SETA > Yorum |
Cam Tavan Sendromunda Kadın İstihdamı

Cam Tavan Sendromunda Kadın İstihdamı

İş yaşamına katılım kadar iş yaşamında kalıcı olarak bulunmayı sağlayacak önlemler de gerekiyor.

Kadınların işgücüne katılımı, üretim sürecinde erkeklerin sahip olduğu şartlara adil bir sistemle sahip olması Türkiye ekonomisi için önemli olduğu kadar, sosyal dinamikler için de önemli.

Kadınların iş yaşamında yer alması, sosyal gelişme ve ekonomik kalkınmanın göstergesi olarak kabul ediliyor. Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde kadınların ekonomik yaşamdaki temsil oranının düşüklüğü de bu kabulün gerekçesini güçlendiriyor.

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından "Hizmet Sektöründe Çalışan Kadınların Yaşadıkları Sorunlar ve Yükselmelerinin Önündeki Engeller" başlıklı araştırmanın sonuçları da bu konuda birçok noktaya odaklanmamız gerektiğini işaret ediyor.

Kadınların ağırlıklı olarak yer aldığı hizmet sektöründe "Üst yönetim kademesine doğru gittikçe kadın çalışan sayısının azalıyor" olması ve "Mesai dışı çalışma saatleri sebebiyle kadınların yönetici pozisyonlarına atanamıyor" olması, belirgin bir cam tavan sendromu.

Bu iki sonuçta olduğu gibi araştırma sonuçlarındaki her bir madde önemli, ancak çalışan kadınların en büyük sorun olarak aile sorumluluklarının adil paylaşılmayışını görmeleri ve sorunlarının çözümü için "kreş ve yuva" seçeneğini işaret etmeleri, bu alanda öncelikli olarak yapılması gerekeni gösteriyor zaten.

Diğer taraftan, Türkiye'de normalleşme süreci olarak kabul edilen dönemde, kadınların çalışma hayatına katılımı için önemli uygulamalar ve köklü reformlar hayata geçirildi. Kadınların meslek sahibi olmalarında temel faktör olan eğitim alanında, kadınların yaşadıkları ayrımcılığın ortadan kalkması, kadınların iş ve aile arasındaki dengeyi gözetmesi için hükümetin öncülük ettiği kanun ve uygulamalar daha önemli hale geldi.

Çünkü araştırmada çalışma hayatının aile yaşantısına olumlu etki ettiğini düşünen kadınların oranı yüzde 63. Bu oran, çalışma hayatında kadınların karşılaştığı sorunların çözümünün aile hayatına da olumlu yansıyacağının göstergesi.

Bu nedenle, iş yaşamına katılım kadar iş yaşamında kalıcı olarak bulunmayı sağlayacak önlemler de gerekiyor.

KADEM'in yaptığı araştırma sonuçlarında ilginç bir tespit var ki, bence de çok önemli. Deniliyor ki "son dönemlerde kadınlar lehine yapılan iyileştirmenin (doğum izinlerinin arttırılması, süt izni, ücretsiz izin vs.) maliyetinin özel sektöre yansıması kadınların istihdamına olumsuz yönde rol oynama potansiyeline sahiptir". Şimdiden bu potansiyel riskin azaltılması için önlemler alınmalı.

PETROL ÜRETİCİLERİ PETROL FİYATLARININ DÜŞÜŞÜNÜ ENGELLER Mİ?
Ulusal ekonomide bu başlığın yanı sıra, gündemde hep sıcak kalan bir konu var: Petrol fiyatları

Petrol fiyatlarının son dönemlerde petrol üreten ülkeleri ekonomik açıdan derinden etkileyecek kadar düşmesi, bu ülkeleri yeniden harekete geçirmiş gözüküyor. Genelde petrol arzı ve fiyatı için OPEC ülkeleri toplanırken, Salı günü Doha'da gerçekleşen toplantıya OPEC ülkeleri Suudi Arabistan, Venezuela, Katar'ın yanı sıra OPEC ülkesi olmayan Rusya'nın da katılmış olması önemli.

Rusya, Suudi Arabistan, Venezuela ve Katar diğer büyük üreticilerin de uygulaması şartıyla, petrol üretimlerini Ocak ayı seviyesinde dondurma kararı aldılar.

Ancak, toplantıya tüm üretici ülkelerin katılmaması ve petrol üreten ülkelerin mevcut fiyatlarla yeni yatırım yapmaları dolayısıyla üretim artışı zor gözüküyor. Dolayısıyla, zaten bu seviyelerde üretimlerine mecburen devam edecekler.

Diğer taraftan, petrol üreticilerinin durumu ekonomik anlamda gittikçe zorlaşıyor. Petrol üretimlerini sabit tutmaları ya da azaltmaları, ekonomik krizin etkilerinin daha da derinleşmesine, bu da birçok ülkenin iflası anlamına gelecektir.

Dün İran ve Irak ile bu toplantıların devam etmesi durumun aciliyetini gösteriyor ama, İran gibi yaptırımlardan kurtulmuş OPEC'in ikinci en büyük petrol üreticisi konumunda bulunan bir ülke, yeni dönemde yani yaptırımların kaldırılmasının ardından daha çok petrol satmak isteyecektir.

Bu durum, petrol üreticilerinin farklı bakışları, ekonomik beklentileri ve öncelikleri nedeniyle ortak bir karara varmalarını güçleştiriyor.

Kaldı ki, sadece petrol arzının dondurulması ile petrol fiyatlarının düşmesi engellenemez. Talep tarafından da küresel ekonomide yavaşlama ve dolayısıyla ekonomik büyüme rakamlarının düşmesi, ayrıca yenilenebilir alternatif enerji kaynakları ve enerji tüketiminde sağlanan yüksek oranlardaki verimlilik, fiyatları aşağı çekiyor.

Tüm bunlar gösteriyor ki, yıllarca yüksek fiyatla petrol satan bu ülkeler düşük fiyattan petrol satmaya alışacaklar.

[Yeni Şafak, 18 Şubat 2016].