Türkiye siyasetinde çokça denenmiş ama sonuç alınamamış yol ve yöntemler var. Bunun en bilineni, eski siyasetçi, bürokrat ve çeşitli çıkar gruplarının siyasetin çevresinde kümelenerek dizayn siyasetine yönelik sonuçsuz çabalarıdır.
Bu kesimler, kendilerinin yer bulabileceği ittifak hayalleri kurarlar. Tavanda pişirilen senaryonun tabanda karşılık bulacağını varsayarlar. Bundan kendileri de emin değildir. Çünkü daha önceki denemelerinin sonucunun olumsuz olduğunu en iyi kendileri biliyordur.
Bugünlerde CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na 2019 seçimleri için nasıl bir siyaset izlemesi gerektiği ile ilgili yol haritası sunuyorlar.
Ama bir taraftan Kılıçdaroğlu’na yol haritası oluştururken; diğer taraftan da onun yerine başka “çatı adayı” arayışındalar.
Geçmiş dönemde hiçbir icraatını görmediğimiz ama medya dünyasındaki bağlantıları ile kendisini parlatmış bazı isimleri tekrar gündeme getirip tartıştırıyorlar.
Ama işlerinin kolay olmadığını kendileri de biliyorlar.
Mesela bazen “hazır elde Kılıçdaroğlu varken başka aday aramanın zaman kaybından başka bir işe yaramayacağını” düşünüyorlar. Oturup sakin kafayla düşününce bu işin Kılıçdaroğlu’yla da zor olduğuna kanaat getiriyorlar.
***
Düşünün ki, bir ülkenin ana muhalefet partisi lideri, turizm sezonunda ülkesine en çok turist gönderen ülkelerden birinin medyasına açıklama yapıyor ve mealen “bizim ülkemiz güvenli değil, karar verirken dikkat edin” diyebiliyor.
Hadi ülkenin millî menfaatlerini bir tarafa bırakalım.
Turizmden geçimini sağlayan ve oradan elde ettiği gelirlerle evini geçindiren bir seçmen, acaba bu açıklama karşısında ne hisseder. Büyük hikâyeye gerek yok bunu anlayabilmek için.
Hadi bunu geçelim.
Orta Doğu’da, sizin sınırınızda bütün dünya her türlü operasyonu düzenliyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Soydaşlarınız ve komşularınız yerinden ediliyor, katlediliyor. Sizin devletiniz de kendi imkânları ile buna müdahale etmeye çalışıyor. Bu mücadelesinde eksiklikler olabilir, hatta yanlış politikalar da olabilir.
Ama siz bunları hiç dikkate almadan FETÖ’nün, yani bir terör örgütünün, kumpasına ortak oluyorsunuz. MİT tırları hadisesinde FETÖ’nün kumpasının en ince ayrıntısını bilmenize rağmen, FETÖ’nün her türlü kirli söylemini uluslararası çevrelere pazarlıyorsunuz.
Yani ülkenizi uluslararası mecralara şikâyet ederek, Türkiye’ye karşı yaptırımların yapılmasını istiyorsunuz.
Sekiz farklı seçimde başarılı olamadığınız için size her defasında kaybettiren lideri uluslararası çevrelere şikâyet ederek sonuç almaya çalışıyorsunuz. Sizin yerinize mücadeleyi, uluslararası kirli ittifakların yapmasını bekliyorsunuz.
Bu durum karşısında bir seçmen olarak ne düşünürsünüz?
Ana muhalefetin lideri acaba seçimleri kazanarak iktidara gelse, ülkenin millî meseleleri ile ilgili, benzer bir siyaset izlemesinden korkmaz mısınız?
ABD’nin terör örgütlerine yani PKK ve PYD’ye silah vermesini; sonradan size karşı kullanılacağını bilmesine rağmen, MİT tırları hadisesi kadar gündeme almayan bir muhalefet liderinden, iktidar olunca ne bekleyebilirsiniz?
15 Temmuz darbe girişimi karşısında direnerek şehit ve gazi olan insanlarımızın haklarına, FETÖ’nün “kontrollü darbe” söylemi kadar ilgi göstermeyen bir muhalefet partisi liderinden, iktidar olduğunda benzer bir pozisyonu sürdürmeyeceğini nereden bileceksiniz?..
Sonuç olarak, Kılıçdaroğlu üzerinden “çatı aday”lığa yatırım yapanların işi kolay değil. Bir taraftan Kılıçdaroğlu’nun millî meselelerde bugüne kadar izlediği “yanlış siyaset” konusunda, özellikle milliyetçi muhafazakâr seçmeni ikna edeceksiniz. Diğer taraftan da, HDP ile Meral Akşener’i aynı çatı aday etrafında buluşturarak seçmenden oy alacaksınız.
Bunu bir de elit siyaseti etrafında dizaynla yapacaksınız. Sadece şunu belirterek yazıyı bitireyim. Yanlış yoldasınız...
[Türkiye, 22 Ağustos 2017].