CHP 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi sonrası nasıl davrandıysa Afrin harekâtı sürecinde de öyle davranıyor. Toplumsal baskıdan çekindiği için sureti haktan görünüyor. Gelgelelim o da uzun sürmüyor. Önce milletin, devletin yanında olduğu havasını vermeye çalışıyor. Ancak o hava çabuk dağılıyor. CHP hemen özüne avdet ediyor. Önce "Afrin harekâtı milli bir davadır" dedi CHP. Ardından Türkiye'yi suçlamaya başladı. Özgür Suriye Ordusu'nu bir terör örgütü gibi niteleyip Türkiye'yi uluslararası kamuoyuna "teröre destek veren ülke" gibi göstermeye çalıştı. Son 5 yılda bunu sürekli yaptı CHP. CHP yönetimi Türkiye'nin ÖSO yerine Esed rejimiyle çalışması gerektiğini söyledi. Sanki o bölgeleri PKK'ya Esed rejimi bırakmadı. Sanki şimdi PKK Esed rejimine yardım çağrısı yapmıyor. Sanki Esed rejimiyle çalışılsa ÖSO Türkiye saflarında PKK'ya karşı savaşabilir. ÖSO savaşmasa sanki rejim unsurları PKK'ya karşı bu savaşı yürütmeyi kabul eder? Bu tespitleri çoğaltabiliriz ancak söz konusu CHP olunca hükmü yok. CHP'nin esas meselesi bu ülkenin bu vatanın partisi gibi hareket edememesi. Yerli ve milli olamaması.
***
Bu CHP ne yazık ki yerli de milli de olamaz. Acı ama gerçek. Neden mi? 2010'da CHP'de sadece bir lider değişimi yaşanmadı, CHP'nin genleriyle oynandı. CHP tam da bu günler için dizayn edildi. Geriye dönüp bakalım. Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal'a yapılan kaset kumpası sonrasında CHP'nin başına geçtiğinde partisini toplumun bütün kesimlerine hitap eden bir parti haline getireceği vaadinde bulunmuştu. Nitekim 2010 Mayısından 2013 Mayısına kadar popülist bir söylem kullanmış, ekonomik sorunlara dikkat çekmiş, dindar toplum kesimlerini dışlamama gayreti içinde olduğu izlenimi vermeye çalışmıştı. Ne var ki Gezi sonrasında yeni bir evreye geçti CHP. Çok daha sert bir Erdoğan karşıtı söylem benimsedi. Dışarıda pişirilen Erdoğansız AK Parti projesine kendi imkânları nispetinde destek verdi. Erdoğan'ı otoriterlikle, diktatörlükle ve yolsuzlukla suçladı. CHP yönetiminin FETÖ'yle kurduğu kirli ittifak bu dönemde bariz bir hal aldı. Laiklik tartışmasını yeni bir formda, "yaşam tarzına müdahale" söylemi ekseninde yeniden üretti. Yine bu dönemde HDP'yle yakınlaştı. Daha doğrusu bu dönemde HDP'lileşmeye başladı. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi kısa bir süre CHP'yi merkeze çekti. Çok kısa sürdü. CHP bu kez Erdoğan düşmanlığı adı altında çok daha sert biçimde ülkenin izlediği yerli ve milli siyasete muhalefet etmeye başladı. CHP'nin 15 Temmuz'dan sonraki misyonu Türkiye'deki seferberlik ruhunu ortadan kaldırmak ve böylelikle Türkiye'nin hareket kabiliyetini engellemek oldu. Kontrollü darbe söylemi ve OHAL eleştirileri tam da bu bağlamda kendisini gösterdi.***
CHP yeni dönemde bir başkaldırı kültürü oluşturmaya ve agresif bir sokak siyaseti izlemeye hazırlanıyor. CHP'nin 16 Nisan referandumuna giderken başlattığı ve halen sürdürdüğü sistematik yalan siyaseti toplumsal alanda bir öfke biriktirme aracına matuf. Toplumsal çatışma ortamı yaratmak ve ülkeyi dış müdahaleye açık hale getirmek... İşte bundan dolayı CHP gayrı milli... İşte bundan dolayı bu CHP Afrin meselesinde, Türkiye'nin terörle mücadelesinde böyle davranıyor. Devletin ve milletin karşısında konumlanıyor... CHP içindeki Atatürkçülere soruyorum. Bu mu sizin CHP'niz?[Sabah, 31 Ocak 2018].