Türkiye'nin, 2000'lerde yaşadığı kalkınma macerasında uzun bir mesafe aldığı malum. Ekonomik restorasyonun gerçekleştirildiği bu dönemde, bir harabeyi kurtarmanın ötesinde, yepyeni bir yapı ortaya çıkarıldı. Öte yandan, yapıdaki sistemin hiç aksamadan işlediği söylenemez. Gerek dönemsel gelişmeler, gerekse yapısal sorunlar nedeniyle, bazı unsurlarda halen problem yaşıyoruz. Bunlardan biri de, şu meşhur cari açık...
Cari dengeyi en basit şekilde tanımlayacak olursak, ülkenin döviz gelirleriyle giderleri arasındaki fark diyebiliriz. Bu tanımın içinde, mal alım satımlarının yanı sıra, hizmetler ve diğer gelirlere ilişkin kalemler de var. Türkiye'de cari dengenin temel belirleyicisi, dış ticaret dengesi olarak bilinen mal dengesi... Bir başka deyişle, ihracat ve ithalat arasındaki fark...
Bazı ülkeler dış ticaret fazlası vermekte ya da denge seviyesine yakın seyretmekteyken, bizdeki durum ise, malum, açık verme yönünde. Bu, ithalatımızın ihracatımızdan yüksek olduğu anlamına geliyor. Bunun tetiklediği cari açık ise, iniş çıkışlar sergiliyor ancak istediğimiz düzeylere bir türlü kalıcı olarak inemiyor. Arkasındaki temel dinamiklere, gelin birlikte göz atalım.
CARİ FAZLAYI KİM VERİR?
Ters örneklerle başlayalım: Dünyada cari fazla verenler kimlerdir? Hemen veri kaynaklarımıza bakalım ve üst sıralarda kimler var görelim. Liste, S. Arabistan, Singapur, BAE, İsviçre, Tayvan, Norveç, İran, Almanya, Danimarka, Nijerya diye uzayıp gidiyor. Bu isimleri okurken, zihninizde iki belirgin sınıflama belirmiştir: 'Enerji ve teknoloji.' Nitekim söz konusu ülkelerin bir kısmını enerji zengini, diğerlerini ise teknoloji zengini olarak nitelendirmemiz yanlış olmaz. Bu ülkelerin ilgili alanlarda yaptıkları ihracatlar ise, cari fazla vermelerinde önemli bir etken. Tabii dengeye yakın ülke örnekleri de var ancak bizim durumumuza ışık tutan bu keskin görünümü yakalamışken, şimdi bir de kendimize dönüp bakalım.
ENERJİ, TEKNOLOJİ VE BİZ
Tespitini yaptığımız iki zenginlik, bilindiği gibi, Türkiye için pek geçerli değil. Bu alanlarda ihracat yerine, ithalatımız ağır basıyor. Yani bizim için tam tersi bir durum söz konusu. Evet, ihracatımız gelişmeler kaydediyor ancak ağırlıklı olarak nispeten düşük birim değerli mallar bazında ihracat yapıyoruz. Bu noktada, bir de rekabet gücü konusu devreye giriyor ancak onu şimdilik pas geçelim.
İthalat cephesi ise, daha sorunlu: Enerji, ithalatımızın neredeyse çeyreklik kısmını, dış ticaret açığımızın da en büyük kalemini temsil ediyor. Bunun yanı sıra, teknolojisi ve birim değeri yüksek mallar ithal ediyoruz. Dış ticaret verilerine teknoloji yoğunluğu açısından bakınca, uçurumu kabaca da olsa görebiliyoruz: İmalat sanayi için geçerli son rakamlara göre, ihracatımızda sadece %3,4'lük bir pay yüksek teknolojiye sahipken, ithalatımızda ise bu oran %13,7. Orta-yüksek teknoloji konusunda daha iyi olsak da, arada yine bir açık var. Nitekim bu ürünlerin ihracattaki payı %32,3 iken, ithalattaki payı %42,2. Bunlara ek olarak ithalatımızda, teknoloji yoğunluğu daha düşük ara mallar da var.
CARİ AÇIKTA DÖNEMSEL FAKTÖRLER
Hal böyle olunca da, cari açıktan bir türlü kurtulamıyoruz. Özellikle büyümenin ivme kazandığı dönemlerde ithalatta hareketlilik yaşadığımızdan, açık tırmanabiliyor. Ancak bunun genel bir çıkarım olduğunu belirtmekte fayda var. Zira dönem dönem sahneye çıkan bir altın etkisi de var. Örneğin, 2013 yılında cari açığın tırmanmasında en önemli faktör, altın ithalatındaki yükseliş oldu. Nitekim bu dönemde altın hariç açık, ekonomik büyümeye rağmen düşüşteydi. Bunun yanı sıra, 2014 gibi, büyümenin ağırlıklı olarak net ihracatla sağlandığı yıllarda, cari açığın zayıflaması anlamında avantajlı bir durum söz konusu olabiliyor. Nasıl mı? Son verilere bakarak, konuya noktayı koyalım.
AÇIK İLK 7 AYDA %38,3 GERİLEDİ
2014 Ocak-Temmuz döneminde, cari açık yıllık %38,3 gerileme kaydederek 26,8 milyar dolar oldu. Bu gelişmede ihracat ve ithalat el ele verdi ancak ithalattaki iyileşmede altın hâkim. O halde, altın hariç açığı hesaplayalım. Burada da, %24'lük bir düşüş var. Dolayısıyla, cari açıktaki daralma, altın hariç tutulunca dahi kayda değer düzeyde devam ediyor. Bu nedenle, 2014'te açığın, ciddi bir iniş modunda olduğunu görüyoruz. Bu görünümde, büyümenin net ihracat yönündeki gelişimi, ana etken. Arkasında, kurlardaki yükselişin de etkili olduğunu belirtelim.
Verilerle noktayı koyalım dedik ancak iş burada bitmiyor. Açığın finansmanı gibi bir sorunumuz var. Küresel piyasalar, riskler, sermaye hareketliliği, kur, faiz gibi zincirleme konuların adresi... Bu bağlamda, aslında yapılan tüm ilgili tartışmaların odak noktasında cari açık sorunu yatıyor. Bu fasit daireden çıkabilmenin yolu ise, uzun vadeye odaklanarak, cari açığa ilişkin çareleri masaya yatırmaktan geçiyor. Öyleyse bu yazıyı, bir nokta değil virgülle bitirmiş olalım ve bu konulara dönmek üzere sözleşelim.
[Yeni Şafak, 16 Eylül 2014]