bu hususlardan hareketle, herkesin selameti adına zincirleme riskleri asgari düzeye çekmek için, Çin yönetiminin "her şey kontrolümüz altında ve reformları yerli yerince uygulayacağız" mealinde mesajlarla, ikna edici ve icraatçı bir modda ilerlemesi elzem görünüyor.
Öte yandan keşke dünya piyasaları da, ortalığı velveleye vermeden yaşamanın efdal olduğunu öğrenebilse…
Not: Ankara'ya ve milletimize bir kez daha başsağlığı dilerken, yaşadığımız acıları ifadeye kifayet edecek kelimeleri bulamıyorum.
[Yeni Şafak, 15 Mart 2016].