CHP ve İYİ Parti arasında çekişmeler ve krizlerle geçen görüşmelerin sonucunda iki parti arasındaki ittifak meselesi geçtiğimiz hafta büyük ölçüde netleşti. Her iki partinin maksimum düzeyde kazanç elde etme çabalarının sonucunda İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Adana'nın da aralarında bulunduğu 11 büyükşehir CHP'ye; Denizli, Manisa ve Balıkesir'in de dahil olduğu 10 büyükşehir ise İYİ Parti'ye bırakıldı. Bu sonucun CHP'de beklentileri karşılamadığı partiden gelen tepkilerden ve istifalardan da anlaşıldı. Günün sonunda CHP tıpkı 24 Haziran öncesi süreçte olduğu gibi yerel seçim sürecine de parti içi krizle başlamış oldu.
CHP'nin tecrübe ettiği yeni krizin sebeplerini anlamak bu durumun muhtemel sonuçları hakkında da ipuçları veriyor. Bu krizin bir boyutunu ittifak kapsamında İYİ Parti'ye bırakılan iller oluşturuyor. Partideki hakim görüşe göre müzakerelerin sonucunda asıl kazançlı çıkan taraf CHP değil İYİ Parti oldu. Balıkesir ve Denizli teşkilatları bu illerin İYİ Parti'ye bırakılmasına sert bir tepki gösterdi ve Kılıçdaroğlu'nu istifaya çağırdı. Özellikle CHP'nin Balıkesir'de daha önce açıkladığı adayı geri çekmesi ve bu ili İYİ Parti'ye bırakmasının seçmen tabanında dengeleri değiştirecek bir hayal kırıklığı yarattığı görülüyor. Deniz Baykal, Hurşit Güneş ve İlhan Cihaner gibi isimlerin de CHP'nin ittifak görüşmelerinde hatalı bir strateji izlediğini ve kendi elini zayıflattığını ifade etmesi bu hayal kırıklığının partinin önde gelen isimlerince de paylaşıldığını ortaya koyuyor. CHP yönetimi ise teşkilatlar ve tabandan yükselen tepkileri "daha büyük bir amaç için fedakarlık yapıldığı"nı vurgulayarak bertaraf etmeye çalışıyor.
Fakat daha derine inildiğinde CHP'nin ittifak ve aday belirleme sürecinde yalnızca Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini zayıflatmak amacıyla değil parti içi muhalefeti tekrar toparlanamayacak ölçüde susturmak amacıyla da hareket ettiği görülüyor. İstanbul'da parti içinden ve tabanından gelen taleplere rağmen İnce'nin aday gösterilmemesi ve nispeten düşük profil bir aday çıkarılmış olması 24 Haziran sonrasındakine benzer bir krizden kaçınma çabasını yansıtıyor. Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun yalnızca İnce'yi değil İnce'ye yakın gördüğü parti teşkilatlarını da pasifleştirmeye çalıştığı anlaşılıyor. İttifak kapsamında İYİ Parti'ye bırakılan illerdeki delegelerin büyük bir çoğunluğunun CHP'deki olaylı kurultay sürecinde Muharrem İnce'ye açıkça destek vermiş olması bunu apaçık gösteriyor.
Her ne kadar ittifakın çerçevesi netleşmiş olsa da CHP ve İYİ Parti arasındaki müzakereler bir süre daha devam edecek. Çünkü iller üzerinde ittifaka varılmış olsa da ilçelerin durumu belirsizliğini koruyor. İttifak yapılan 21 ildeki ilçe adaylarının nasıl belirleneceği müzakere masasının en öncelikli gündem maddesini oluşturuyor. Bu noktada ilçelerin riskli olan ve olmayan ilçeler olarak iki kategoriye ayrılacağı ve partilerin oy potansiyellerine göre bir paylaşıma gideceği gündeme geldi. Hatta belediye meclis üyeliği için fermuar yöntemi olarak adlandırılan ve aday listelerinin tek sıralarının merkez yoklamasıyla çift sıralarının ise eğilim yoklamasıyla belirlenmesine dayanan bir metot geliştirileceği öne sürülüyor.
Sonuç olarak CHP'de son süreçte yaşananlar şu senaryoyu güçlendiriyor: CHP seçimdeki muhtemel bir başarısızlık karşısında daha da yıpranacak ve parti içi kriz Kılıçdaroğlu'nun daha fazla görmezden gelemeyeceği bir boyuta ulaşacak. Bu senaryonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ise 31 Mart gecesi belli olacak.
.